29 Eylül 2014 Pazartesi

Banvitspor-Eskişehirspor ve Türkiye Kupası D Grubu

(Yazıyı birkaç bölüme ayıracağım, Banvitspor-Eskişehir ve son olarak D Grubu’na bakalım)


BANVİTSPOR

Türkiye Basketbol Ligi’nin istikrarlı olarak başarılı takımı Banvitspor koç Itoudis’in CSKA Moskova’ya transfer olmasından sonra kadrosunu önemli ölçüde değiştirdi, -kadro biraz geç kuruldu- inceleyelim…

        PG – EJ Rowland – Şafak Edge

        SG – Sammy Mejia – Can Maxim Mutaf  - Tolga Geçim

        SF – Keith Simmons – Erkan Veyseloğlu

        PF – Chuck Davis – Cevher Özer – Vladimir Dragicevic – Berkay Candan

         C – Vladimir Veremeenko – Metehan Akyel


       Banvit’in en önemli artısı, takımın temel yapısı olan Rowland-Mejia-Simmons-Chuck dörtlüsünü bozmaması oldu, geçen sezon Rowland’ın takıma katılmasından sonra müthiş bir normal sezon geçirmişlerdi, Simmons’ın da devşirme statüsünde oynamasıyla yabancı kuralından etkilenmeden önemli galibiyetler almışlardı, şimdi yabancı kuralı değişti ve neler olacağını göreceğiz…

       PG: EJ Rowland önemli bir oyun kurucu, benim sıralamama göre geçtiğimiz sezonun -normal sezon için- en değerli oyuncusu seçilmeyi hak eden bir performans sergilemişti, özellikle başabaş geçen maçların son dakikalarında sorumluluk almaktan çekinmiyor ve normal sezon maçlarında çok başarılı oldu, buna rağmen play-off yarı finalinde tam tersi bir performans sergiledi, İstanbul’da oynanan iki maçta da takımı öndeyken kontrolden çıktı, saçmalamaya başladı ve rakip takımın maça dönmesine neden oldu… Şafak Edge’nin kadrodaki yeri sallantıdaydı; uzun süre Karşıyaka’ya transfer olacağı yazıldı ama Rochestie transferi olmayınca Banvit’te kaldı, koç Lukic’in Rowland’ın bir numaralı alternatifi olarak düşündüğü oyuncu değil, zaman zaman Mutaf’ın da bir numara alternatifi olarak kullanıldığını gördük…

SG: Geçtiğimiz sezon takım liderliğini Rowland’la beraber paylaşan Sammy Mejia takımdaki üçüncü sezonunu geçirecek. O da, Rowland’la beraber play-offlarda kötü bir performans sergilemişti, geçtiğimiz sezon takımda alternatifi olmaması Itoudis’i Mejia’ya bağımlı kılmıştı, bu sezon ise Maxim Mutaf ve genç oyuncu Tolga Geçim kadrodalar… Trabzon’dan gelen Can Maxim Mutaf da birçok genç Türk oyuncu gibi ‘altyapılarda süperstar olarak lanse edilen ama beklenen patlamayı yapamayan’ bir oyuncu. Can Maxim Mutaf hem pas yeteneğiyle, hem de dış şutlardaki başarısıyla sivriliyor, sezon içinde muhtemelen Rowland-Mejia ikilisinden biriyle sahada kalacak ve takımın ikinci gardı olacak, bu açıdan bakılınca ben de Edge’den daha faydalı bir opsiyon olacağını düşünüyorum… U18 takımının en başarılı isimlerden biri olan Tolga Geçim gerçekten müthiş bir potansiyel, 2 numara olarak listeledim ama pek de 2 numara oynamıyor, daha çok 1-3 numaralı pozisyonlarda oynayabiliyor, bu sezon muhtemelen çok fazla süre almayacaktır ama izlemesi çok heyecan verici olan bir basketbolcu, umarım kendini geliştirir…

SF: Bu bölgede geçtiğimiz sezon genellikle Erkan Veyseloğlu’nu ilk beşte izledik, Itoudis ilk beşte Rowland-Mejia, ikinci beşte Simmons-Chuck’ı kullanmayı tercih etmişti… Erkan Veyseloğlu savunmadaki agresifliğiyle göze batan bir oyuncu, iyi bir şutör değil ama özellikle hızlı hücumlarda bitirici olarak ön plana çıkıyor… Keith Simmons için ‘tam bir görev adamı’ diyebiliriz, benim beğendiğim oyunculardan biri, genellikle inisiyatif kullanmıyor, uygun pozisyonların gardlar tarafından hazırlanmasını bekliyor ve bitirmeye çalışıyor, savunmada ise Türkiye Ligi’nin belki de en sert oyuncusu…

PF: Bu bölgede bir bolluk var, Lukic’le anlaşılmadan önce Berkay Candan’la anlaşılmıştı, şu anda rotasyonda epey geriye düştü… Tecrübeli oyuncu Chuck Davis takımla tam olarak bütünleşmiş, saha içinde liderler EJ Rowland-Mejia gibi gözükseler de, takımın kalbinin Chuck Davis olduğunu söyleyebiliriz, orta mesafe-dış şut-asist sahada yapamadığı şey yok gibi, oldukça mücadeleci bir oyuncu, son yıllarda Türkiye’de izleme şansına eriştiğimiz en yetenekli oyunculardan biri diyebilirim… Cevher Özer önceki sezon takıma katılmıştı, önemli bir skor opsiyonu, özellikle eli ısındığında müthiş performanslar sergiliyor, geçtiğimiz sezon İstanbul’da oynanan Fenerbahçe Ülker maçında geçen yılın ‘en iyi dış şut performansını’ sergilemişti, işin negatif tarafında ise savunmada yeteri kadar agresif olamaması ve hücumda çok fazla silahı olmaması var… Sanıyorum ki, en çok Cevher’in savunmadaki eksikliklerinden dolayı Vladimir Dragicevic transfer edildi. Geçtiğimiz sezon Euroleague’de oynamış olan Dragicevic, 5 numaralı pozisyona da kayabilmesinden dolayı pivot için de alternatif olacaktır.  Önemli bir tecrübe, özellikle Eurocup maçlarında takıma artı değer katmasını bekliyorum…

C: Burada birinci tercih Belaruslu Vladimir Veremeenko olacak. Veremeenko ilk olarak Zaragoza'ya transfer olmuş ama uyum sağlayamayınca hemen ayrılmış ve Türkiye'ye gelmişti, önceki altı sezonda Unics'te oynayan 30 yaşındaki oyuncu Vougouikas ile beraber beklenen etkinliği yaratamadı, iyi bir tercih ama o da kesin bir pivot değil, bu arada Veremeenko'nun Ağustos-Eylül'de kadroda olan Keith Benson'ın yerine transfer edildiğini not edelim... U18 takımında Tolga Geçim'le beraber oynayan Metehan Akyel fazla süre bulamamıştı, muhtemelen bu sezon Banvit'te de fazla oynayamayacak ama kadro derinliği açısından önemli bir isim.




ESKİŞEHİR BASKET

Eski adıyla Olin Edirne yönetimsel anlamda hareketli bir yaz geçirdi ve kadro geç oluşturuldu. Eski basketbolcu Derya Yannıer'in liderliğindeki grup Edirne Basket'i satın aldı, Olin sponsorluktan çekildi ve son olarak takım Eskişehir'e taşınıp ismini değiştirdi. İlk olarak yabancı transferlerini yapan Eskişehir, U20'de başarılı bir performans gösteren Kartal-Metecan'ı kiraladı ve Reha Öz takımda kaldı.


PG - Chaz Williams - Kartal Özmızrak

SG - Reha Öz - Ioannis Athinaiou - Buğrahan Tuncer

SF - Matt Walsh

PF - Craig Brackins - Metecan Birsen

C - Jordan Bachynski - Ümit Türkoğlu


PG: 23 yaşındaki Chaz Williams NBA'e draft edilemedi, kağıt üstünde Darius Washington'a yakın bir katkı vereceğini tahmin edebiliriz, Avrupa basketboluna nasıl uyum sağlayacağı şüpheli, alternatifinin Kartal Özmızrak olarak belirlenmesi çok olumlu bir adım oldu. İki sezondur Ahmet Kandemir tarafından benche hapsedilen Kartal yine de formda olduğunu U20'de göstermişti, bu sezonun onun için iyi geçmesini umuyorum...


SG: Takımda kalan tecrübeli Reha Öz geçen sezon Barış Güney'le birlikte takımın yerli rotasyonun önemli parçasıydı ve D-Wash'ı dengeleme görevini üstlenmişti, bu tecrübesiz takımda bulunması olumlu... Ligde oynayan tek Yunan olan Ioannis Athinaiou geçtiğimiz sezonu Milano'da bitirmişti ama fazla oynama şansı bulamamıştı. Çok iyi bir şutör değil ama asist rakamları yüksek... 21 yaşındaki Buğrahan Tuncer'den özellikle savunmada katkı vermesi bekleniyor...


SF: Takımın en tecrübeli oyuncularından biri olan Matt Walsh daha önce Euroleague'de forma giydi ve son iki sezonu Bologna'da geçirdi. Çok istikrarlı bir dış şutör olmasa da, sahanın her alanına katkı veriyor, bu sezon ligde oynayan en iyi yabancılardan biri olması muhtemel.


PF: Geçtiğimiz yıl Gora'da Dragicevic'le beraber pota altı ikilisini oluşturan Craig Brackins sadece dört yıl önce NBA Draft'ında 21.sıradan seçildi ama beklenen etkiyi yaratamadı, atletik ve dış şutu olan bir dört numara, atletik özellikleriyle pivota da kayabilmesi artısı, işin olumsuz tarafında ise önemli bir skor opsiyonu olmaması var... Metecan Birsen geçen yıl Fenerbahçe Ülker'le Euroleague tecrübesi yaşamıştı, iyi bir U20 şampiyonası geçirdi ama geniş Fenerbahçe Ülker kadrosunda yer bulamadı ve Eskişehir'e kiralandı -ki bence çok iyi oldu- Dış şutu olan ve 3 numara olarak da oynayabilen Metecan için iyi bir sezon olması umuduyla...


C: Takımın ikinci NCAA transferi olan Kanadalı Jordan Bachynski 2.18'lik boyu ve müthiş blok ortalamalarıyla dikkat çekiyor, Avrupa'daki ilk yılında parlaması ve Stimac gibi Edirne/Eskişehir'i basamak olarak kullanıp Avrupa'nın önemli uzunlarından biri olması muhtemel... 32 yaşındaki Ümit Türkoğlu Türkiye'de takım takım dolaşmış bir oyuncu, üst seviye bir isim değil, o da yerli rotasyonunu genişletmesi için yapılmış bir transfer...



TÜRKİYE KUPASI D Grubu


Türkiye Kupası D Grubu, geçen yılın A Grubu'nu akıllara getiriyor. O grupta da Banvit-Karşıyaka-Trabzonspor vardı ve üç takım da grubu ikişer galibiyetle bitirmişti, averaj üstünlüğüyle Trabzonspor, Banvit'i geçmişti. Bu yıl daha iyi bir Trabzonspor var, hazırlık maçlarında alınan sonuçlar da takımın formda olduğunu gösteriyor... Pınar Karşıyaka da Banvit de iyi kadrolar kurdular, Karşıyaka'nın daha oturmuş bir düzeni var, Banvit ise sezona yine yeni koçuyla başlıyor; tahminim geçen seneki gibi Trabzonspor-Karşıyaka'nın tur atlayacağı yönünde...





sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

28 Eylül 2014 Pazar

Teniste haftanın şampiyonları

         Bu hafta WTA'de Wuhan turnuvası oynanırken ATP'de Uzakdoğu'da iki 250 puanlık turnuva oynandı...




WTA Wuhan - Petra Kvitova


Bu hafta ilginç sonuçlar alındı, 1 nolu seribaşı Serena Williams, Cornet ile oynadığı ilk maçtan sakatlığı dolayısıyla çekildi, Serena bu hafta Çin'de mücadele edecek... 2 nolu seribaşı Simona Halep de turnuvadaki ilk maçında Muguruza'ya elendi... Radwanska da turnuvadaki ilk maçında Garcia'ya yenildi, Kerber çeyrek finale kadar ilerleyebildi...


Kerber demişken Elina Svitolina'dan da bahsetmek lazım... 1994 doğumlu Ukraynalı bu yıl etkileyici performanslar sergilemişti. Dünya sıralamasında 34. sırada yer alan Elina sırasıyla Giorgi-Lisicki-Muguruza-Kerber'i eleyerek yarı finale yükseldi. Bu yolda hiç set kaybetmedi -Muguruza maçtan çekildi- ve iki tie-break kazandı. Ace sayısı yüksek değil ama maçların kritik anlarında oyununu yükseltiyor... Diğer yarı finalist Caroline Wozniacki de yüksek formunu devam ettiriyor, geçen hafta Tokyo'da finale yükselmişti, bu hafta ise Navarro-Dellacqua-Baczinsky'yi yenerek yarı finale kadar yükseldi, yarı finalde Bouchard karşısında beklenenden kötü bir maç çıkardı ama son dönemde Wozniacki'yi ilk kez bu kadar istikrarlı gördüğümü söyleyebilirim...


Finalist Bouchard'a bakalım... Genie ilk maçında Barthel karşısında geriden gelerek kazandı, toplam 6 kez servis kırdı. Daha sonra vitesi yükselttiğini söyleyebiliriz, Riske-Cornet-Wozniacki maçlarında beklenenden daha iyi oynadı ve finale kadar rahat yükseldi, final maçında ise 'belalısı' Petra Kvitova'yla karşılaştı, yine Petra'ya karşı iyi bir maç çıkaramadı ve maçın sonundaki çabası da yetmedi.


Ve şampiyon Petra Kvitova: İlk turu bay geçen Petra ikinci turda Karin Knapp'i çok rahat geçti, sadece ilk sette üç oyun kaybetti... Üçüncü turda kendisi gibi iyi bir servisçi olan vatandaşı Karolina Pliskova ile karşılaştı, ikinci seti kaybetti ama final setini 6-4'le kazandı... Çeyrek finalden sonra vitesi yükselten Petra, çeyrek finalde Garcia ve yarı finalde Svitolina karşısında çok iyi performanslar sergiledi, finalde ise Eugenie Bouchard'ı yenerek hem Bouchard'a karşı 3-0 oldu, hem Singapur'daki finalleri garantiledi, hem de 19. tekler finalinde 14. şampiyonluğu elde etmiş oldu. Petra turnuvayı 18 ace/16 çift hatayla bitirdi...




                                   ATP


Malezya Açık - Kei Nishikori


Kuala Lumpur'da fazla sürpriz olmayan bir turnuvayı geride bıraktık. İlk dört başından üçü yarı finale ulaştı, sadece 3 nolu seribaşı Leo Mayer haftanın ilk maçında tecrübeli Nieminen'e kaybetti...


Turnuvanın sürpriz ismi de Nieminen oldu. Tecrübeli Jarkko Nieminen ilk maçında elemelerden gelen Oswald'ı yendikten sonra 3 nolu seribaşı Mayer'le 7 nolu seribaşı Andujar'ı eledi, 1 nolu seribaşı Nishikori'den de set aldı ama final setine tutunamadı... Yarı finalde elenen diğer tenisçi Ernests Gulbis oldu. 2 nolu seribaşı haftaya elemelerden gelen Petzschner'i üç sette yenerek başladı, çeyrek finalde Becker'i yendi ve yarı finalde Benneteau'ya 4-6'lık iki setle kaybetti, Gulbis üç maçta toplam 38 ace attı, 11 çift hata yaptı...


Finalist Julien Benneteau Malezya'da üstüste üçüncü yılda da finalde kaldı... Krajinovic'i rahat geçtikten sonra, Cuevas'ı üç sette geçen Julien yarı finalde Gulbis'i 6-4'lük iki setle geçti ve finale yükseldi. Final maçına da iyi başladı ama ilk sette set için servis atarken servisini kırdırdı ve sonrasında toparlanamadı.


Şampiyon Kei Nishikori: Bu yılki üçüncü kupasını alan Kei haftaya hızlı başladı, ilk iki maçında Ram-Matosevic'i geçerken hiç zorlanmadı, bu iki maçta toplam sekiz oyun kaybetti... Yarı finalde Nieminen karşısında ikinci seti kaybeden Kei final setini 6-2 ile rahat kazandı... Final maçına kötü başladı ama Julien set için servis atarken servis kırdı ve ilk seti 7-4'lük tiebreakle kazandı, ikinci setin ortalarında servis kıran Kei kupayı kazandı... Kei böylece yıl sonu finallerine giden yolda, Ferrer'in ve Berdych'in puansız kapattığı haftada şampiyon olarak altıncı sıradaki yerini sağlamlaştırdı...





Shenzhen Açık - Andy Murray 


Shenzhen'de zaman zaman sürpriz sonuçlar alındı. 1 numaralı seribaşı David Ferrer ilk maçında elendi, 3 numaralı seribaşı olan Richard Gasquet çeyrek finalde kaldı.


Turnuvanın sürpriz ismi Juan Monaco oldu... 30 yaşındaki Arjantinli seribaşı olmadan katıldığı turnuvada sırasıyla Delbonis-Pospisil-Gasquet'yi yendi ve yarı finalde Murray'e kaybetti. Andy karşısında da ilk seti kazanmıştı ama final setinde oyun dahi alamadı ve kolay teslim oldu, yine de iki seribaşını eleyerek iyi bir turnuva geçirdi... Bir diğer kariyeri düşüşte olan tecrübeli tenisçi Viktor Troicki elemelerden geldi, ilk maçında Klizan'ı, ikinci maçında da Ferrer'i yenerek çeyrek finale kadar yükseldi, onu durduran isim Santiago Giraldo oldu... Yarı finalde elenen diğer isim de Santiago Giraldo. 26 yaşındaki Kolombiyalı ilk maçında elemelerden gelen Ouyang'la oynadı ve ilk seti kaybettikten sonra maçı çevirmeyi başardı, sonrasında Kokkinakis'i ve çeyrek finalde de Troicki'yi yendi, yarı finalde Robredo karşısında kötü bir maç çıkardı, kazandığı üç maçta 15 ace-4 çift hatalık bir servis performansı sergiledi...


Finalist Tommy Robredo iyi bir sezon geçiriyor. 32 yaşındaki İspanyol ilk turu bay geçtikten sonra Sam Groth'la eşleşti ve ilk sette 1-6 ile dağılmasına rağmen maçı çevirmeyi başardı... Çeyrek final maçında Andreas Seppi ile karşılaştı. İkinci seti tie-breakle kaybetti, hiç servis kırdırmadığı ve tam 19 ace attığı maçı final setinde kazandı... Yarı finalde ise Santiago Giraldo karşısında adeta şov yaptı. Toplam beş oyun kaybetti, rahat bir şekilde galibiyete ulaştı... Robredo final maçına da iyi başladı, zorlu final maçını iki sette bitirmek üzereydi ama ikinci set tiebreakinde dört maç puanı kaçırdı, üçüncü setin sadece ilk oyununu kazandıktan sonra maçtan koptu ve Andy'ye üstüste dördüncü kez yenildi.


Şampiyon Andy Murray'ye bakalım: 2 numaralı seribaşı ilk turu bay geçti, sonrasında Devvarman'ı çok rahat geçti... Çeyrek finalde de Lacko'yu rahat geçti, 9 tane ace attı bu maçta... Yarı finaldeki rakibi Juan Monaco karşısında ilk seti kaybetti ama son iki sette servis ritmini arttırdı, toplam 10 ace attığı maçta ilk servislerinden daha fazla puan alınca kazanması zor olmadı.... Andy Murray final maçında Robredo'ya karşı beş kez maç puanı çevirdi ve maçı müthiş bitirdi... Andy Murray son üç maçında maç başına 10 ace atarken, 2013 Wimbledon şampiyonluğundan bu yana ilk kez bir turnuvada şampiyonluk yaşadı...








sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com


İspanya ve Almanya'da Süper Kupalar

          Gelecek hafta Liga ACB ve Bundesliga'da yeni sezon başlayacak, ilk hafta öncesi Süper Kupa finalleri oynandı...


İspanya Süper Kupa


Vitoria'da oynanan İspanya Süper Kupası geleneksel olarak dört takımla oynanıyor... Yarı finalde Real Madrid-Valencia'yla, evsahibi Laboral de Barcelona ile karşılaştı.


İlk yarı final maçında Valencia, Real Madrid karşısında çok iyi bir ilk yarı oynadı, Real Madrid'de uyum sorunları ön plana çıktı, maçı son çeyrekte kazandılar, İspanyol Milliler Llull-Rudy ön plandaydı... İkinci yarı finalde Barcelona benim de beklediğim gibi Laboral karşısında çok iyi başladı, ilk beş dakika sonrası maçı rölantide de götürerek finale yükseldi...


Geçen sezon toplamda dokuz kez karşılaşan Real Madrid-Barcelona bu sezonu da Süper Kupa finalinde açtılar... Final maçına iki takım da farklı beşlerle başladılar, Real Madrid frontcourt oyuncularını, Barcelona ise frontcourt oyuncularını değiştirdi. Maç düşük tempoda başladı, Real'de Rudy'den sonra Llull de devreye girdi, Barca'da ise Tomic dışında skor üretebilen biri çıkmadı, Real Llull'ün önderliğinde ilk çeyrek ortasında 12-2'lik bir seri yakaladı ve ilk çeyreği 29-14 ile önde geçti. İkinci çeyreğe iyi başlayan Barcelona çeyreğin sonlarına doğru farkı dört sayıya kadar indirdi ama tutunamadı, devre sonunda Llull'ün devreye girmesiyle fark tekrar açıldı, son çeyrekte ise fark 15-20 sayı bandına çekildi ve kupa Real Madrid'in oldu... Llull 21s-5a, Bourousis 17s-3r ve 15s-4r-3a ile oynadılar. Böylece Real Madrid üstüste üçüncü sezonda Süper Kupa finalinde Barcelona'yı yenmiş oldu...


Real Madrid'de uzun rotasyonunda Marcus Slaughter dışarıda kaldı, takımda geçen seneden kalan oyuncuların formda olduğunu gördük -Sergio Rodriguez hariç- Bu sezon takıma katılan oyuncular ise genel olarak takıma uyum sorunu yaşıyorlar -KC Rivers hariç- Barcelona'da ise Thomas iyi bir transfer oldu, Abrines beklediğim gibi çıkışta, Doellman tam uyum sağlayamamış ve Nachbar formsuz, Tomic-Pleiss iyi bir pivot ikilisi ama Dorsey'nin yokluğu hissediliyor gibi...




Almanya Süper Kupa


Berlin'deki finale Alba Berlin müthiş taraftarının desteğini arkasına alarak başladı. Malcolm Delaney'yi kaybeden Bayern Münih bu maçta Bryce Taylor-Anton Gavel'dan da faydalanamadı ve hücum tarafında maça çok kötü başladı. Alba'nın baskılı savunması ilk çeyrekte sonuç verdi ve ilk 13 dakikada sadece 13 sayı yiyerek farkı açtılar: 32-13 İlk yarı sonunda fark 20 sayı olurken, Bayern üçüncü çeyrekte direnç gösterdi ama Alba'yı yakalayamadı ve sezonun ilk kupası Alba Berlin'e gitti... Alba'da maçın yarısından daha az süre oyunda kalan yeni transfer McLean 15s-4r ile en skorer isim oldu. Bir diğer yeni transfer, Niels Gifney 13 sayı üretirken, Vojdan Stojanovski 11s-7r ve en fazla süre alan oyuncu olan Cliff Hammonds 11s-2r-4a-2tç ile oynadılar... Geçen sezon Euroleague maçlarında özellikle dış şut isabetiyle fark yaratan Bayern bu maçta 4/25 üçlük isabeti yakaladı... Alba böylece üstüste ikinci kupasını kazandı...


Euroleague B Grubu'nda mücadele edecek olan Alba Berlin dördüncülük için Cedevita-Limoges'un önünde olacak gibi, Bayern Münih ise zorlu C Grubu mücadelesine hazır değil gibi, Delaney'nin yeri dolmamış...







sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

26 Eylül 2014 Cuma

Euroleague Elemeleri'nde sürpriz yok

         Euroleague'e katılacak olan 24.takımı belirlemek için Belçika'nın Oostende kentinde oynanan eleme maçlarından sürpriz çıkacak gibi oldu ama sürpriz olmadı, Unics Kazan zorlanmasına rağmen beklendiği gibi Euroleague gruplarına kaldı...


      Unics Kazan


Geçtiğimiz sezon hemen hemen Real Madrid'le benzer bir sezon geçiren Unics Kazan sezonun genelinde etkileyiciydi ama VTB Ligi'nde yarı finalde elendi, Eurocup'ı ise finalde Valencia'ya kaybetmişlerdi...


Yeni sezona yeni koç Pedoulakis'le başlayan Unics Zisis-Kaimakoglou-Eidson dışında kadroyu neredeyse tamamen yeniledi ve Milano'da iyi sezon geçiren Jerrels-Langford, Reggiano'da Eurochallenge şampiyonluğu yaşayan White, Euroleague'in tecrübeli pivotlarından D'or Fischer ve Zaragoza'dan Sanikidze'yi transfer etti.


Euroleague elemeleri başlarken 'ağır favori' olan Unics Kazan Eidson'ın da yokluğuyla beklendiği kadar dominant bir performans sergilemedi... İlk turda Stelmet Zielona Gora karşısında maçın tamamında öndeydiler ama son dakikalarda yakalandılar ve 'ucuz kurtardılar' diyebiliriz... Yarı finalde Hapoel Jerusalem karşısında ilk yarıyı geride kapattıktan sonra iyi bir ikinci yarı oynadılar ve 'kazaya uğramadılar' . Final maçı ise çok ilginç geçti, Asvel beklentilerin aksine müthiş bir ilk yarı çıkardı, 25.dakikada skor 62-44 olduktan sonra ibre tamamen tersine döndü. Asvel takımından gelen top kayıpları ve Unics'te tecrübeli oyuncuların devreye girmesiyle toplamda 20 sayılık bir seri ortaya çıktı, rüzgarı arkasına alan Unics Kazan bir daha üstünlüğü kaybetmedi...



ASVEL Lyon-Villerbaurne


2000'li yılların başında Euroleague'in 'abone takımı' olan Asvel, geçen sezon Fransa Ligi'nde çeyrek finalde elenmişti... Geçen hafta yazdığım yazıda, 'Asvel'in ilk turda elenmesini beklediğimi' yazmıştım ama tam tersi oldu. Daha kolay olan alt taraftan gelmelerine rağmen etkileyici performansları göz ardı edilemez. Oostend-Strasbourg maçlarında sadece sekiz oyuncuyla oynadılar ve başarılı oldular, Unics maçında da 25 dakika oldukça etkileyiciydiler ama sonunu getiremediler.



Diğer takımlar


Diğer takımlar için sürpriz sonuçlar alındığını söyleyemeyiz, elemelere katılan en zayıf takım olan VEF Riga ilk turda Strasbourg karşısında ağır bir yenilgi almıştı, evsahibi Oostende'nin hayal kırıklığı yarattığını söyleyebiliriz... Strasbourg yarı finalde Asvel'e kaybetti, 8/28 üçlük isabeti sonlarını getirdi diyebiliriz...


Tablonun üst tarafı daha zorluydu... Stelmet Zielona Gora beklenenden iyi oynadı ama Steven Burtt'ün 30s-3r-3a'lik müthiş performansına rağmen Unics'i deviremediler... CEZ Nymburk geleneği bozmadı ve Washington'ın 18s-5r-10a-3tç'lik etkileyici performansına rağmen ilk turda elendiler... Hapoel Jerusalem gerçekten etkileyici bir takım, Unics karşısında uzun süre maçı önde götürdüler ve maçın son beş dakikasına kadar oyunun içindeydiler, bu sezon Eurocup'ta geçen seneden daha başarılı olacaklarını düşünüyorum, İsrail Ligi'nde de Maccabi'yi zorlayabilirler...



Unics Kazan ve Euroleague

Unics Kazan Euroleague A Grubu'na yerleşti ve grupta Real Madrid-Anadolu Efes-Zalgiris-Sassari-Nizhny Novgorod'la oynayacaklar, böylece eğlenceli maçların oynanacağı bir grubun ortaya çıktığını söyleyebiliriz, Sassari-Nizhny son haftalara doğru iddialarını kaybedebilirler ama üst tarafta güzel maçlar oynanacak, Unics'in Eidson'ın da dönmesiyle daha iyi bir takım olacağını düşünüyorum, ilk iki olabilir diye düşünüyorum...








sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

24 Eylül 2014 Çarşamba

Darüşşafaka Doğuş - Yeni Sezona Bakış


Geçtiğimiz sezon


Geçtiğimiz sezon başında Doğuş grubu, Edirne'ye sponsor olmak istemişti ama olmayınca, Türkiye İkinci Ligi'nde yer alan Türkiye'nin köklü kulüplerinden Darüşşafaka'ya sponsor oldular ve Orhun Ene yönetimindeki Darüşşafaka Doğuş İkinci Ligi şampiyonlukla bitirdi.


Yeni sezona girerken Orhun Ene'nin yerine Oktay Mahmuti göreve getirildi ve kadro da onun istekleri doğrultusunda şekillendirildi.



Kadro


Darüşşafaka Doğuş'un yeni sezonda kullanması muhtemel olan rotasyona bakalım, sonra da pozisyonları teker teker inceleyelim...



PG : Jamon Lucas Gordon - Mehmet Yağmur - Erbil Eroğlu

SG : Renaldas Seibutis - Lynn Greer - Göksenin Köksal

SF : Taylor Brown - Ersin Görkem

PF : John Shurna - Ersin Dağlı - Nedim Yücel - Metin Türen

C : Ermal Kuqo - Gasper Vidmar - Emre Bayav



Şimdi pozisyonlara teker teker bakalım...


PG: Bu pozisyonda Mahmuti'nin ilk tercihi daha önce Galatasaray-Efes'te beraber çalıştığı Jamon Lucas olacak. Lucas çok iyi bir şutör değil ama agresif bir oyuncu ve fiziğini kullanmayı biliyor, gerektiği yerlerde soğukkanlı kalıyor, iyi savunmasıyla tam olarak Mahmuti'nin istediği oyun kurucu diyebiliriz... Mehmet Yağmur ligin tecrübeli isimlerinden ve geçtiğimiz sezon Beşiktaş IF'de de iyi bir sezon geçirdi, burada da yedek kalması muhtemel... Erbil Eroğlu DD'nin genç oyuncularından biri, önünde iki tecrübeli gard var ve Greer'ın da bu pozisyondan süre alma durumunu düşünürsek, rotasyonda oldukça gerilere düşecek...



SG: Daha önce ülkemizde oynamış olan ve Litvanya'da Kalnietis'in yokluğunda çok etkili olan Renaldas Seibutis bu pozisyonun en önemli oyuncusu, Seibutis boş pozisyonlarda çok yüzdeli dış şut atabiliyor ve ortalamanın üstünde bir pasör, savunma açısından çok üstün bir oyuncu değil... Lynn Greer yaşının iyice ilerlemesinden ve savunma zaafları açısından düşünüldüğünde Mahmuti'nin öncelikli planları içinde yer almayacaktır ama maçlar sıkıştığında -özellikle Seibutis'in gününde olmadığı zamanlarda- tecrübesiyle fark yaratabilir... Galatasaray'dan kiralanan Göksenin Köksal Mahmuti'nin çok sevdiği bir oyuncu, 'Sinan Güler'in daha iyi şutörü ama daha kötü savunma yapanı' olarak tanımlayabiliriz, Ataman'la anlaşamadı ve fazla süre alamadı, burada fazla süre alması muhtemel, Mahmuti'nin zaman zaman Lucas-Göksenin-Brown şeklinde bir backcourt kullanıp savunma temposunu oldukça yükselttiğini görebiliriz...



SF: 25 yaşındaki Taylor Brown ligde bu sezon ne katkı yapacağı merakla beklenen yabancılardan biri. Önemli bir atletik yetenek ama geçen sezon geçirdiği sakatlığın etkilerini atlatamamış gibi duruyor, atletik yetenekleri dışında iyi bir şutör ama kadroda Seibutis varken takımın onun daha çok atletik yeteneklerine ihtiyacı var... Tecrübeli Ersin Görkem, Seibutis'in de bu pozisyona kayabileceği düşünüldüğünde arka planda kalacak isimlerden biri ama birçok takımın benchte bulunmasını isteyeceği Türk oyunculardan biri...



PF: John Shurna geçen sezon önemli bir potansiyel olduğunu kanıtlamıştı, DD hızlı davranarak erkenden sözleşme imzalattı ve oyuncuyu başkalarına kaptırmadı. Türkiye Ligi'nin '90lı Shurna için bir basamak olacağını düşünüyorum, bu süreçte Darüşşafaka Doğuş'a neler katacağını göreceğiz... Ataman'la geçirdiği üç sezonda önemli işlere imza atan Ersin Dağlı'nın bu sezon ne yapacağı merak konusu, uzun sakatlıktan döndükten sonra geçen sezonun sonunda Galatasaray LH'de pek etkileyici değildi, 32 yaşında, ligdeki son sezonlarını geçiriyor ve Türk statüsünde oynuyor, bu pozisyondaki alternatifler düşünüldüğünde etkisiz olması durumunda da takımın çok bocalayacağını söylemek zor... 35 yaşındaki Nedim Yücel de uzun bir sakatlıktan sonra sahalara dönecek, ligin tecrübeli isimlerinden biri... 20 yaşındaki Metin Türen yazın iyi bir şampiyona oynamıştı, gerekirse üç numaraya da kayabilecek durumda ve çok yönlü oyunuyla önemli bir hücum potansiyeli, takımın öncelikli planı değil ama x-faktör olarak etkili olabilir...



C: Tecrübeli Ermal Kuqo da Lucas Gordon gibi üçüncü kez Mahmuti'yle beraber çalışacak, son Efes döneminde fazla süre alamamıştı ama Mahmuti'nin istediği şekilde oynayan bir pivot, onun da yaşı ilerledi, önemli bir tecrübe ve ilk beş başlayacak fiziksel güce de sahip... Gasper Vidmar da uzun bir sakatlıktan geliyor, Vidmar'ı alacak olan takım kumar oynamış olacaktı ve o kumarı DD oynadı, tamamen sağlıklı olsa bile yetenekleri kısıtlı olan bir oyuncu olduğunu vurgulayalım, Vidmar'ın samimi oyunundan şüphem yok -Türkiye'de Lucas Gordon'dan sonra en dürüst mücadele eden ikinci yabancı diyebilirim- ... 27 yaşındaki Emre Bayav da kendini üst seviyede geliştiremeyen ama fiziksel üstünlüğü nedeniyle sürekli olarak herhangi bir takımda yer bulabilen Türk oyunculardan, o da rotasyonda önemli yer kaplamayacak ama kadro derinliği açısından faydalı bir transfer...




Koç Oktay Mahmuti


İstatistiklere bakarsak, Türkiye'nin en iyi koçu değil ama benim için 'çalıştırdığı takımları izlemesi en zevkli koç' olduğunu söyleyebilirim, Mahmuti'nin takımları her daim sahaya yürek koyarlar ve bir plan dahilinle oynarlar, Darüşşafaka Doğuş'un transfer dönemi başlamadan koçla anlaşmasını ve koçun isteklerine göre takımı şekillendirmesini çok olumlu buldum. Önceden tanıdığı Lucas-Göksenin-Ermal'i takıma kattı ve Seibutis gibi tecrübeli bir yabancının yanında Shurna-Brown gibi çok potansiyelli yabancılar da geldi, bu sezonun en zevkle takip edilecek takımlarından biri olacak...




Tahmin: Darüşşafaka Doğuş'un bu sezon play-off sıraları için yarışacağını söyleyelim... Euroleague takımlarını bir kenara bırakırsak, kalan beş sıra için şu anda ligin tüm takımları iddialı sayılır, Darüşşafaka Doğuş'un kadro potansiyeliyle play-off için en iddialı olan takımlardan biri olduğunu söylemem gerekiyor, hatta Eurocup takımlarının en az birini geçmeleri de sürpriz olmaz...








sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

22 Eylül 2014 Pazartesi

Galatasaray Liv Hospital - Yeni Sezona Bakış

       Geçtiğimiz sezon


Geçtiğimiz sezon yaşanılan birçok sakatlığa rağmen Türkiye Ligi’nde finalist ve Euroleague’de çeyrek finalist olma başarılarını gösteren Galatasaray LH yaz aylarında sponsorla anlaşma yapılamaması nedeniyle çalkantılı bir dönem geçirdi, sezon başlamadan bir-iki ay önce sponsor durumu da netleşince kadro ortaya çıktı…


Kadro


Birçok ismin değiştiği Galatasaray LH'ın yeni sezondaki muhtemel rotasyonuna bakalım...



PG : Carlos Arroyo - Nolan Smith - Ender Arslan

SG : Martynas Pocius - Pietro Aradori - Sinan Güler

SF : Vladimir Micov - Göktürk Gökalp Ural

PF : Zoran Erceg - Kerem Gönlüm - Ege Arar

C : Furkan Aldemir - Ian Vougouikas - Nathan Jawai



Şimdi pozisyonlara teker teker bakalım...


PG: Galatasaray LH geçen sezon Arroyo-Ender-Engin şeklinde bir oyun kurucu rotasyonu kullanmıştı –daha doğrusu, Engin pek rotasyona dahil olmamıştı ve Arroyo-Ender rotasyonu olmuştu- Ataman’ın bazen çift gardlı sisteme dönmesi de sıkıntı yaratmıştı, bu açıdan hem zaman zaman 1 numara oynayacak, hem de zaman zaman Arroyo’nun yanında 2 numara oynayabilecek olan atletik bir oyuncuya ihtiyaç vardı ve bütçeye göre Galatasaray LH Avrupa’da transfer edebileceği en iyi oyunculardan birini transfer etti: Nolan Smith. Geçtiğimiz sezonu Cedevita’da geçiren Nolan Smith etkileyici bir sezon geçirmişti, fiziksel olarak Jamont Gordon seviyesinde değil ama önemli bir opsiyon olabilir, özellikle eli ısındığında çok önemli bir skor potansiyeli…


SG: Milli Takım’la iyi bir Dünya Kupası geçiren Sinan Güler takımda kaldı, geçtiğimiz sezon lig play-offlarında Sinan’ın ilk beşe yerleştiğini ve bu değişikliğin oldukça faydalı olduğunu görmüştük, yeni kuraldan sonra Ataman’ın onu ilk beşte tercih edeceğini düşünmüyorum –ki o bölgeye iki yabancı oyuncu transferinden sonra çok az süre alması da muhtemel-Martynas Pocius Dünya Kupası’ndan sonra takıma katıldı. Tecrübeli oyuncu geçen sezon Euroleague’de en iyi sezonunu oynadı diyebiliriz. Euroleague’in en gözde şutörlerinden biri değil ama önemli bir kanat oyuncusu, özellikle potaya direk gitme özelliğiyle sivriliyor, tecrübesiyle ve istikrarlı oyunuyla takıma pozitif katkısı olacaktır… Benim en çok kafamı karıştıran oyunculardan biri Pietro Aradori, 2011-12’de Siena’da iyi bir Euroleague sezonu geçiren Aradori üst seviye bir takıma transfer olmadı ve ülkesinin mütevazi takımı Cantu’ya transfer oldu,  Cantu’da takımı üst seviyeye taşıyamadı ve iki sezondan sonra yurtdışına çıktı, arada İtalya Milli Takımı’yla Eurobasket ‘13’te oynadı. Pocius varken ilk tercih olması zor ama ikinci beşin lideri olabilir, önemli bir skor potansiyeline sahip olduğu muhakkak ama takıma ne kadar uyum sağlar, onu söylemek şimdilik mümkün değil…


SF: Galatasaray LH-CSKA Moskova ile adeta takasa girişti ve Markoishvili’nin yerine Vladimir Micov transfer edildi. GS'ın bu takastan karlı çıktığını düşünüyorum. Vladimir Micov Euroleague'in en önemli forvetlerinden biri, kişisel olarak çok fazla insiyatif kullanmıyor, takım savunmasının ve takım hücumunun çok önemli bir parçası olabilir, bu açıdan Marko'ya benzer özellikler gösteriyor ama fiziksel olarak daha üstün, 'dış atıcı' denilince akla gelen ilk isim olmasa da CSKA'da iki sezonda çok etkileyici bir dış şut performansı gösterdi... 19 yaşındaki Gökalp Göktürk Alp için fazla birşey söyleyemeyeceğim, geçen yıl Gençler Şampiyonası'nda triple-double'a yakın ortalamalar yakalamış ama U20 Şampiyonası'nda oynamadı ve büyükler seviyesinde ne yapacağı muamma... Ataman'ın ona fazla süre vereceğini sanmıyorum, muhtemelen Pocius üç numaraya kayabilir ve Micov'u dinlendirebilir, özellikle Euroleague maçlarında böyle olabilir...


PF: Geçtiğimiz sezon birçok kez taraftarları hayal kırıklığına sürükleyen Zoran Erceg takımda kaldı, Erceg'in arkasına kariyerinin sonlarında olan Kerem Gönlüm transfer edildi, Gönlüm'ün mücadelesine hayran kalmamak mümkün değil ama Ataman'ın sistemine çok uyan bir dört numara değil, beş numaraya kayması da zor, Ersin Dağlı'nın üstlendiği görevi üstlenecek ama Erceg'in arkasına yine iyi bir şutör dört numaranın alınması beklenirdi, duruma göre dış şutu olan Micov'un da zaman zaman dört numaraya kaydığını görebiliriz... Ege Arar'ın çok etkileyici olduğunu söylemek zor, U18 Şampiyonası'nda izlediğim kadarıyla yaşıtlarına göre fiziksel olarak geride ve çok fazla silahı da yok, bu sezon pozisyonunda birçok sakatlık olmazsa süre almasını beklemiyorum...


C: Furkan Aldemir yeni sözleşmeye imza attı, Furkan bu seviye için yeterli bir oyuncu ama kendisini geliştirmek için önemli bir atılım yapmıyor, fiziksel avantajını kullanmayı biliyor ve şu anda yeterli gözüküyor... Unics'ten gelen Ian Vougouikas Dünya Kupası'nda fazla süre almadı ve süre aldığında da etkileyici bir performans sergileyemedi, geçen sezon Unics'te de ortalama bir performan sergiledi, yine de tecrübesiyle takıma yakışacak bir oyuncu... İyileştikten sonra yeniden transfer edilen Nathan Jawai'nin lig-Euroleague temposunu ne kadar kaldırabileceği şüpheli, aynı şekilde Ergin Ataman'ın istediği pivot olup olmadığı da şüpheli. Jawai'nin durumunu Pops Mensah-Bonsu'ya benzetebiliriz, gününde olduğunda ve eşleşme sıkıntısı yarattığında Ataman onu oyunda tutacaktır ama özellikle hücum verimi olmadığı günlerde, savunmada ağır da kalacağı için fazla süre alamaz...



Koç Ergin Ataman


Ataman için yine farklı bir senaryo söz konusu olacak. Son yıllarda sakatlıklardan dolayı takımını yeniden kurmak zorunda kalan ve bu görevlerde başarılı olan Ergin Ataman geçen sezon Arroyo-Erceg temeline dayandırdığı takımla oynamıştı, bu sezon Arroyo-Erceg dışında çok fazla opsiyon var, Ergin Ataman'ın bu kadroda süreleri ne kadar doğru dağıtacağını ve ne kadar faydalanabileceğini görmeyi heyecanla bekliyorum...




Tahmin: Galatasaray LH geniş bir kadro kurdu, genel olarak beklendiği gibi bir kadro kurduğunu da söyleyebiliriz. Üç numaralı pozisyon dışında birden fazla alternatif var, üç numaralı pozisyon için muhtemelen iki numaralı pozisyonda oynayan oyuncularla alternatif üretilecek. İlk hedef Euroleague'de başarı olacak, D Grubu'nda Laboral'in çok acayip bir transfer dönemi geçirdiğini belirtelim, Kızılyıldız-Neptunas zaten altta kalırlar, Olympiakos'un ise 10/10 yapacak güçte olduğunu düşünüyorum, Galatasaray'ın direk rakibi Valencia olacak. Kağıt üstünde, Valencia'nın Galatasaray'dan üstün bir kadrosu yok ama geçen sezon gördüğümüz üzere müthiş bir takım kimyası var, koç Perasovic de elindeki kadrodan nasıl faydalanacağını biliyor, güzel bir ikincilik mücadelesi olacak gibi...





sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

21 Eylül 2014 Pazar

Teniste haftanın şampiyonları

       Bu hafta WTA'de Uzakdoğu'da oynanan üç turnuva vardı, ATP turu ise Metz'deki tek turnuvayla devam etti.


WTA


Tokyo Toray Pan Pacific Open - Ana Ivanovic


WTA'de haftanın en önemli turnuvasını 3 numaralı seribaşı olan Ana Ivanovic kazandı. Yarı finale turnuvanın bir, iki ve üç numaralı seribaşları yükselirken tek sürpriz yarı finalist Garbine Muguruza oldu -ki onun başarılı bir turnuva geçirmesi de sürpriz sayılmaz, hatta Muguruza'nın yarı finalde Wozniacki karşısında da etkileyici olduğunu gördük ama final setinde çok fazla basit hata yaptı ve maça tutunamadı. Wozniacki'nin ise sezonun ikinci yarısında gösterdiği etkileyici performansını buraya da taşıdığını not edelim.


1 nolu seribaşı olan Angelique Kerber çeyrek finalde Cibulkova karşısında çok etkileyiciydi ama formunun zirvesine yakın bir noktada olan Ana Ivanovic'le mücadele edemedi.


Şampiyon Ana Ivanovic'in yoluna bakalım: İlk turu maç oynamadan geçen Ivanovic, ikinci turda dünya sıralamasında 25.sıraya kadar gelen Vika Azarenka ile karşılaştı ve maçı 6-3/6-4 ile kazandı... Çeyrek finalde Lucie Safarova ile karşılaşan Ivanovic önceki turdan daha rahat bir maç oynadı, Safarova maç boyunca ace atamadı ve Ana maçı 6-3/6-2 ile kazandı. Yarı finalde turnuvanın 1 nolu seribaşı olan Kerber'le karşılaşan Ivanovic ilk sette seti kaybetme noktasına geldi ama set sonunda gaza basarak 7-5 ile kazandı. İkinci seti de 6-3 bitirerek finalist oldu. Ana bu maçta rakibine 13 kez servis kırma şansı tanıdı ve 11'ini kurtardı... Final maçında ise rakibi Caroline Wozniacki oldu. İlk sette 2-2'den sonra gaza basan Ivanovic seti rahat kazandı, ikinci set ise tiebreak'e gitti ve Ana 7-2'lik tiebreakle kariyerinin 15. şampiyonluğuna ulaştı. Bu turnuvada Azarenka-Safarova-Kerber gibi müthiş servisçilerle karşılaşan Ivanovic müthiş servis karşıladı ve set kaybetmeden geçti.




Kia Korea Open - Karolina Pliskova


Kore'de 1 numaralı seribaşı olan Agniezska Radwanska çeyrek finale kadar çok rahat geldi. İlk maçında Hercog'u 6-3'lük iki setle geçtikten sonra ikinci turda Scheepers'ı çift bagel'la geçti ama çeyrek finalde işler tersine döndü. Lepchenko karşısında ilk seti de 7-4'lük tiebreak'le kazandı ama sonraki iki seti 2-6'yla kaybederek veda etti.


Turnuvanın başarılı oyuncularından biri de genç Amerikalı Nicole Gibbs oldu. Amerika Açık'ta üçüncü tur gören Gibbs turnuvaya elemelerden katıldı ve çeyrek finalde daha sonra şampiyon olacak olan Pliskova'ya yenildi... Maria Kirilenko yarı finale kadar yükseldi... Bir başka genç Amerikalı Christina McHale da yarı finale kadar yükseldi ve vatandaşı Lepchenko'ya elendi... Turnuvaya 5 nolu seribaşı olarak katılan Varvara Lepchenko ilk iki turu rahat geçti, çeyrek finalde Radwanska ve yarı finalde McHale karşısında ilk setleri kaybetmesine rağmen geri dönmeyi başardı ve kariyerinin ilk WTA Finali'ne yükseldi.


Şampiyon Karolina Pliskova'nın yoluna bakalım: İlk turda İsrailli Glushko karşısında etkileyici bir maç çıkaran Karolina maçı 6-1/6-2 ile kazandı. İkinci turda '94lü Alman Friedsam ile karşılaştı ve beklenenden daha fazla zorlandı, ikinci seti kaybetmesine rağmen maçı final setinde kazandı... Çeyrek finalde Nicole Gibbs'i 6-3/6-4'le geçen Pliskova yarı finalde Maria Kirilenko karşısında ilk seti kaybetti, ikinci seti 7-5'lik tiebreakle kazandı ve final setini de 6-3'le kazandı. Finalde ise Lepchenko karşısında ilk seti 6-3'le kazandı, ikinci seti 5-7'lik tiebreakle kaybetti, final setini 6-2 ile rahat kazandı. Pliskova beş maçta toplam 31 ace attı ama 37 tane çift hata yaptı, turnuvada en fazla göze çarpan üstünlüğü fiziksel oldu, beş maçının üçü final setine kaldı ve bu üç final setini de domine etti, final setinde fiziksel olarak onunla mücadele eden bir tenisçi olmadı. Pliskova yılın ilk şampiyonluğunu elde ederken, kariyerinin ikinci kupasını da Uzak Doğu Asya'da bir Amerikalı'yı yenerek kazanması ilginç bir tesadüf oldu.



Guangzhou Open - Monica Niculescu


Li Na'nın yetişmeye çalıştığı ama sahalara dönemeyip tenisi bıraktığı açıkladığı haftada Niculescu da kariyerinin ikinci şampiyonluğunu kazandı.


Turnuvanın ilk turunda büyük sürprizler yaşandı ve 2 nolu seribaşı olan Alize Cornet dışındaki yedi seribaşı da turnuvaya ilk maçlarında veda ettiler: Stosur, Stephens, Jovanovski, Diyas ve Vinci en önemli isimlerdi.


2 nolu seribaşı olan Alize Cornet ikinci turdaki Peer eşleşmesi (maçı geriden gelip kazandı) dışında rahat maçlar çıkardı ve finale kadar ilerledi.

 
Şampiyon Monica Niculescu'nun yoluna bakalım: İlk turda 4 nolu seribaşı olan Bojana Jovanovski ile karşılaşan Niculescu maçı 6-2'lik iki setle rahat kazandı... İkinci turda genç Japon Misaki Doi karşılaşan Niculescu bu maçı da 6-2/6-1 ile rahat kazandı... Çeyrek finalde Monica Puig ile zorlu geçmesi beklenen bir maça çıkan Niculescu yine 6-2'lik iki setle rahat kazandı. Yarı finalde Wang'ı 6-0 ve 6-2 ile yenen Niculescu finalde de Cornet karşısında ilk seti 6-4'le biraz zorlanarak kazandı ama ikinci seti 6-0'la bitirdi. Niculescu özellikle turnuvanın sonuna doğru servis ritmini arttırdı ve son üç maçta 5 ace/0 çift hatayla oynadı, turnuva genelinde %60'la return oyunlarından puan çıkardı, Cornet ile oynadığı ilk set dışında hiçbir sette zorlanmadı, turnuvayı başarıyla geçti.




ATP


Moselle Open - David Goffin


Metz'deki turnuvanın 1 nolu seribaşı olan Jo-Wilfred Tsonga ilk maçında Müller'i geçti, çeyrek finalde Goffin'i ilk sette rahat geçti ama sonraki iki seti 6-7 ve 5-7'yle kaybederek turnuvaya veda etti. Tsonga iki maçta toplam 27 ace attı... 2 nolu seribaşı olan Gael Monfils Polonyalılar Przysiezny ile Janowicz'i eledi, yarı finalde ise sakatlığının da etkisiyle -altı hafta kadar sahalardan uzak kalacağı söyleniyor- Sousa'ya 6-7 ve 2-6 ile elendi... 3 nolu seribaşı Kohlschreiber çeyrek finalde sahadan çekildi, 4 nolu seribaşı Lukas Rosol ilk maçında Mathieu'ya iki tiebreak'le yenildi...


Turnuvanın göze batan isimlerinden biri '90 doğumlu Alman Jan-Lennard Struff oldu. İlk turda Lajovic'i eleyen Struff, ikinci turda 5 nolu seribaşı Chardy'yi geriden gelerek yendi. Çeyrek finalde vatandaşı Kohlschreiber karşısında 5-0'la başladı ve Kohlschreiber maçı bırakmak zorunda kaldı. Struff yarı finalde Goffin'e 6-7/3-6 ile kaybetti...


6 numaralı seribaşı Joao Sousa final öncesi Mathieu ile Monfils'i eledi, çok iyi bir servisçi değil ama kritik puanları iyi oynuyor, turnuvada oynadığı son üç maçta da birer tiebreak oynadı ve üçünü de kazanmayı başardı, Sijsling-Mathieu maçlarını final setlerinde kazandı.


Şampiyon David Goffin'in yoluna bakalım: Turnuvaya 8 nolu seribaşı olarak katılan David Goffin ilk maçında Serra'yı 6-2'lik iki setle geçti, ikinci turda Kamke'yi 6-1/6-3'le geçen Belçikalı çeyrek finalde 1 nolu seribaşı olan Tsonga ile karşılaştı ve ilk seti 1-6 ile kaybetmesine rağmen maçı kazanmayı başardı. Struff ve Sousa karşısında set kaybetmedi, turnuvayı kazandı. David Goffin turnuvadaki son üç maçında 31 ace/6 çift hatayla oynadı... Geçen ay kariyerinin ilk ATP Şampiyonluğu'nu Avusturya'da yaşayan Goffin son 36 maçındaki 34.galibiyetini elde etti.




ITF İzmir Cup - Borna Coric


İzmir'deki Challenger turnuvasında ATP'nin yükselen yıldızlarından biri olan Borna Coric kupaya uzandı... 17 yaşındaki Hırvat yarı finalde Marsel İlhan'ı elemişti, finalde ise Jaziri'yle çok uzun bir maç oynadılar, ilk seti 1-6 ile kaybetmesine rağmen ikinci seti 9-7'lik tiebreakle ve final setini de 6-4'le kazandı. Coric, İzmir'deki üçüncü Challenger'ını kazandı, İzmir ona uğurlu geliyor...








sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com

19 Eylül 2014 Cuma

Li Na’dan son nokta

               26 Şubat 1982 Wuban, Çin doğumlu olan WTA’in en önemli isimlerden biri Li Na sağ dizindeki kronik sakatlığından dolayı tenisi bıraktığını açıkladı. Kariyerini kısaca hatırlayalım…
               


                Kariyerinin başı



                17 yaşında profesyonel olan Li, kariyerinin ilk yıllarında ITF Turu’nu domine etti ve üst üste galibiyetler elde etti. İlk Grand slam başarısı için 2006’ya kadar beklemesi gerekti. 2004’te Guangzhou’da şampiyon olan Li 2006’da Wimbledon’da çeyrek final oynama başarısı gösterdi. 2010’a kadar yine WTA Sıralaması’nda zirvelere çıkamadı.



                Kariyerinin zirvesi: 2010-14



                2010 başında Avustralya’da yarı final oynayan Li, aynı yıl AEGON Classic’i kazandı ve Wimbledon’da çeyrek final oynadı. 2011’de Avustralya’da kariyerinin ilk Grand Slam finalini oynadı ve Kim Clijsters karşısında ilk seti kazanmasına rağmen maçı kaybetti. Birkaç ay sonra Roland Garros’ta Schiavone’yi yenerek ilk Grand Slam’ini kazandı, sezonun geri kalanı iyi gitmedi ve 2012’de üst seviye bir başarı kazanmadı. 2013’te Avustralya’da final-Wimbledon çeyrek final ve Amerika Açık’ta yarı final oynayarak müthiş bir sezon geçirdi, bu yılın başında ise Avustralya’da şampiyon oldu. Kariyerinin en iyi sıralaması olan ikinciliğe kadar yükseldi. Li Na kariyerinin son maçını Wimbledon üçüncü turunda Borbara Zahlovova-Strycova’ya kaybetti –ki turnuvanın en zevkli maçlarından biriydi- Tenisi bıraktığı gün dünya sıralamasında 6.idi.
             


  
                Kariyerinden notlar


                Li Na sağ elli bir tenisçi, kariyerinde çıktığı toplam 691 maçta 503 galibiyet alarak %72’lik bir galibiyet yüzdesi yakaladı, kariyerini 9 WTA, 19 ITF Şampiyonluğu’yla tamamladı. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda dördüncü oldu.
              

  _ Li, tüm maçlarda Venus Williams’a karşı 3-0, Ivanovic’e karşı 2-0 önde.
              

  _ Li, tüm maçlarda Serena Williams’a karşı 1-11, Sharapova’ya karşı 5-10 geride.



                Li Na kadınlar tenisinin izlemesi en zevkli sporcularından biri değildi ama ülkesi için çok önemli bir isimdi, 1.72’lik boyuyla fiziksel avantajı olmadan da azmiyle ne kadar yükselebileceğini gösterdi, Uzakdoğulu tenisçilerde genelde gördüğümüz gibi her maçında müthiş savaştı, kazandığı ve kaybettiği her maçtan sonra alkışı hak etti diyebiliriz…





sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1


18 Eylül 2014 Perşembe

Euroleague’de önelemelere doğru

         Euroleague’e katılacak son takımı belirlemek için ön elemeler 23-26 Eylül tarihlerinde Belçika’nın Oostende şehrinde düzenlenecek, elemelerin kesin favorisi Unics Kazan ama katılacak takımlara bakalım:


                Unics Kazan: Rus temsilcisi Eurocup finalisti olarak bitirdiği sezondan sonra kesenin ağzını da açtı, takımın birinci skoreri Andrew Goudelock’un yerini Keith Langford’la doldurdular. Zisis-Eidson-Kaimakoglou takımda kaldı, Jerrels-White-Sanikidze-Fischer de takıma eklenen diğer oyuncular oldular, en önemli değişikliklerinden biri de koç değişikliği oldu, Trinchieri Brose Baskets’e transfer oldu, yerine son iki sezonda Panathinaikos’ta çalışan Argiris Pedoulakis geldi. Unics için ben de genel görüşe katılıyorum, eleme maçları Euroleague’e hazırlık maçları gibi olacak ama geçen sezonki elemelerde de Khimki’nin büyük favori olup ilk turda elendiğini unutmayalım…



                Stelmet Zielona Gora: Geçtiğimiz yıl Euroleague’de yer alan Gora sonrasında Eurocup’a da erken veda etmişti ve ligde de şampiyon olamadılar. Kadroyu önemli ölçüde yenilediler, daha önce ülkemizde oynamış olan Burtt-Hosley haricinde Kozsarek-Troutman-Johnson-Chanas takımın önemli oyuncuları; ilk turda Unics’e kafa tutmalarını beklemek aşırı iyi niyetli bir beklenti olacaktır.




                Hapoel Jerusalem: İsrail ekibi geçtiğimiz sezon Eurocup’ta etkileyici maçlar çıkarmıştı, geçen seneden bazı önemli oyuncularını kaybettiler ama yine de Wright-Halperin-Smith-Eliyahu-Kitchen’la kemik kadroyu korudular, ilk turda favoriler, yarı finalde Unics için iyi bir test olabilir Hapoel eşleşmesi.


                CEZ Nymburk: 2004’ten bu yana Çek Cumhuriyeti Ligi’ni kazanan CEZ Nymburk Avrupa’da ise başarılı olamıyor. Bu yıl, Darius Washington’ı ve Lubos Barton’ı transfer ettiler, Simmons-Welsch-Rancik takımda kaldılar ama Hapoel karşısında favori olduklarını iddia etmek zor.





                ASVEL: Ligde çeyrek final oynayan ASVEL’in, Nancy-Dijon atlanarak elemelere davet edilmesi ilginç oldu. Lighty-Andersen’i transfer ettiler, işleri zor.


                Telenet Oostende: Evsahibi takım üst üste üçüncü kez Belçika Ligi’ni kazanmıştı, yeni gelenler Muya-Prince ve eski Edirne’li Wes Wilkinson da kadroda, taraftar desteğiyle ve kura şansıyla ilerleme şansları var.



                VEF Riga: Son beş yıldır Letonya Ligi’nde final oynayan Riga yine oldukça mütevazi kadrosuyla katılıyor, elemelerin en zayıf takımı gibi duruyorlar.


                Strasbourg: Geçen yıl Euroleague’de yer alan Strasbourg bu yıl David Andersen’i gönderdi ve Ali Traore’yi getirdi. Traore haricinde Dragicevic-Matt Howard ve Dobbins’i transfer ettiler, Diot-Duport da takımda kaldılar; Strasbourg ilk turun kesin favorisi, kur’a şansıyla finale kadar yolları açık.




                Tahminler:


                İlk turda; Unics Kazan-Hapoel Jerusalem ve Oostende-Strasbourg’un çıkacağını düşünüyorum.
               
                 




sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1


2014 FIBA Ödüller

           2014 FIBA Dünya Kupası’nda bazı takımları incelediğim yazılarım olmuştu, şimdi turnuvanın geneline bakalım ve ödülleri dağıtalım…

           

            En iyi takım: Amerika Birleşik Devletleri


            Amerika Birleşik Devletleri, 2006 Dünya Basketbol Şampiyonası yarı finalinde Yunanistan’a kaybettiğinden beri dördüncü büyük turnuvasını kazandı ama ilk kez bu kadar üstün olduklarını gördük. 2008-2012 Olimpiyatları final maçlarında İspanya, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası grup maçında Brezilya ve 2012 Olimpiyatları grup maçında Litvanya, son sekiz yılda Amerika Birleşik Devletleri’ni zorlayan takımlar olmuşlardı. Bu turnuvaya, en önemli NBA yıldızlarından yoksun gelen ve dar rotasyon kullanan ABD beklenenden daha rahat bir şekilde şampiyonluğa ulaştı. Tüm rakiplerine ortalama 30 sayının üstünde fark atan ABD sadece gruptaki Türkiye maçının ilk yarısını geride kapattı, onun haricinde hiçbir devreyi de geride kapatmadı. Çeyrek finalden sonra inanılmaz bir şekilde vites yükselttiler ve Sırbistan maçının ilk dört dakikası dışında hiçbir şekilde rakiplerinin gerisine düşmediler.



            MVP: Kyrie Irving


            Turnuvanın en değerli oyuncusu ödülü, Kyrie Irving’e verildi. Şampiyon takımın kadrosuna bakarsak, ödülü alabilecek yegane oyuncular Kyrie Irving-Kenneth Faried ve James Harden idi. İstatistiklere bakacak olursak, Irving sadece son iki maçta ortalamasının üstüne çıktı ve son iki maçta 22s-4a ortalamaları tutturdu. Kyrie toplamda 14.7 verimlilik puanı ortalaması tutturdu. Faried turnuvanın en akılda kalıcı oyuncularından biriydi, özellikle grup aşamasındaki maçlarda müthiş oynadı ve turnuvayı 12.2s-7.7r ortalamaları ile tamamladı, 17.4 verimlilik puanı ortalaması yakaladı ama son iki maçta silikti. James Harden turnuvanın ilk maçı haricinde çok etkiliydi, 14.2s-3.2a-2.1tç ortalamaları yakalarken ortalamanın üstünde şut attı. Irving’in son iki maçtaki performansı MVP olmak için onu öne çıkarsa da, Faried-Harden’ın da turnuva boyunca MVP’lik performanslar gösterdiğini not edelim.

           

            En iyi beş

           
            Turnuvanın en iyi beşi Kyrie Irving – Milos Teodosic – Nicolas Batum – Pau Gasol – Kenneth Faried şeklinde oluştu. Şampiyon Amerika Birleşik Devletleri’nden iki oyuncu seçilmesine itirazım yok, Milos Teodosic’in de çeyrek finalden itibaren mükemmel oynadığını gördük. Nicolas Batum konusuna özellikle değinmek lazım, Tony Parker turnuvaya katılmayınca Batum-Diaw’ın katılımına rağmen Fransa’nın bu turnuvada bu kadar etkileyici olması beklenmiyordu, Batum turnuva boyunca olağanüstü oynadı, Diaw’dan da önde olduğunu ve ilk beşi kesinlikle hak ettiğini söylemeliyim. En iyi beşteki en önemli soru işareti ise Pau Gasol. Evsahibi takımın kaptanı turnuvada beklenenden iyi bir performans gösterdi ama çeyrek finalist İspanya’dan oyuncunun ilk beşe girip yarı finalist Litvanya’dan hiçbir oyuncunun ilk beşe girememesi garip oldu. En iyi beş ödüllerinin dağıtıldığı son iki turnuvada da böyle bir şey olmamıştı. Gasol yerine Valanciunas seçimi hem Litvanya’yı onurlandırmış olurdu, hem de Valanciunas takım kaptanı olarak bu ödülü hak etmişti.


            Beklenenin üstündeki takımlar



            Turnuvada beklenenin en üstüne çıkan takımlar Sırbistan ve Fransa oldular. Sırbistan zorlu A Grubu’nda dördüncü olduktan sonra Yunanistan’la eşleşmişti ve o nokta elenmeleri beklenirdi ama finale kadar müthiş bir performans gösterdiler, Teodosic’in de üstün performansı işlerini kolaylaştırdı… Parker’sız Fransa’nın gruptan çıkacağını ama fazla ilerleyemeyeceğini düşünüyordum ama Batum-Diaw ikilisinin liderliğinde müthiş bir takım eforu sarfettiler, alkışı hak ettiler. Kalnietis’siz Litvanya da turnuvanın başarılı takımlarından biri sayılabilir ama kağıt üstünde çok kolay bir yoldan geçtiler, Slovenya galibiyeti dışında beklenenin aksine bir galibiyet almadılar. Yeni Zelanda, Finlandiya ve Ukrayna’yı yenerek gruptan çıkmayı başardı ve büyük sürpriz sayılır.




            Beklenenin altındaki takımlar



            Turnuvanın en büyük hayalkırıklığı kuşkusuz ki Hırvatistan oldu. Gruplarda etkileyici bir performans sergileyen Brezilya’nın da çeyrek finalden öteye gidememesi ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelenebilir. Ukrayna’nın zayıf ilk tur grubundan çıkamaması da soru işareti ama onların Gladyr’in sakatlığı gibi bir bahaneleri vardı.




            Gençler

            Turnuvanın pek de öne çıkmayan ama göze batan genç isimlerine bakacak olursak;

            _ Angola’nın ’91 doğumlu pivotu Yanick Moreira sadece beş dakika sahada kaldığı Litvanya maçı haricinde etkili bir performans sergiledi. Grup maçlarında 17.8s-8.2r ortalaması var, Avustralya maçında 35s-10r ile dev bir performans sergiledi.

            _ Yeni Zelanda’nın ’88 doğumlu gardı Corey Webster turnuvada zaman zaman etkileyici ‘one-man-show’ performansına imza attı. Webster’ın asist ortalaması çok düşük, oynatan bir gard olmaktan öte potaya yönelmeyi tercih ediyor, bu açıdan bakınca bir Euroleague oyuncusu olması mümkün gözükmüyor ama Avrupa’da zayıf takımlarda görebiliriz.










twitter.com/arifsahin1


16 Eylül 2014 Salı

En büyük hayalkırıklığı: Hırvatistan

       2014 FIBA Dünya Kupası’na ikinci turda veda eden Hırvatistan ‘turnuvanın en büyük hayal kırıklığı ödülü’nü almaya hak kazandı.

           
            Kadro

            Hırvatistan’ın kağıt üstünde turnuvanın en derin kadrolarından birine sahip olduğunu söylemeliyiz: Tecrübeli koç Jasmin Repesa’nın önderliğinde iki tecrübeli gard Roko Ukic ve devşirme Oliver Lafayette iyi bir oyun kurucu ikilisi gibi duruyor. NBA’e transfer olan Bogdan Bogdanovic ve Damjan Rudez, yine Euroleague’de kendine yer bulan Krunoslav Simon; dört numara yükselen yıldız Dario Saric ve pivot olarak Avrupa’nın en iyilerinden biri olan Ante Tomic.



            Turnuva performansı

            Bu potansiyel turnuvaya ise yansımadı. İlk gün Filipinler’i ancak uzatma sonunda yenebilen Hırvatistan üçüncü gün Senegal’e yenildi ama hedef maçları olan Arjantin maçını kazanarak yine de grubu ikinci bitirdiler ve çaprazdan Fransa’yla eşleştiler. Fransa maçının büyük bölümünde hücum potansiyelini sahaya yansıtamayan ve akıllıca oynamayan Hırvatistan ancak son çeyrekte kendine gelebildi. Otuz dakikada sadece 34 sayı atabilen Hırvatistan son on dakikada 30 sayı attı ama son çabalar işe yaramadı.

           


            Yıldızlar (?)

           
            Hırvatistan adına en büyük hayal kırıklığı tecrübeli gard Roko Ukic oldu. Ukic ortalama olarak maçların yarısında sahada kalırken 4.3s-2.2a ve berbat bir şut yüzdesiyle oynadı. Devşirme gard Oliver Lafayette de pek farklı değildi, ortalama 26 dakika süre alırken 5.8s-3.7a-2.2tk ortalamaları ve yine berbat bir şut yüzdesi vardı. Ortalama 14 dakika süre alan Damjan Rudez’i ortalamanın üstündeki şut performansıyla tanıyoruz ama turnuvada berbattı, toplamda 8/26 üçlük attı. Krunoslav Simon ve Ante Tomic idare ettiler diyebiliriz.




            İyiler

            Hırvatistan adına takımın en iyisi Bojan Bogdanovic oldu. BB turnuvayı 21.2s-4.3r ortalamalarıyla tamamladı, Fransa maçının son çeyreğinde müthiş bir performans sergiledi ama yetmedi.

            Yeni sezonda Anadolu Efes’te oynayacak olan Dario Saric de 11.7s-6.7r-1.7tç ortalamalarıyla etkileyiciydi.




            Diğerleri

            Bir de, takımın diğer oyuncularına değinecek olursak en fazla süre alanlara bakalım öncelikle:

            _Ortalama 16 dakika sahada kalan Damir Markota kötü şut attığı turnuvayı 4s-4r ortalamalarıyla kapattı.

            _ Ortalama 14 dakika süre alan Luka Zoric 4.8s-2.5r ile oynadı.

            _ Babic-Andric-Hezonja bazı maçlarda oynamadılar, belki Hezonja daha fazla süre almalıydı.



            Gençler

            Gençlere bakacak olursak Hırvatistan’ın bize benzer bir şekilde önümüzdeki yılları beklediğini söyleyebiliriz. U20 Şampiyonası’nda yarı final oynamışlardı ve o takımda iki numaralı pozisyonda oynayan Paolo Marinelli en büyük yıldız adayı, dört numaralı pozisyondaki Gabric ve pivot Zganec’e de dikkat etmeli… U18’de de yarı final oynadılar ve o takımdaki yıldızlar daha dikkat çekici. Kısalardan Mazalin ve uzunlar Arapovic-Bender turnuvanın en iyileri arasındaydı. Hırvatistan’ın Hezonja-Saric-Bogdanovic’e eklenecek genç yıldız adayları var, bir oyun kurucu eksik ki o en önemlisi







twitter.com/arifsahin1


15 Eylül 2014 Pazartesi

WTA'in genç yıldızları; İpek nereye kadar gidebilir?

            İpek Soylu geçen hafta Amerika Açık’ta genç kızlarda çiftlerde partneri Jil Teichmann ile beraber şampiyon olmuştu… İpek’in başarısı tabii ki alkışlanacak bir şey ama ülkemizde adeta bir Grand Slam’de ana tabloda final oynamış gibi kutlanması da son derece enteresan.

            WTA yıl sonu turnuvasına davet edeceği gençler için internet sitesinden bir oylama başlattı, bu listede İpek Soylu yok. Bana göre listede olması gereken isimlerden Aleksandra Krunic, Ana Konjuh ve Catherine Bellis de ankette yoklar. Olan isimlere bakalım…



            Lauren Davis: ’93 doğumlu Ohio doğumlu Lauren Davis bu yıl Avustralya’da ve Wimbledon’da üçüncü tura yükseldi.


            Belinda Bencic: ’97 doğumlu İsviçreli Bencic geçen yıl gençlerde Roland Garros ve Wimbledon’ı kazanmıştı, bu yıl büyüklerde Wimbledon’da üçüncü tur, Amerika Açık’ta çeyrek final oynadı.


            Elina Svitolina: ‘94lü Ukraynalı bu yıl Avustralya’da üçüncü tur oynamıştı, Bakü’de şampiyonluk yaşadı.


            Monica Puig: ‘93lü Porto Rikolu tenisçi geçen yıl daha etkileyiciydi, bu yıl Strasbourg’da şampiyonluk yaşadı.


            Shelby Rogers: ‘92li Amerikalı özellikle yılın son döneminde etkileyiciydi, Rogers Cup’ta Bouchard’ı yendi, Amerika’da ikinci tur oynadı.


            Grace Min: ‘94lü Amerikalı Min az tanınan bir genç çünkü Amerika dışındaki turnuvalarda göremiyoruz, grand slamlerde kayda değer bir başarısı yok.


            Christina McHale: ‘92li McHale en iyi sezonunu iki yıl önce geçirmişti, eski formunda değil.


            Coco Vandeweghe: ‘91li Coco da bu yılın ikinci bölümünde daha iyiydi. Roland Garros’ta ve Wimbledon’da ikinci tur oynadı, Rogers Cup’ta çeyrek finale kadar çıktı ve Amerika’da da ikinci tur oynadı.


            Jovana Jaksic: ‘93lü tenisçi bu yıl Monterrey’de final oynadı.


            Madison Keys: ‘95li Amerikalı bu yıl Wimbledon’da ve Amerika’da üçüncü tura yükseldi, AEGON International’da şampiyonluğu var.


           
            Listedeki tenisçilerin çoğu ‘96lı İpek Soylu’dan birkaç yaş büyükler. ‘96lı Taylor Townsend, ‘97li Ana Konjuh, ‘97li Donna Vekic, ‘98li Marie Bouzkova, ‘99lu Catherine Bellis, ‘97li Jelena Ostapenko İpek’in rakipleri olacak ve ondan daha önemli başarılar kazanmış genç tenisçiler, ‘93lü Muguruza ve ‘94lü Bouchard’ı yazmama gerek yok sanırım? Yukarıda saydığım isimlerin hepsi büyüklerle oynamış ve başarılı olmuş isimler, 18 yaşındaki İpek Soylu ise bugüne kadar gençler seviyesinde ortalama üstü bir tenisçi olmasının  yanında büyükler seviyesinde başarılı maçlar çıkarmadı, wild card’la katıldığı İstanbul Cup’a da erken veda etmişti.


            Şu andaki tenis seviyesiyle İpek Soylu’nun teklerde üst seviye bir tenisçi olmasını beklemek çok iyimser bir beklenti olacaktır. Türk medyası ve tenis seyircisi de gençlerde kazanılmış çiftler başarısını, gençlerdeki çeyrek final başarısını kutladıkça İpek’in Marsel’den daha üst seviye bir tenisçi olması düşük bir ihtimal gibi duruyor, umarım söylediklerimin tamamında haksız çıkarım; İpek’in grand slam’lerdeki başarılarını konuşuruz yakın zamanda…







twitter: @arifsahin1


Sırbistan: Kötü başlangıç, müthiş son

        2014 FIBA Dünya Kupası’nı finalist olarak bitiren Sırbistan’ın geçirdiği turnuvaya bakalım…


           
            İlk tur

            Turnuva başlamadan önce takımın önemli parçalarından Vladimir Micov disiplinsizlik nedeniyle kadro dışı kalınca koç Aleksandar Djordevic de ortada kaldı, çünkü üç numaralı pozisyon Sırbistan için doldurulması zor olan pozisyonlardan biriydi, alternatifler Kalinic-Simonovic’in yetersizliği ve Nemanja Bjelica’ya daha çok dört numara ihtiyaç duyulması durumu zorlaştırdı.

            Sırbistan ilk turda zorlu A Grubu’nda yer aldı. İspanya maçına ilk yarıda havlu atan Sırbistan, Fransa ve Brezilya’ya da son çeyreklerde kaybetti ve İran-Mısır’ı geçerek grubu dördüncü sırada bitirdi.




            İkinci hafta

            Sırbistan için ikinci hafta mükemmel geçti. İlk olarak grubunda 5’te 5 yapan Yunanistan’ı ikinci yarı performansıyla rahat geçtiler. Çeyrek finalde grupta yenildikleri Brezilya’yı adeta ezdiler ve yarı finalde de Fransa’yı –Fransa’nın son çeyrekteki dönüşüne rağmen- yenmeyi başardılar ve finalist oldular. Final maçının da ilk dört dakikasında iyi oynamalarına rağmen sonrasında Irving’in delirmesi ve toplamda 4-30 olan seriyle maça tutunamadılar.

           


            Sırbistan’ın MVP’si Milos Teodosic ve arkadaşları

            Sırbistan takımın en değerli oyuncusu, turnuvanın da en iyi beşinde yer alan Milos Teodosic oldu. Milos’un ikinci turdan finale kadar olan üç maçına bakalım: 20s-3r-4a ortalamaları var, ortalamanın üstünde bir şut ritmi tutturmuş.

            Turnuva genelinde kenardan gelen Bogdan Bogdanovic turnuvayı 12s-2.4r-2.6a ortalamalarıyla tamamladı, Euroleague’den sonra burada da ‘yükselen yıldız’ olduğunu söyleyebiliriz.

            Nemanja Bjelica turnuvayı 12s-7r-3a ortalamalarıyla tamamladı, zaman zaman da üç numara olarak oynadı, takımın en önemli oyuncularından biriydi.

            Miroslav Raduljica ilk beşte Krstic’in yerini aldı, turnuvayı 13s-4.6r ortalamalarıyla tamamladı.

            İlk hafta oynamayan Nenad Krstic kazandıkları üç kritik maçta 10 sayı ortalaması yakaladı.





            Sırbistan ve beklentiler

            Turnuva başlamadan önce –Micov’u da hesaba katarak- Sırbistan’ın ilk turda İspanya’yı da geçebileceği tahmininde bulunmuştum ama tam tersi oldu, üç güçlü takıma da geçildiler. Yunanistan karşısına geldiklerinde ise elenmelerini bekliyordum ama takım tam zamanında vites arttırdı. Teodosic de kendisinden beklediğimin aksine kritik zamanlarda çok akıllıca oynadı, saçmaladı ve takımını zirveye taşıdı.








twitter.com/arifsahin1


13 Eylül 2014 Cumartesi

FIBA 2014 - Dördüncü Litvanya

         2014 Dünya Kupası'nda yarı finalist olan takımlardan Litvanya turnuvayı dördüncü sırada bitirdi. Şimdi Litvanya'nın nasıl bir turnuva geçirdiğine bakalım...


Kalnietis'in yokluğu


Litvanya'yı incelemeye başlarken Mantas Kalnietis'ten bahsetmeden başlamak olmaz. Geçen yıl takımın Eurobasket finaline yükselmesindeki en önemli parçalardan biriydi ve Lokomotiv Kuban'la geçirdiği etkileyici sezonun ardından takımın en önemli parçası konumundaydı. Öyle ki, Litvanya Saras'tan sonra Kalnietis'in yanında başka bir üst seviye oyun kurucu yetiştiremedi, Kalnietis'in oyun kurucu yeteneklerinin dışında gerçek bir lider olması da onu vazgeçilmez kılıyor.


Hazırlıkların son haftasında Mantas Kalnietis şok bir sakatlık yaşadı ve Litvanya turnuvaya Juskevicius-Vasiliauskas gard ikilisiyle geldi. Onların yanında Renaldas Seibutis de uzun süre oyun kurucu rolünde oynadı. Adas Juskevicius'un zayıf rakiplere karşı beklenenden iyi performans sergilediğini söyleyebiliriz ama güçlü rakiplere karşı pek de etkili olamadı. Sarunas Vasiliauskas çok az süre aldı, buna bağlı olarak etkinliği de çok az, top kaybı oranı aldığı sürelere göre yüksek. Turnuvanın Litvanya adına en değerli kısa oyuncusu olan Renaldas Seibutis 9.8 sayı ortalamasının yanında 3.1 asist ortalaması tutturdu, Kalnietis'in yokluğunda onun boşluğunu yedek gardlar değil de Seibutis doldurmaya çalıştı.



Valanciunas ve pota altı


NBA'de iyi bir sezon geçiren Valanciunas bu turnuvada Kalnietis'in yokluğunda takım kaptanlığını da üstlendi ve iyi bir turnuva geçirdi. Üç maçta double-double yapan Jonas sadece grupta kaybettikleri Avustralya maçında çift haneli skora ulaşamadı. Genel performansı 14.4s-8.4r-1b. Jonas muhtemelen turnuvanın en iyi beşine seçilecek. Avrupa'nın en beğendiğim uzunlarından biri olan Darjus Lavrinovic kenardan gelip önemli katkı verdi, turnuvayı 8.4s-2.8r ortalamalarıyla kapattı, Slovenya-Yeni Zelanda-Türkiye maçlarında 6/8 üçlük atması çok kritikti. Donatas Motiejunas turnuvaya iyi başladı ama maçlar sertleştikçe o da etkisizleşti, Slovenya-Türkiye-ABD maçlarında adeta sahada yoktu.



Martynas Pocius


Yeni sezonda Galatasaray LH forması giyecek olan Pocius'a da ayrıca değinelim. Pocius, Motiejunas'ın aksine ilk günlerde etkisizdi ama grup aşamasında sonra etkili oldu. YZL-TR-ABD maçlarında 11.3s-2r-1.6a ortalamaları var, bu üç maçta etkileyici şut isabeti var. Pocius'un hızlı hücumlardaki rolü, akıllı oyunu dikkat çekici etmenler, bu yıl Galatasaray LH için özellikle Euroleague maçlarında önemli bir koz olacaktır.



Beklentiler ve Litvanya


Litvanya beklentilerin üstüne mi çıktı? Kalnietis'in yokluğunda Litvanya'dan üstün başarılar beklemiyordum, sonuç olarak yarı finalist olarak kağıt üstünde önemli bir başarı elde ettiler ama buraya gelirken çok da zorlanmadılar. İlk turda; Avustralya'ya kaybedip Slovenya'yı yenerek lider oldular -ki turnuvadaki en etkileyici galibiyetleri Slovenya maçı olabilir- İkinci turda Yeni Zelanda ve çeyrek finalde Türkiye karşısında beklenenden daha zor kazandılar. Sonuç olarak, Litvanya'nın fazla zorlanmadan yarı finale çıktığını söyleyebiliriz, kur'a şansını iyi değerlendirdiler, Kalnietis olsaydı farklı bir sonuca ulaşırlar mıydı, sanmıyorum...







sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

www.abcspor.com