31 Ağustos 2015 Pazartesi

Eurobasket 2015- Türkiye'nin Grubu

Baştan belirteyim, Türkiye'nin 12 kişilik kadrosunun açıklanmasıyla kadroyla ilgili inceleme yazacağım; öncelikle Türkiye'nin de yer aldığı B Grubu'na bakalım...


Maçlar Berlin'de oynanacak ve Eurobasket 2015'in net bir şekilde en zor grubu olduğunu söyleyebiliriz.



İSPANYA: Son dört Eurobasket'te madalya alan, 2009 ve 2011'i şampiyonlukla bitiren İspanya 12 kişilik kadrosunu erkenden açıkladı. Scariolo'nun kadrosunda devşirme olarak Ibaka'nın yerine Mirotic bulunuyor. Barcelona'lılar Navarro ve Abrines kadroda yer alamıyorlar, Marc Gasol de dinlenecek. Sergio'lar-Rudy-Reyes'in yanında Valencia'dan San Emeterio-Claver-Aguilar; eski Valencia'lı yeni Barcelona'lı Ribas ve genç pivot Hernangomez ile Mirotic-Gasol kadroyu tamamlıyorlar. Bundan sonraki Eurobasket'in 2019'da yapılacağını düşünürsek, Real Madrid'liler etrafındaki İspanya'nın Eurobasket'e en iddialı olarak geldiği son yıl olduğunu söyleyebiliriz.


SIRBİSTAN: Eurobasket'e son iki katılımında madalya alamayan Sırbistan, turnuvaya sezonun en iyilerinden biri olan Marjanovic'ten yoksun olarak katılacak. Djordevic'in takımı hazırlık maçlarında çok iyi bir görüntü çizdi ve 7 Ağustos'taki Fransa maçı dışındaki tüm maçlarını kazandılar. Sırbistan kadrosunda en çok göze çarpan isimler Milos Teodosic ile Nemanja Bjelica. Dış oyuncular Nedovic-Bogdanovic-Kalinic-Markovic, eski Galatasaray'lı Erceg ve pivotlar Raduljica-Kuzmic-Stimac-Milutinov da kadrodaki diğer isimler.



ALMANYA: Evsahibi Almanya, dünyanın en iyilerinden biri olan Dirk Nowitzki ile katılıyor. Schröder ve Pleiss da turnuvaya katılan ve gelecek sezon NBA'de olacak diğer oyuncular. Schaffartzik-Gavel-Vargas-King-Benzing kadrodaki diğer önemli isimler. Kaman, Kleber, Staiger, Theiss takımda yoklar.



İTALYA: Pianigiani'nin kadrosunda eksik yok. NBA oyuncuları Belinelli-Gallinari-Bargnani'nin yanında Avrupa'ya dönen Datome var. Milano'dan ayrılanlar Hackett-Melli yanında Milano'nun starı Gentile ve geçen sene Reggio'da final oynayan Cinciarini-Della Valle-Polonara-Cervi diğer oyuncular.



İZLANDA: Turnuvaya tarihte ilk kez katılacak olan İzlanda, bu zorlu grupta galibiyet çıkarabilecek mi soru işareti. Malaga'lı Stefansson dışında tecrübeli veya üst düzey oyuncuları yok; kapalı kutu durumundalar.




TAHMİN: Maçlar başlamadan konuşmak yanıltıcı olabilir ama yine de tahminimizi yapalım. Grupta son sırayı İzlanda'nın alması garanti gibi duruyor. İspanya-Sırbistan'ın ilk ikide bitirmeleri de diğer muhtemel senaryo. Türkiye-Almanya-İtalya'dan biri dışarda kalacak gibi duruyor. Türkiye'nin ilk gün İtalya'yla oynayacağı maç çok kritik olacak.





sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

27 Ağustos 2015 Perşembe

US Open 2015 Erkekler Kurası

  US Open 2015 için kuralar çekildi. İnceleyelim…



                                                   ÜST TABLO


DJOKOVIC’in Çeyreği: 1 nolu seribaşı olan ve katıldığı son 10 turnuvada da finale yükselen Novak Djokovic ikinci turda Pospisil'le oynayabilir, üçüncü turda ise Seppi-Andujar-Gabashvili'yle zorlu sayılabilecek bir maça çıkabilir... 14 nolu seribaşı olan David Goffin ilk turda Bolelli ile dikkat çekici bir maç oynayacak. Sousa-Berankis de güzel geçmesi muhtemel bir ilk tur maçı. 23 nolu seribaşı Agut'un karşısında Herbert olacak; Busta-Janowicz maçı da yine ilgi çekici olabilir...
             

                8 nolu seribaşı olan Rafael Nadal, ilk turda zorlu olabilecek bir kura çekti ve genç Borna Coric ile karşılaşacak. İkinci turda Schwartzman, üçüncü turda Fognini/Johnson muhtemel rakipleri... 10 nolu seribaşı olan Milos Raonic ise Smyczek karşısında başlıyor, bu taraftaki diğer ilk tur maçında tecrübeliler Verdasco-Haas karşılaşıyorlar ve oldukça eğlenceli bir maç olabilir. 18 nolu seribaşı olan Feliciano Lopez'in üçüncü tura kadar yolu açık gözüküyor...



NISHIKORI’nin Çeyreği: Geçen yılın finalisti Kei, Paire ile zorlu olabilecek bir ilk tur maçı oynayacak. İkinci tur tarafında ise Marsel İlhan var, Marsel'in ilk tur rakibi Stepanek... 26 nolu seribaşı Tommy Robredo ikinci turda muhtemelen Dolgopolov ile karşılaşacak... Melez Fransızlar ise aynı tarafa düştüler. 16 nolu seribaşı olan Gael Monfils ve 19 nolu seribaşı olan JW Tsonga üçüncü tur öncesi şok bir yenilgi almazlarsa eşleşecekler...


                7 nolu seribaşı olan David Ferrer, iki aydır maç oynamadı ve direkt olarak US Open'a katılma kararını verdi. Ferrer'in şanslı bir kura çektiğini söylemek mümkün, fizik durumunu bilmiyorum ama muhtemelen ilk iki turu rahat geçer. Üçüncü tur tarafında ise Chardy var... Geçen yılın şampiyonu olan 9 nolu seribaşı Marin Cilic, ikinci turda Pouille ile zorlu bir maça çıkabilir.  17 nolu seribaşı olan Grigor Dimitrov da kağıt üzerinde kolay bir kura çekti ama kendisine pek güven olmuyor, US Open karnesi de iyi değil; ilk üç katılımında maç kazanamadı, geçen yıl dördüncü tur oynadı...








                                                              ALT TABLO
             


FEDERER’in çeyreği: Cincinnati'de şampiyon olarak -ki Murray ve Djokovic'i yendi- ne kadar formda olduğunu gösteren Federer, ilk tur için şanssız bir kura çekti ve Leo Mayer ile eşleşti. Federer'in ikinci tur tarafında Baghdatis, üçüncü tur tarafında ise Kohlschreiber/Rosol var... 13 nolu seribaşı olan John Isner rahat bir kura çekti diyebiliriz, aynı şeyi 21 nolu seribaşı olan Ivo Karlovic için de söyleyebiliriz. Üçüncü turdaki muhtemel Isner-Karlovic eşleşmesini engelleyebilecek isim Jiri Vesely...


6 nolu seribaşı olan Tomas Berdych, yine çeyrek final için Federer'in tarafında yer alıyor. Berdych'in ilk turlarda kağıt üstünde çok zor rakipleri yok, ikinci turda ev sahibi ülkenin yükselen tenisçisi Denis Kudla ile eşleşebilir; üçüncü tur tarafında ise Garcia-Lopez/Tipsarevic var... 12 nolu seribaşı olan Richard Gasquet'nin zor bir kurası var diyebiliriz. Kokkinakis'le başlıyor, Dustin Brown var, sonra ise bir Avustralyalı gelecek. Bernard Tomic'in ikinci turdaki muhtemel rakibi son kez New York'ta oynayacak olan Lleyton Hewitt...



MURRAY’nin çeyreği: Montreal'de Djokovic'i yenmeyi başaran Andy, ilk turun için en kötü kurayı çeken seribaşı oldu ve Kyrgios'la eşleşti. Kyrgios'un Wawrinka'ya karşı yaptığı terbiyesizlikten sonra tribünlerden nasıl bir tepki alacağını da merak ediyorum. İkinci tur tarafında Mannarino, üçüncü tur tarafında ise Bellucci/Ward var.... 15 nolu seribaşı olan Kevin Anderson ile 20 nolu seribaşı olan Dominic Thiem'in üçüncü turda eşleşmeleri muhtemel duruyor...


5 nolu seribaşı olan Stan Wawrinka, Ramos karşısında başlıyor. İkinci tur tarafında Chung var, üçüncü tur tarafında ise ev sahibi ülkeden Jack Sock muhtemel rakipler... 11 nolu seribaşı olan Gilles Simon, Young'a karşı başlıyor. Gulbis/Bedene galibinden sonra üçüncü tur tarafında Troicki/Harrison var...







Tahmini Çeyrek Finaller:



         Djokovic-Nadal
         Nishikori-Cilic


         Federer-Gasquet
         Murray-Wawrinkaa




       






sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

US Open 2015 Kadınlar Kurası


      US Open 2015 için kuralar çekildi. İnceleyelim…




                                                  ÜST TABLO


SERENA’nın Çeyreği : 1 nolu seribaşı olan ve Amerika'da son üç yılda da şampiyon olan Serena, uzun Diatchenko karşısında başlıyor ve sonra muhtemel rakibi Lucic-Baroni olacak. Serena'nın üçüncü tur tarafı ise Amerikalılar'la dolu. Stephens-Coco-Mattek buraya gelebilirler... 15 nolu seribaşı olan Agnieszka Radwanska, ikinci turda kardeşiyle karşılabilir. Üçüncü turda Wimbledon çeyrek finalinin rövanşında Radwanska-Keys eşleşmesi muhtemel duruyor...
             

                8 nolu seribaşı olan Karolina Pliskova, Grand Slam'lerdeki başarısız formunu bu kez bitirmek istiyor. Zor bir kurası yok, üçüncü turdaki muhtemel rakibi Pavlyuchenkova... 12 nolu seribaşı olan Belinda Bencic'in muhtemel rakipleri hep tecrübeliler olacak; Karatantcheva-Hantuchova ve Venus Williams dördüncü tur öncesi geçmesi gereken muhtemel rakipleri olacaklar...




SHARAPOVA’nın Çeyreği: Sakatlığı nedeniyle US Open öncesi sert zemin turnuvalarında oynayamayan Sharapova ilk turda zorlu bir kura çekti ve bu sezon Miami'de yenildiği Gavrilova ile eşleşti. Bu taraftaki Kuznetsova-Mladenovic eşleşmesi de ilk turun en dikkat çekici maçlarından biri olacak... 13 nolu seribaşı olan Ekaterina Makarova, ikinci turda Heather Watson-Lauren Davis maçının galibiyle eşleşecek. 17 nolu seribaşı Elina Svitolina'dan yine başarılı bir Grand Slam bekliyorum...


                7 nolu seribaşı olan Ana Ivanovic, tecrübeli Cibulkova karşısında başlıyor. Son bir yıldır inanılmaz bir düşüşte olan Bouchard 25 nolu seribaşı olarak katılıyor ve ilk turda Riske'yi çekerek zorlu sayılabilecek bir maçla başlayacak... Bu yıl grand slamlerde hayal kırıklığı yaşayan Carla Suarez Navarro kağıt üzerinde iyi bir kura çekti. 21 nolu seribaşı olan Jelena Jankovic, üçüncü turda Carla'nın muhtemel rakibi olacak...







                                            ALT TABLO
             

HALEP’in çeyreği: Amerika kıtasındaki iki Premier 5 turnuvasında da finalde kaybeden Simona Halep 2 nolu seribaşı olarak katıldığı US Open'da ilk turda Erakovic'le karşılaşacak ve üçüncü turdaki muhtemel rakibi Alize Cornet... Premier'lerde kötü sonuçlar alan 14 nolu seribaşı Timea Bacsinszky, ilk turun en dikkat çekici maçlarından birinde Strycova ile karşılaşacak; üçüncü tur tarafında Sabine Lisicki var...


                Geldik tablonun en zorlu tarafına... 6 nolu seribaşı olan Lucie Safarova, ilk turda Lesia Tsurenko ile oynayacak ve ikinci tur tarafında da Lepchenko-Flipkens var. Diğer taraftaki muhtemel ikinci tur eşleşmesi de Begu-Pironkova olacak... 11 nolu seribaşı Angelique Kerber, Dulgheru karşısında başlıyor; 20 nolu seribaşı Vika Azarenka ise Hradecka karşısında başlayacak...



WOZNIACKI’nin çeyreği: Geçen yılın finalisti olan Wozniacki için bir iyi, bir de kötü haber var. Wozniacki ilk iki tur itibariyle çok rahat olacak gibi, üçüncü tur tarafında ise çok zorlu bir eşleşme var; 26 nolu seribaşı olan Flavia Pennetta geliyor... Tecrübeliler Sara Errani ve 2011 şampiyonu Sam Stosur da üçüncü turdaki diğer eşleşme olacak gibi...


5 nolu seribaşı olan Petra Kvitova, üçüncü turda -geçen yıl dördüncü tur oynayan- Aleksandra Krunic ile karşılaşabilir...  9 nolu seribaşı Muguruza ilk turda Witthöeft ile, 18 nolu seribaşı Petkovic ise ilk turda Caroline Garcia ile zorlu olabilecek maçlar oynayacaklar...








Tahmini Çeyrek Finaller:


         Serena-Bencic
         Ivanovic-Svitolina


         Halep-Azarenka
         Wozniacki-Kvitova




       




sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Fenerbahçe – Yeni sezona bakış

Geçen sezonu kupasız olsa da tatmin edici bir şekilde tamamlayan Fenerbahçe’de kadro yapısı önemli oranda değişti, Ülker isim sponsorluğundan ayrıldı ve yeni bir kadro oluşturuldu; inceleyelim…


Kısaca geçen sezonu hatırlayalım; Fenerbahçe Ülker Nemanja Bjelica’nın yanı sıra önemli şutör Andrew Goudelock’la sezona başladı, Hickman oyun kurucu yokluğunda inişli-çıkışlı oynadı. Devre arasında Zisis transferi yapıldı; Euroleague’de çok önemli deplasman galibiyetleri alan Fenerbahçe Ülker grubu ikinci sırada bitirdi, çeyrek finalde Maccabi’yi geçtiler ve finalfour’da galibiyet alamadılar. Türkiye Ligi’nde normal sezon lideri oldular, yarı finalde Pınar Karşıyaka’ya elendiler ve diğer tarafta da Türkiye Kupası’nda finalde Efes’e kaybettiler.


                Bu sezon için takım kadrosu neredeyse baştan aşağı değişti.

                PG – Kostas Sloukas, Bobby Dixon, Kenan Sipahi, Berk Uğurlu

                SG – Bogdan Bogdanovic, ( Ricky Hickman ), Melih Mahmutoğlu

                SF- Luigi Datome, Nikola Kalinic

                PF- Jan Vesely, Barış Hersek, Metecan Birsen

                C- Pero Antic, Ekpe Udoh , Ömer Faruk Yurtseven




                                                   OYUN KURUCULAR

     
              Hemen başta, Fenerbahçe’nin bu sezonki en iyi transferi olması muhtemel olan Kostas Sloukas karşılıyor. Kostas, Goudelock’un boşluğunu doldurabilir mi o ayrı bir tartışma ama Olympiakos’taki gibi 2 numaraya da kayması ve hücuma zenginlik getirmesi muhtemel.  Sloukas’ın önceki yıllardaki performanslarına bakarak değerlendirmek aldatıcı olabilir, Olympiakos’ta Spanoulis’in arkasında kaldı veya onunla beraber sahadaydı ve Spanoulis’i çok iyi tamamladığını söyleyebiliriz. Çok iyi bir dış savunmacı olan Sloukas, hücumda ise sürekli olarak sorumluluk alan bir oyuncu değil. Obradovic’in kendisine hücumda nasıl bir sorumluluk vereceğini de maçlar başladıktan sonra göreceğiz. 25 yaşındaki Sloukas, çok iyi bir serbest atış kullanıcısı.


                Üç sezon boyunca Karşıyaka’nın en önemli oyuncusu olan Bobby Dixon 32 yaşında kariyerinin ikinci Euroleague sezonuna başlayacak. Dixon çok riskli bir transfer, hücum alanında Karşıyaka’da sınırsız serbestliğe sahipti ve bu sınırsız serbestlik de çoğu zaman iyi sonuç veriyordu, yanında Diebler ve son sezonda Strawberry olunca işi çok kolaylaşıyordu. Fenerbahçe’de böyle bir serbestlik olması söz konusu değil. Pota altında iyi orta mesafe şutörleri Antic-Barış ve ikili oyunlarda kullanabileceği Vesely-Udoh var ama ne kadar oyunda kalabileceği şüpheli. Ayrıca, zayıf fiziğiyle savunmada takımı ne kadar geride bırakacağı da rakip takım gardlarının belirleyici olacağı bir istatistik olacak. Sloukas gibi güçlü bir dış savunmacı çıkıp, Dixon gibi savunma yönünden zayıf bir oyuncu girince gece-gündüz gibi bir fark oluşacak.


            Takımda kalan tecrübeli sayılabilecek yerli ise Kenan Sipahi. ‘95li Kenan gençler seviyelerindeki üst seviye performanslarından sonra yaşadığı sakatlıklardan sonra çabuk toparlanamadı. Geçen sezon da fazla süre alamadı, özellikle Maccabi serisindeki katkısıyla alkış aldı. Kenan’ın bu sezon daha fazla süre alması muhtemel duruyor.


                    Genç oyuncu Berk Uğurlu bu yaz U19 ve U20’de forma giydi. Gençler kategorisinde de fark yaratamayan Berk’in bu sezon da Fenerbahçe’de fazla süre bulamayacağını düşünüyorum.

       

                                                2 NUMARALAR
           


Sözleşmesinin son yılında olan Ricky Hickman’ın yanında, sezon sonunda NBA’e gitmesi beklenen Bogdan Bogdanovic ve Melih Mahmutoğlu kadroda yer alıyorlar.


Geçtiğimiz sezon Goudelock’un yanında daha çok 3 numara olarak oynayan Bogdan Bogdanovic, bu sezon da zaman zaman aynı durumda kalabilir. Geçtiğimiz sezon genellikle 10s- 2r- 2a ortalamalarına oynayan Bogdan iyi sayılabilecek şut yüzdeleri tutturdu. ‘92li oyuncu, Goudelock&Bjelica’nın ayrılmasından sonra geçen yıldan kalan en özel oyuncu konumunda ve Obradovic’le de aynı dili konuştukları için koçun daha fazla güveneceği isim olması muhtemel duruyor.


Ricky Hickman geçen sezon ilk bölümde oyun kurucu gibi oynamaya çalışmıştı ve başarısız olmuştu. Sezonun ikinci bölümünde Zisis transferiyle birlikte toparlandı ama Mart sonunda da sakatlıktan dolayı sezonu erken kapatmak durumunda kaldı. Hickman’ın ne zaman ve ne kadar iyi bir şekilde döneceği belirsiz gözüküyor ama Sloukas-Dixon varken sakatlıktan dönünce daha rahat oynamasını bekliyorum.


               Melih Mahmutoğlu geçen sezon fazla süre alamadı ama aldığı sürelere bakarsak, kariyerinin en etkileyici dönemlerinden birini geçirdi diyebiliriz. -Milli Takım'daki hazırlık maçlarında da ne kadar formda olduğunu gösteriyor-  Melih, Dixon'dan sonra takımda Türk pasaportuna sahip olan en iyi oyuncu desek yanlış olmaz heralde. Hickman'ın sakatlığının uzun sürmesi durumunda Euroleague'de de ilk bölümde fazla süre alacaktır, kendisini geliştirmesi ülke basketbolumuz açısından da çok iyi olacaktır...



                                                        3 NUMARALAR


Geçtiğimiz yıllarda, fazlasıyla umut bağlanan Emir Preldzic sonunda takımdan ayrıldı. Geçen sezon Bogdanovic üç numaraya kaydırılarak zaman zaman verim alınmıştı. Bu sezonki kadro planlamasında kadroya yeni dahil edilen iki yabancı ismi görüyoruz.


Takımın bu sezon en göze batan transferlerinin başında gelen Luigi Datome NBA'de geçirdiği hayal kırıklığı yaratan iki sezondan sonra kariyerinde ilk kez İtalya dışında bir Avrupa takımıyla anlaştı. '87li Luigi, profesyonel kariyerine Siena'da başladı ve 2007'de Scafani'de dikkat çekici bir sezon geçirdi. Ertesi sezon Virtus Roma'ya tranfer oldu ve beş sezon geçirdiği takımda takımın lider oyuncusu oldu, son sezonunda İtalya Ligi'nin en değerli ismi oldu. Eurobasket 2013'te 14s- 5r ortalamaları yakalayarak çeyrek final oynayan ülkesinin en iyi oyuncusu oldu diyebiliriz. Bu noktada kariyeri için hatalı olabilecek bir karar verdi ve Euroleague'de yıldız olmak yerine NBA'e gitti. Bir buçuk sezonluk Detroit Pistons ve kısa süreli Boston Celtics maceralarında sivrilemedi, sonuç olarak Avrupa'ya döndü ve Fenerbahçe'de geçen sezon Vesely'nin yaşadığı gibi bir çıkış arıyor. Datome'ye bir süperstar muamelesi yapılsa da 2012-13 sezonu ve devamındaki yaz haricinde bugüne kadar pek bir yıldızlığını göremediğini söylememiz gerekir; NBA'de fazla süre alamadı ve son form durumu için 'kapalı kutu' yorumunu yapabiliriz. Hücumda Fenerbahçe'nin yıllarca Emir Preldzic'te aradığı ama bulamadığı çok yönlü ve istikrarlı katkıyı yapma potansiyeline sahip, hatta zaman zaman 4 numara olarak oynayarak da Bjelica'nın boşluğunu doldurabilecek bir isim ama takıma uyumu ve form durumu soru işaretleri.


Avrupa basketbolunun en çok dikkat çeken genç forvetlerinden biri olan Nikola Kalinic profesyonel basketbol kariyerine 2010'da başladı. Altyapılarda görev adamı olarak fazla dikkat çekmeyen Kalinic'in dikkat çektiği dönem 2013'te Radnicki'ye transfer olmasıyla başladı. Özellikle Eurocup'ta dikkat çekici bir performans sergileyen Kalinic Dünya Kupası'nda Milli Takım'da dikkat çekti ve sonraki sezon da Kızılyıldız'la başarılı bir sezon geçirdi. 1 milyon euro bonservis bedeli karşılığında ilk kez yurtdışında bir takıma transfer olan Nikola Kalinic çok yönlü oyunu, savunmadaki sertliği ve bireysel yıldızlıktan ziyade takım oyuncusu olmasıyla bu sezon ve ilerde Fenerbahçe'nin fazla öne çıkmayan yıldızı olmaya aday. Oyun tarzı olarak hızlı olmasıyla Sinan Güler'in daha uzun ve genç versiyonu veya Ryan Broekhoff'un birkaç seviye üstü olarak değerlendirebiliriz.



           
                                                               UZUNLAR
               

Geçen sezondan kalan tek uzun olan Vesely'nin geçen sezon pivot pozisyonunda da süre almasından dolayı dört ve beş numaralı birlikte değerlendirelim.


İlk olarak, pota altındaki tek tecrübeli yerli olan Barış Hersek'ten başlayalım. Efes-Banvit-Beşiktaş dönemleri sonrası son iki yılda da Pınar Karşıyaka'da oynayan Barış ülkedeki beşinci büyük takıma gelmiş oldu. Pınar Karşıyaka ile ilk sezonunda Türkiye Kupası Şampiyonluğu, ikinci sezonunda Türkiye Ligi Şampiyonluğu yaşadı; son sezonunda genel olarak maçların yarısında süre aldı ve istatistik kağıdı pek değişiklik göstermedi. 6s- 3r- 1a şeklinde ortalama istatistikleri var; ligde önemli tecrübesi var ve özellikle dış şut tehdidiyle takım hücumuna derinlik kazandıracak bir isim. Yeni sezonda ne kadar süre alacağını öngörmek ise zor.


Takımda ikinci sezonunu geçirecek olan Jan Vesely geçen sezon Euroleague'de Partizan'la bıraktığı yerden devam etmişti, hatta daha iyi olduğunu da söyleyebiliriz. Vujosevic onu forvet olarak oynatırken, Obradovic pota altında kullanmayı tercih etti ve Bjelica ile çok iyi bir ikili oluşturdular, Fenerbahçe'nin deplasman galibiyetlerinde öne çıktığını söyleyebiliriz. Bjelica ve diğer pivotlar takımdan ayrıldıktan sonra Vesely'den beklentiler yükseldi ve sorumluluğu arttı. Yeni transfer edilen yabancılarla uyumu gelecek sezon için Fenerbahçe'nin başarısına etki edecek önemli unsurlardan biri olacak.


NBA'den dönen bir başka isim de Pero Antic. 210 cm boyundaki Makedon pivot 2010'a kadar kariyerinde patlama gösteremedi. St.Petersburg'daki istikrarlı sezonu ve yazın Eurobasket11'de parlaması onu Olympiakos'a taşıdı. Olympiakos'ta oynadığı iki sezonda belki istatistik açısından mükemmel işler yapmadı ama hem takım arkadaşlarına ruhani liderlik etmesi, hem dışarıdan da etkili olabilmesi, hem de sahada zaman zaman 'pis işler'i takip etmesiyle takımın en önemli isimlerinden biri oldu, iki Euroleague şampiyonluğu yaşayan kadroda yer aldı. Geç de olsa, NBA'e gitme kararı alan ve iki sezon boyunca Atlanta Hawks forması giyen Antic, NBA'de beklenenleri ortaya koydu, sert oyunu ve zaman zaman dışarıdan etkili olması, görev adamı olması tam takıma uygundu. NBA'de başarısız olduğunu söylemek zor ama bu sezon Avrupa'ya dönme kararını verdi.


2010 Draft'ının 6 numarası olan Ekpe Udoh son yılların önemli draft hayal kırıklıklarından biri oldu diyebiliriz. Sahaya getirdiği enerjiye rağmen özellikle hücum alanında hayal kırıklığı oldu ve düzenli olarak forma giyemedi. Warriors ve Bucks'ta şansını denedi ama takımlarında asla öne çıkamadı. İyi bir blokçu ve iyi bir ribauntçu, bir pivota göre iyi bir serbest atıcı sayılabilir. Yine bu sezonun 'kapalı kutu' transferlerinden biri diyebiliriz.


‘98 doğumlu Ömer Faruk Yurtseven bu sezon fazla şans bulamayabilir ama zaman zaman kendisine sahada görebiliriz. Avrupa'da neslinin en iyi oyuncusu olarak görülüyor. Ömer'i yazın U18 Şampiyonası'nda izledik. Şampiyonada fiziksel üstünlüğüyle sıyrıldı ama iki Yunanistan maçında da kendisinden bir yaş büyük olan dev pivot Papagiannis karşısında adeta ezildi. Kötü sayılabilecek bir serbest atış stili var.


                                                  Koç Zeljko Obradovic


’60 doğumlu koç, Fenerbahçe'de üçüncü sezonunu geçirecek. Geçtiğimiz sezon Goudelock ve Bjelica gibi çok özel iki oyuncuya sahipti, Vesely de kadroya çok iyi uyum sağladı ve devre arası Zisis transferi de doğru transferdi.


Bu sezon ise Obradovic çok daha farklı bir mücadeleyle karşı karşıya. Ülker'in sponsorluktan ayrılmasıyla bütçede de kesintiler oldu; Avrupa takımlarından transfer edilen tek süper star Sloukas oldu diyebiliriz. Datome-Udoh-Antic NBA'den geldiler ve özellikle Udoh şüphe yaratıcı bir isim. Şampiyon Karşıyaka'dan Dixon ve Barış geldiler, ikisi de Euroleague tecrübesi olmayan isimler. Bogdanovic-Kalinic de Sırp rotasyonunu oluşturuyorlar. Obradovic'in bu kadrodan ne kadar verim alacağını görecek olmak da ilginç olabilir.




                Tahmin: Fenerbahçe Ülker'in geçen sezon ne kadar başarılı olabileceği aşağı-yukarı öngörülebilirdi ve hayal kırıklıklarıyla geçen yıllardan sonra, benim de beklentilerimi aşarak Euroleague'de final-four'u gördüler. Fenerbahçe, bu sezon ise yeni bir yapılanmaya gitmek durumunda kaldı. Kadroya önemli isimler katılmış olsa da, Dixon-Sloukas-Bogdanovic-Kalinic-Vesely dışındaki isimler kariyerleri düşüşte olan ve çıkış arayan isimler. Bu, başta Datome olmak üzere oyuncular üzerinde pozitif etkiye de sahip olur; diğer taraftan ise düşüşleri devam edebilir, özellikle Udoh'un uyumu önemli. Datome'nin ise Avrupa'yı terk ettiği noktada devam edip edemeyeceğini göreceğiz, bu çok kritik olabilir...




sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

25 Ağustos 2015 Salı

Amerika Açık öncesi ATP Yıldızları

Yılın son grand slam'inden önce, güncel dünya sıralamasına da bakarak dünyanın en iyi erkek tenisçilerinin durumlarına bakalım... (Listede sıralamanın ilk 16'sı var, ilk 16 dışından Feliciano-Thiem-Tsonga-Karlovic de dikkat edilmesi gereken isimler)



16- GAEL MONFILS: Amerika'da 2010 ve 2014'te çeyrek finale çıkan Monfils hazırlık döneminde iki büyük turnuvaya da katıldı ama istediği sonuçları elde edemedi. Tek galibiyetini Rogers Cup'ın ilk turunda Fognini'ye karşı aldı, Rogers Cup'ta Müller'e, Cincinnati'de Janowicz'e kaybetti.


15- KEVIN ANDERSON: Bugüne kadar katıldığı 25 grand slam'de çeyrek final öncesinde elenen Kevin son yedi Slam'in beşinde dördüncü turu görerek 'dördüncü tur oyuncusu' oldu. Kevin Rogers Cup'ta ilk turda Rosol'a kaybetti; Cİncinnati'de ise görece iyi bir performans sergiledi; Mayer ve Sock'u yendi ve -daha sonra şampiyon olacak olan- Federer karşısında direnemedi.


14- DAVID GOFFIN: Grand Slam'lerde genel olarak aradığını bulamayan Goffin bu yıl ise durumu tersine çevirdi ve her grand slam'de daha iyisini yaptı. İki Masters turnuvasında da istikrarlı performans sergiledi ve ikişer tur geçti, çeyrek finale kalamadı. Montreal'de iki Amerikalı Johnson ve Querrey'i eledi, Nishikori'ye yenildi... Cincinnati'de Lu ve Verdasco'yu geçtikten sonra Djokovic'e kaybetti.


13- JOHN ISNER: Amerika'nın 1 numarası New York'taki sekiz mücadelesinde sadece 2011'de çeyrek finali gördü ve son üç yılda üçüncü turda veda etti. Citi Open'daki 500'lük turnuvada Pospisil-Berankis-Johnson'ı eleyerek finale yükseldi, finalde de ilk seti almasına rağmen Nishikori'ye yenildi... Rogers Cup'ta Pospisil'i bir daha yendikten sonra Kyrgios'u da yendi ve çeyrek finalde zorlu maçta Chardy'e kaybetti... Cincinnati'de ise yorgunluğun da etkisiyle ilerleyemedi ve ilk turda vatandaşı Querrey'e kaybetti.


12- RICHARD GASQUET: Son Grand Slam olan Wimbledon'da yarı final oynayan Gasquet 2013'te de Amerika'da yarı finali görmüştü. Hazırlık döneminde tek turnuva oynadı. Cincinnati'de Avustralyalılar Kyrgios-Kokkinakis'ten sonra Cilic'i de yendi ve çeyrek finalde Murray'e kaybetti. Son US Open şampiyonu Cilic'i yenerek ne kadar formda olduğunu gösterdi.


11- GILLES SIMON: Fransa'nın 1 numarası US Open'a daha önce yedi kez katıldı ve 2011 ve 2014'te dördüncü tura yükseldi. Uzun zaman sonra ilk Grand Slam çeyrek finalini de 2015 Wimbledon'da yakalamıştı. Simon da vatandaşı Monfils'le benzer şekilde hazırlık turnuvalarında başarısız oldu. Rogers Cup'ta Seppi'yi yendikten sonra Youzhny'e kaybetti; Cincinnati'de ise kaybettiği isim Ivo Karlovic oldu.


10- MILOS RAONIC: Evsahibi değil ama Kuzey Amerika'nın en iyi tenisçisi. US Open'da son üç yılda da dördüncü turda elenen Milos geçirilebilecek en kötü hazırlık dönemini geçirdi ve iki turnuvada galibiyet elde edemedi. Kendi evindeki Rogers Cup'ta Karlovic, Cincinnati'de ise Feliciano Lopez onu erkenden durdurdular.


9- MARIN CILIC: Son US Open şampiyonu son olarak Wimbledon'da çeyrek final oynamıştı, hazırlık döneminde ise pek iyi sonuçlar alamadı. Washington'da Citi Open'a katılan Cilic burada Querrey ve Alex Zverev'i eledi, yarı finalde ise geçen sene US Open finalinde yendiği Nishikori'ye yenildi... Masters'larda ise hiç iyi sonuçlar gelmedi. Rogers Cup'ta ilk turda Tomic'e kaybetti, Cincinnati'de Sousa'yı eledi ve sonrasında Gasquet'ye kaybetti.


8- RAFAEL NADAL: Hamburg şampiyonluğundan sonra sert zemine geçen Rafa Masters'larda çok iyi sonuçlar alamadı. Rogers Cup'ta Stakhovsky ve Youzhny'i eledi, çeyrek finalde Nishikori karşısında kötü bir yenilgi aldı... Cincinnati'de ise önceki turnuvaki yıldızı Chardy'i eleyerek başladı ama vatandaşı Feliciano Lopez, Rafa'nın Federer'le karşılaşmasını engelledi. Nadal, US Open'da son dönemin en etkili isimlerinden biri. 2012 ve 2014'te turnuvaya katılmadı, son beş katılımında iki yarı final, bir final ve iki şampiyonlukla müthiş bir grafik çizdi.


7- DAVID FERRER: 2007 ve 2012'de bu turnuvada yarı final oynayan David, sakatlığı nedeniyle Nottingham ilk turundan bu yana sahalara çıkamıyor ama US Open'a katılacağını açıkladı. 2015 Wimbledon'ın Ferrer'in sakatlığı nedeniyle kaçırdığı tek Grand Slam olduğunu da not edelim yeri gelmişken...


6- TOMAS BERDYCH: Bu turnuvada 2012'de yarı final ve 2014'de çeyrek final oynayan Berdych hazırlık dönemine kötü başladı. Rogers Cup ilk turunda Young'a yenildikten sonra Cincinnati'de iyi sonuçlar aldı. Bellucci ve Robredo'yu yendi, çeyrek finalde elemelerden gelen Dolgopolov'a kaybetti.


5- STAN WAWRINKA: Takvimdeki son 9 Grand Slam'de -2014 Roland Garros'ta ilk turda elenmesinin haricinde- 8 Grand Slam'de en azından çeyrek final oynayan Stan, Grand Slam'lerde diğer turnuvalara nazaran çok daha başarılı oluyor. Rogers Cup'ta ilk turda Kyrgios karşısında maçı tamamlayamadı; ertesi hafta Cincinnati'de Hırvatlar Coric ve Karlovic'i eleyerek çeyrek finale yükseldi. Djokovic karşısında belki de son yıllardaki en kötü maçını oynadı ve maça tutunamadı.


4- KEI NISHIKORI: İlk 8'de yer alan tenisçiler arasında Avrupalı olmayan tek isim olan Kei, geçen yıl inanılmaz bir turnuva geçirmişti ve Raonic-Wawrinka-Djokovic'i eledikten sonra finalde yorgunluğun da etkisiyle Cilic karşısında etkili olamamıştı. Citi Open'da ikinci turda Mayer'i eledikten sonra Groth'u geçti ve çok zorlu maçlarla şampiyon oldu. Yarı finalde Cilic'i yenerek bir anlamda 2014 US Open'ın rövanşını aldıktan sonra, finalde de Isner karşısında geriden gelerek kazandı... Rogers Cup'ta da çok iyi bir hafta geçirdi. Andujar'dan sonra ilk 15 arasında yer alan iki ismi (Goffin&Nadal) geçti, özellikle çeyrek finalde Nadal karşısında müthiş bir performans sergiledi ve yarı finalde Murray karşısında çok kötü bir maç çıkardı. Cincinnati'ye ise katılmama kararı aldı.


3- ANDY MURRAY: 2008'de final oynadı, 2012'de ise kariyerinin ilk Grand Slam şampiyonluğunu yaşadı. Katıldığı son 18 Grand Slam'de en azından çeyrek final oynayarak müthiş bir istikrar sergileyen Andy Amerika'da son iki yılda çeyrek finalde kaybetmişti. Citi Open'ın ilk turunda Gabashvili karşısında şok bir yenilgi alan Andy, Montreal'deki performansıyla bunu telafi etti. Robredo-Müller-Tsonga galibiyetlerinden sonra Nishikori'yi rahat geçti ve Djokovic'i uzun süre sonra yenerek kupayı kazandı ve Federer'i geçip bir haftalığına 2 numaraya yükseldi... Cincinnati'de Dimitrov ve Gasquet galibiyetlerinden sonra yarı finalde Federer'e kaybetti ve dünya sıralamasında tekrar 3 numaraya dönmüş oldu.


2- ROGER FEDERER: Bu turnuvayı 2004-08 arasında üstüste beş kez kazanan Federer 2008'den sonra ise bir daha kazanamadı. Son yıllarda şampiyon olamasa da istikrarlı bir performansı var, son beş yılda üç yarı finali ve bir çeyrek finali var. Rogers Cup'a katılmama kararı alan Federer, Cincinnati'deki müthiş performansıyla bunu telafi etti ve sıralamadaki yerini geri almış oldu. Agut'u yendikten sonra 10'lu sıralarda yer alan Anderson ve Feliciano karşısında galip geldi. Son iki maçta ise bu yılın en iyi sonuçlarını alan tenisçileri yendi. Yarı finalde Murray'i yendikten sonra, finalde Djokovic karşısında neredeyse kusursuz bir maç oynadı ve bu yılki ilk Masters şampiyonluğunu kazandı.


1- NOVAK DJOKOVIC: Sırp tenisçi son 21 Grand Slam'de 8 şampiyonluk-7 final-5 yarı final-1 çeyrek finalle müthiş bir istikrara sahip. Bu yıl ise bir başka müthiş istatistiğe imza attı ve yıl başında Doha'dan erken elendikten sonra katıldığı 10 turnuvada da finale yükseldi. Djokovic, Amerika turunda iki Masters turnuvasında da finale yükseldi ama kupaları kazanamadı ve küçük bir hayal kırıklığı yaşamış oldu. İki turnuvada önemli kura şansı olduğunu söyleyebiliriz, yendiği isimler arasındaki tek ilk 10 oyuncusu Stan Wawrinka, 10'lu sıralarda yer alan tek isim ise David Goffin... Rogers Cup'ta Sock-Gulbis-Chardy'i yendikten sonra Andy Murray'e kaybetti... Cincinnati'de ise Goffin-Stan-Dolgopolov'u yendikten sonra finalde Federer'e kaybetti -finalde vasat bir performans sergilediğini de söyleyebiliriz-





Masters'larda dikkat çeken isimler: İki Masters turnuvasında da sürpriz yarı finalistler gördük. Rogers Cup'ta Mayer-Karlovic-Isner'i yenen Jeremy Chardy yarı finalde Djokovic'e kaybetti... Cincinnati'de ise elemelerden gelen tecrübeli Dolgopolov müthiş bir hafta geçirmiş oldu. Tomic-Janowicz-Berdych'i eledikten sonra yarı finalde Djokovic'e kaybetti...




Formsuzlar: Hazırlık döneminin en kötü ismi Raonic oldu. Fransızlar Monfils-Simon ve Cilic de kötü sayılabilecek hazırlıklar geçirdiler.




Formdakiler: İlk üç sıradakileri yazmaya gerek yok. Onlar haricinde; Nishikori katıldığı iki turnuvada müthişti. Goffin-Isner-Gasquet'nin de formda olduklarını not edelim.









sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Amerika Açık öncesi WTA Yıldızları

Yılın son grand slam'inden önce, güncel dünya sıralamasına da bakarak dünyanın en iyi kadın tenisçilerinin durumlarına bakalım... (Listede sıralamanın ilk 16'sı var, ilk 16 dışından Svitolina-Keys-Azarenka-Stosur-Pennetta-Stephens da dikkat edilmesi gereken isimler)


16- SARA ERRANI: Tecrübeli İtalyan tenisçi Amerika'da geçen sene çeyrek finalde elenmişti, 2012'de yarı finali var. Errani Rogers Cup'ta Vika ve Lesia'yı eleyip yarı finalde Halep'e kaybetmişti; Cincinnati'de ise daha ilk turda Gavrilova'ya yenildi.


15- AGNIESZKA RADWANSKA: Amerika'da 10.kez yer alacak olan tenisçi daha önce hiç çeyrek finale çıkamadı. Stanford'da daha ikinci turda -daha sonra şampiyon olacak olan- Kerber'e yenildi; Rogers Cup'ta çeyrek finalde Halep'e takıldı ve Cincinnati'de ilk turda Schmiedlova'ya kaybetti.


14- TIMEA BACSINSZKY: Bu yılın en özel hikayelerinden birine imza atan Timea, Amerika turunda ise galibiyet alamadan geçti. İki büyük turnuvada da ilk turda genç Amerikalılar Riske-Keys'e kaybederek veda etti.


13- EKATERINA MAKAROVA: Amerika'da son iki yılda çeyrek ve yarı oynayan Ekaterina Washington'daki küçük turnuvada yarı finalde final setinde çekilmek zorunda kalmıştı. Rogers Cup'ta ikinci turda Hercog'a kaybetti.


12- BELINDA BENCIC: '97li tenisçi, bu dönemin kesinlikle en çok dikkat çeken ismiydi, bunun nedeni de Serena Williams'ı bu sezon yenen ikinci tenisçi olması oldu. Washington'da ikinci turda Pavlyuchenkova'ya yenildi, Rogers Cup'ta inanılmaz bir hafta geçirdi. Yarı finalde geriden gelerek Serena Williams'ı yenmesinin öncesinde Bouchard-Wozniacki-Lisicki-Ivanovic'i seriye bağlamıştı. Final maçında kazanmaya yaklaşmışken Simona Halep sahadan çekilince şampiyonluğu tam anlamıyla kutlayamamış oldu.... Cincinnati'de ilk turda Kerber'i, ikinci turda Pennetta'yı eledi ve sonrasında Safarova karşısında ilk seti kaybettikten sonra sahadan çekildi.


11- ANGELIQUE KERBER: Amerika'da 2011'de yarı final oynayan Angelique, Stanford'da Svitolina ve sonrasında Pliskova'yı yenerek üstüste 4.Premier şampiyonluğunu elde etti. Büyük turnuvalarda ise başarı elde edemedi, Rogers Cup'ta üçüncü turda Halep'e kaybetti, Cincinnati'de maç kazanamadı.


10- CARLA SUAREZ NAVARRO: İspanyol tenisçi, geçirilebilecek en kötü hazırlık dönemini geçirdi diyebiliriz. US Open'a yedi katılımında sadece 2013'te çeyrek final oynayan Carla bu ay katıldığı üç turnuvada maç kazanamadı. Stanford'da Riske, Toronto'da Cornet, Cincinnati'de Stephens onu eleyen isimler oldular.


9- GARBINE MUGURUZA: Amerika'ya daha önceki iki katılımında maç kazanamayan İspanya'nın 1 numarası, çiftler partneri Carla gibi kötü bir hazırlık dönemi geçirdi. Toronto'da Lesia, Cincinnati'de ise Shvedova onu ilk turda turnuva dışına ittiler.


8- KAROLINA PLISKOVA: Sadece Amerika'da değil, bugüne kadar katıldığı tüm Grand Slam'lerde başarısız olan Pliskova Stanford'da finalde Kerber'e kaybettikten sonra Rogers'ta ilk turda Lucic'e, Cincinnati'de ikinci turda Jankovic'e kaybetti.


7- ANA IVANOVİC: US Open'a daha önce 11 kez katılan Ivanovic sadece 2012'de çeyrek final başarısı yakalamıştı. Hazırlık döneminde iki büyük turnuvaya katıldı ve ikisinde de çeyrek finali yakaladı. İki turnuvada da çeyrek finalde daha sonra şampiyon olacak olan isimlere kaybetti. Toronto'da Govortsova-Hercog'u eledi ve çeyrek finalde Bencic'e kaybetti... Cincinnati'de ise Amerikalılar Venus-Stephens'ı eledi ve çeyrek finalde iyi oynadığı maçta Serena Williams'a kaybetti...


6- LUCIE SAFAROVA: Amerika'ya daha önceki 10 katılımındaki en büyük başarısı geçen yılki dördüncü tur olan Lucie, Rogers Cup'ta maç kazanamadı... Cincinnati'de genç tenisçilerle karşılaştı. Coco Vandeweghe'yi yendikten sonra, Bencic karşısında çok iyi bir ilk set oynadı ve Bencic maçtan çekildi. Çeyrek finalde ise Elina Svitolina'ya kaybetti.


5- PETRA KVITOVA: Çek Cumhuriyeti'nin 1 numarası, uzun zaman sonra dünya sıralamasında ilk dördün dışında çıktı. Amerika'ya daha önceki yedi katılımında en iyi derecesi iki kez oynadığı dördüncü tur ve katıldığı son 8 Grand Slam'de 2014 Wimbledon şampiyonluğu haricinde bir kez çeyrek finali var, diğerlerinde erken elendi. Petra, hazırlık döneminde galibiyet alamadı. Toronto'da Vika, Cincinnati'de ise Garcia onu ilk turda yendiler.


4- CAROLINE WOZNIACKI: Danimarkalı tenisçi de geçirebileceği en kötü hazırlık dönemini geçirdi ama Kvitova'yı geçerek 4 numaraya çıktı. Stanford'da Lepchenko, Rogers'ta Bencic, Cincinnati'de ise Vika tur atlamasına izin vermediler. Wozniacki son yıllarda Amerika'da en etkili isimlerden biri. Son altı yılda; 2009 ve 2014'te final, 2010-11'de ise yarı final oynadı.


3- MARIA SHARAPOVA: Sakatlığı nedeniyle hazırlık turnuvalarından çekilen Masha yine de üçüncü sırada kaldı. 2006 US Open şampiyonu, 2005 ve 2012'de ise yarı final oynamıştı.


2- SIMONA HALEP: Son dört grand slam'de başarı sağlayamayan Rumen tenisçi, hazırlık döneminde ise Serena-Bencic'le birlikte en formda olan üçüncü tenisçiydi... Toronto'da tecrübeliler Jankovic-Kerber-Radwanska-Errani'yi yendi ve finalde Bencic'le çok zorlu bir maça çıktı. Final setinde maçı kaybetmek üzereyken, maçtan çekilme kararını aldı... Hafif sakatlığına rağmen Cincinnati'ye katıldı; Mladenovic-Petkovic-Pavlyuchenkova-Jankovic'i eledi ve finalde Serena Williams'a kaybetti. Serena'ya kaybettiği final maçı son dönemde oynadığı en iyi maçlardan biri oldu diyebiliriz. Özellikle ikinci sette ortaya koyduğu direnç ve kritik zamanlarda ortaya koyduğu mücadele alkışı hak etti diyebiliriz.


1- SERENA WILLIAMS: Bu yılın açık ara en formda tenisçisi olan Serena, Toronto'da tecrübeliler Pennetta-Petkovic-Vinci'yi eledikten sonra bu yılki ikinci yenilgisini genç tenisçi Belinda Bencic karşısında aldı. İlk seti kazanmasına rağmen yenildiğini not edelim... Amerika'da son üç yılda şampiyon olan ve takvimdeki son dört grand slam'i de kazanan Serena Cincinnati'de Pironkova-Knapp-Ivanovic-Svitolina-Halep'i yenerek şampiyonluğa ulaştı; çeyrek finaldeki Ivanovic maçında çok zorlandığını söyleyebiliriz, final maçında ise ilk seti 1-3'ten dönüp arka arkaya beş oyun kazanarak bitirdi, ikinci sette ise bir türlü öne geçemedi, tiebreak'le galip geldi...






sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1

22 Ağustos 2015 Cumartesi

2015 Atletizm Dünya Şampiyonası 1. Gün

2015 Atletizm Dünya şampiyonası bugün itibari ile Pekin’de başladı.4 sene önceki Deagu’daki gibi Ağustos’un son günlerine sarkacak şekilde düzenlenen bu organizasyon yine Dünya’dan birçok atlete ev sahipliği yapacak.

En fazla sporcuya sahip ülkeler Amerika Birleşik Devletleri (130), Rusya (71), Almanya (66), Büyük Britanya (63), Brezilya (58), Ukrayna (57), Jamaika (53), Kanada (51), Polonya (50), Kenya ve Fransa (46) şeklinde. Çin’in de ev sahibi olduğunu hatırlatalım.

Biz ise buraya 12 sporcuyla geldik. Herkesin farklı görüşü vardır, olumlu veya olumsuz değerlendirilebilir ama 12 sporcumuzun 6 tanesi devşirme. Yarışacak atletlerimizin branşları şu şekilde:

Kıvılcım Kaya Salman (Çekiç Atma)
Özlem Kaya ve Tuğba Güvenç (3000 Metre Su Engelli)
Sultan Haydar (Maraton)
Yasmani Copello Escobar (400 metre engelli)
Eşref Apak (Çekiç Atma)
Halil Akkaş (3000 Metre Su Engelli)
Ramil Guliyev (200 Metre)
Jak Ali Harvey (100 Metre)
Bekir Karayel (Maraton)
İlham Tanui Özbilen (1500 Metre)
Ali Kaya (10 bin Metre)

Sporcularımızdan bahsetmişken öncelikle yarıştıkları branşlarla başlamak istiyorum.

Şampiyona erkekler maratonuyla başladı. Buradaki temsilcimiz Bekir Karayel yarışı ne yazık ki tamamlayamadı. 2012 olimpiyatlarında da yer alan Karayel kariyerinin en iyi derecesini orada 2:13:21 ile koşmuş ve 76. olmuştu. Daha çok orta ve uzun mesafelerde koşan bir isim ve Türkiye içinde yapılan maraton ve yarı maratonlarda boy gösteriyor.

Maratonda Eritre’nin tek sporcusu olan Ghirmay Ghebreslassie kazandı. Bildiğimiz meşhur 10 binci Haile Gebrselassie ile – ne kadar soyadları benzese de- bağlantısı yok. Ghirmay Ghebreslassie 19 yaşında ve erkeklerde maraton kazanan en genç isim oldu. Ayrıca Eritre’ye de tarihinde ilk kez altın getirdi. Etiyopyalı Yemane Tsegay gümüşü alırken Ugandalı Solomon Mutai bronz madalyayı taktı.

Temsilcilerimizden Yasmani Copello’nun yarıştığı 400 engelli Türkiye açısından tarihi anlar yaşattı. Çeyrek finallerde 4. seride koşan Copello yarışa iyi başlayamamasına rağmen 48.89’luk derecesiyle hem serisini kazandı hem de 400 engellide Türkiye rekoru kırdı. Küba asıllı olan Copello Dünya şampiyonasından önceki formuyla zaten dikkat çekmişti. Bundan yaklaşık 15 gün önce kırdığı Türkiye rekorunu burada geliştirmiş oldu.

400 engellide Rasmus Magi, Denis Kudryavtsev, Nicholas Bett, Timofey Chalyy, Michael Tinsley, Kerron Clement, Kariem Hussein gibi önemli isimler yarı finale kalmakta zorlanmadı.

Günün son disiplini Mo Farah’ın yıllardır domine ettiği 10 bin metreydi. Burada geçen sene Avrupa şampiyonasında bronz kazanan Ali Kaya ile bulunuyorduk. Ali Mo Farah’tan sonra en iyi Avrupalı atlet olurken yarışı 27.43.692luk derecesiyle 7. bitirdi. Yarış boyu Kenyalıların sıkıştırmasına maruz kalan (Bu her zaman yapılıyor) Mo Farah yine 1. oldu ve ünvanını korudu. 2. ve 3. Kenya’dan sırasıyla Geoffrey Kipsang Kamworor ve Paul Kipngetich Tanui oldu. Tanui Moskova’dan sonra burada da bronzla yetindi.

3000 su engellicimiz Halil Akkaş beklentileri yine karşılayamadı. 3. eleme serisinde koşan Akkaş 8.54.04’lük derecesiyle çok gerilerde kaldı ve finale ulaşamadı.

Günün tabiki en çok beklenen organizasyonu erkekler 100 metre çeyrek finalleriydi. Dünya’nın en hızlısının belirleneceği disiplinin çeyrek finalleri bile oldukça tatmin etti. Justin Gatlin, Usain Bolt, Jimmy Vicaut, Nickel Ashmeade, Trayvon Bromell, Asafa Powell, Mike Rodgers, Tyson Gay, Churandy Martina, Andre De Grasse gibi isimler yarı finale ulaştı.

100 metre çeyrek finallerinin süprizi kesinlikle bize yaradı. Geçtiğimiz aylarda 9.8 koşup Amerikalı ve Jameikalılarla mücadele edebilirim diyen James Dasaolu inanılmaz bir taktik hatası ile kendi serisinde ilk 3’ün dışında kaldı. Son 20-25 metre için kendi momentumunu kaybedip rakiplerinin ne yaptığına odaklandı ve adeta son metreleri durarak geçti. Son Avrupa şampiyonu olan Dasaolu’nun bu hatası devşirme sporcumuz Jak Ali Harvey’in serisinde 3. Olup yarı finale ulaşmasını sağladı.

Sabah elemeleri yapılan kadınlar gülle atmada akşam seasında final yapıldı. 4 kere Dünya şampiyonu efsane sporcu Valarie Adams’ın Pekin’den çekildiğini açıklamasından sonra son Dünya 2.’si Christina Schwanitz en büyük favori olarak gösteriliyordu. Beklenildiği gibi oldu Schwanitz altını alırken Moskova’da bronza kalan yerel kahraman Gong Lijiao gümüşü aldı. Amerikan rekortmeni Michelle Carter ise bronz madalyayı taktı.

Kadınlar 3 adım atlama elemeleri, erkekler sırıkla atlama elemeleri, kadınlar 1500 elemelerinin yanında asıl benim en çok beklediğim birkaç müsabakadan biri olan heptatlon start aldı. 

Sabah seasında 100 metre engelli ile başlayan atletler yaklaşık 1,5 saat sonra yüksek atlamaya geçtiler. Ardından akşam seasını gülle atma ile açtılar ve günün son saatlerinde 200 metre ile noktayı koydular.

Heptatlon efsanesi haline gelmiş son olimpiyat şampiyonu (2013 Dünya şampiyonasına katılmamayı tercih etmişti.) Jessica Ennis 100 metre engellide kendi kapasitesinin bir miktar altında koştu. Hollanda’dan Nadine Visser 12.81’lik derecesiyle buradan 1153 puanı cebine koydu.

Yüksek atlamada genç yetenek ve benim de çok şey beklediğim Nafissatou Thiam beklentilerin altında kaldı. Son şampiyonalarda rahatlıkla 1.90’ları zorlayabilen neredeyse kadınlar yüksek atlamada yer alabilecek dereceler yapabilen Thiam burada 1.86’da kaldı ve iyi puanlar kazanma şansını kaçırdı. Diğer taraftan iyi yüksek atlamacı olan Hollandalılar da 1.86’dan yukarı çıkamadılar ve burayı 1.89’luk atlayışıyla Katarina Johnson-Thompson kazandı.

Akşam seasında Thiam resmen kendini affettirerek başladı. Güçlü olmadığı bir alan olan gülle atmada 15.24 ile kariyer derecesini yaptı ve 877 puan kazandı. Burada Anastasiya Mokhnyuk 13.83’de kalarak hayal kırıklığı yarattı. Carolinine Agnou kariyer derecesi 14.49 ile 827 puan kazandı. 16’lara yaklaşabilen bir diğer Ukraynalı Aline Fodorova’da 14 küsürlerde Thiam’in arkasında kaldı.

Günün son heptatlon müsabakasına Britanyalılar damga vurdu. Jessica Ennis sezonun en iyi derecesiyle 23.42 vatandaşı Katarina Johnson-Thompson 23.08 ile o da sezonun en iyi derecesini yaptı. Meşhur dekatlet Ashley Eaton’un eşi olan Brianne Eaton 23.94 ile 986 puan kazandı.
İlk günde 4 müsabaka tamamlandı ve 4005 puanla Jessica Ennis 1. Sırada vatandaşı Katarina Johnson-Thompson 80 puan arkasında 2. geliyor.3871 puanla Nadina Visser 3. ve Brianne Eaton 3865 puanla 4. sıradalar.

 

Emin Kazdaloğlu

Twitter:@Nickonharf

abcspor.com

 

 



 

 

 

 

 



13 Ağustos 2015 Perşembe

IAAF'in Dopingle İmtihanı

Son yıllarda üst üste gelen doping skaldallarına geçtiğimiz hafta bir yenisi daha eklendi.2005'de Helsinki'de ve 2007'de Osaka'da yapılan Atletizm Dünya Şampiyonasında şüpheli olduğu düşünülen 28 sporcu 22 Ağustos'ta başlayacak 2015 Pekin Atletizm Dünya Şampiyonasından men edildiler.

Şu an durum halen tamamen netlik kazanmadığından (sporcuların savunmasını vermediğinden) şüpheli atletlerin isimleri açıklanmış değil ancak 2009'dan sonra gelen yeni tekniklerle birlikte bu söylentilerin doğruluk payının büyük olduğu aşikar.

Biraz da yeni sistemle birlikte gelen doping araştırmalarından bahsedelim.Bilindiği gibi Dünya anti-doping ajansı WADA ve Uluslararası atletizm federasyonu IAAF dopinge 0 müsammaha gösteriyor. WADA şefi Craig Reedie son yıllarda artan doping skandallarının kurumu etkilediğini ve özellikle Rusya ve Kenya'da bazı şüphelerin olduğunu söylüyor.

Kenya'da 2006'dan beridir birden fazla kan testi yapılamadığı, Rusya'da da doping testlerine hile karıştırıldığı haberleri yayılmış durumda. WADA ise bu söylentilerden biraz rahatsız olmuş durumda. Bu haberlerin temiz sporcuları endişelendirdiği görüşündeler.

2009'dan sonra gelen biyolojik pasaport sistemiyle beraber sporcuların dopingten testinden kaça olasılığı çok daha aza indirgendi. 2009 öncesinde sporculara sene içinde zaman zaman yapılan idrar testiyle bazı değerler okunup önemli bir sapma olup olmadığı gözleniyordu. Artık biyolojik pasaportla birlikte daha da güvenilir olan kan testi sistemi devreye girdi. Atletlerin kanından alınan numunelerle önceki değerleri karşılaştırılıp sporcuların gözetime alınması sistemi devreye sokuldu. Böylelikle bundan 20 yıl önce yarışmış bir atlet veya bisikletçi günümüzde doping kullanmış mı kullanmamış mı belli olabiliyor.

İdrar testi sonucu pozitif çıkan bir sporcunun B numunesi de alınarak doping yapıp yapmadığı kesinleştirilir. WADA direktörü David Howman B numunesi ile sporcuları korumayı amaçladıklarını ve A numunesi ile karşılaştırıp kesin bir sonuca varmak istediklerini söylüyor. Çok nadiren de olsa A ve B numunelerinin eşleşmediği durumlarda sporcuları sebepsiz yere cezalandırmaktan onları koruduğunu ifade ediyor.

Sporcuların genel olarak kullandığı hileler de kısaca farklı bir kişinin idrarını teste tabi tutması, diüretiklerle doping sistemini kendileri açısından olumlu sonuç vermeye itmesi ve son olarak da kan transfüzyonu denilen kan aktarımı işleminin kullanılması. İleri tekniklerde bu gen aktarımı olarak da karşımıza çıkabiliyor.

2005 ve 2007 Dünya Atletizm şampiyonasında 28 tane sporcuda doping tespit edildiği hiçbir İngiliz'in listede olmadığı gibi listedekilerin önemli bir kısmının Rus atletler olduğu da İngiliz medyası tarafından yazılmış durumda. Sergey Kirdyapkin, Tatyana Tomashova ve Olga Kaniskina Rus atletlerlerin zaten sonraki şampiyonalarda aldıkları madalyalar doping sebebiyle iptal edilmişti. İngiliz basını da bunun altını daha da deşip 2005 ve 2007 Dünya şampiyonalarında da bu sporcuların doping yaptığını kanıtlama uğraşındalar.

Türkiye'de yine buradan nasibini almış durumda 2007 Osaka'da 10 binde gümüş alan Elvan Abeylegesse de doping skaldalları arasında adı geçen isimlerden birisi. Elvan'ın eğer B numunesi de temiz çıkmazsa 2 yıl men cezası alacağı söyleniyor ki 2 yıl sonra Elvan'ın 36 yaşında olacağını hatırlatalım.


Emin Kazdaloğlu

Twitter: @Nickonharf

abcspor.com


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Süperstar olacak mı?: Karolina Pliskova

         Stanford’da finalde Kerber’e kaybeden Karolina Pliskova dünya sıralamasında kariyerinin en iyi derecesi olan 8.sıraya yükseldi, son 365 günlük sıralamada ise 5.sıraya çıktı…

        Profil ve Gençliği: 21 Mart 1992’de ikizi Krystina ile beraber dünyaya gelen Karolina gençler seviyesinde 2010 Avustralya Açık şampiyonluğu yaşadı. Büyükler seviyesidne kariyerinin ilk yıllarında başarı sağlayamayan Karolina 2013’te Malezya’da Mattek-Sands’ı yenerek ilk WTA tur şampiyonluğunu yaşadı. Aynı yıl ikiziyle beraber de Avusturya’da çiftler şampiyonluğunu elde etti.

         2014 Yılı: 2014’te üç International turnuvasını da finalde kaybederek başladı. Tayland’da Makarova, Nürnberg’de Bouchard, Hong Kong’da ise Lisicki kupaya ulaşmasını engellediler. Seul ve Linz’de WTA International şampiyonlukları yaşadı, tüm Grand Slamler’de tur atlamasına rağmen fazla ileriye gidemedi. İlk üç Slam’e ikinci turda veda etti, Amerika’da üçüncü tura yükseldi.



         2015 yılı: Yıla Sydney finaliyle başladı, finalde ülkesinin 1 numarası Petra Kvitova’ya kaybetti. Antwerp ve Dubai’de Navarro’ya takıldı; Doha’da ise kariyerinin ilk Premier 5 finaline çıktı ve Halep’e kaybetti. Miami’de çeyrek final oynadı… Toprak kort sezonu ise iyi geçmedi. Madrid’te ikinci turda Garcia’ya kaybetti, Roma’da daha ilk turda Timea’ya yenildi, Roland Garros’ta da tur geçemedi. Bu dönemde kazandığı tek şampiyonluk Prag’daki küçük turnuvada geldi. Orada da hafta boyunca hiçbir seribaşıyla karşılaşmadı ve finalde Hradecka’yı yendi… Çim kort sezonunda Birmingham’da Navarro-Mladenovic’i yendi ve finalde Kerber’e kaybetti; Eastbourne’de bir tur geçti, Wimbledon’da da bir tur geçti ve Vandeweghe’ye kaybetti… Wimbledon sonrası ilk turnuva olan Stanford’da Pliskova şanslı bir kura çekti ve eşleşmesi muhtemel seribaşı isimler Keys/Wozniacki/Petkovic erken elenince finale kadar çok rahat ilerledi; finalde yine Kerber’e kaybetti…




         Oyun Stili: 1.86 boyundaki Pliskova, tahmin edileceği gibi güçlü servis kullanan bir tenisçi ama çok dikkatli olduğunu söyleyemeyiz. Ace sayıları yüksek ama maç sonu istatistiklerine bakınca genel olarak çift hata sayısının, ace sayısından fazla olduğunu görüyoruz. Pliskova, Kvitova gibi riskli bir oyun tarzı seçiyor ve açılı vuruşlarıyla fazla winner üretiyor ama Kvitova’nın aksine tamamen dengesiz oynuyor, dengesiz ve sabırsız oyunuyla Kerber-Halep-Navarro gibi tenisçileri yenmesi imkansızlaşıyor. Pliskova’nın kortta çok ağır olduğunu da söylememiz gerekir, sahanın ortasında dururken bile rakibinin köşelerden birine attığı toplara koşamıyor, bu açıdan sahada biraz da umursamaz göründüğünü söyleyebiliriz. Stanford finalinde özellikle ikinci sette gördüğümüz şu oldu; Pliskova dört kez servis kırdı ama sonrasında büyük gerginlik yaşayıp servisini kırdırdı, o seti kazandı ama diğer iki seti koparamadı.

        

        Dünya Sıralaması: Pliskova Stanford finali sonrası Dünya Sıralaması’nda 8.liğe yükseldi, son 365 günlük sıralamada ise 5.sırada yer alıyor… Pliskova, Kvitova ve Safarova’nın arkasında Çek tenisinin üçüncüsü, ’91 ve sonrasında doğan tenisçiler arasında ise Kvitova’dan sonra ikinci sırada…






        

 sahinarif88@hotmail.com




twitter: @arifsahin1

9 Ağustos 2015 Pazar

Taç Atamayan Ülke

Hiç taç atabilmenin önemini düşündünüz mü ? Son yıllarda basında sürekli dolaşan 'Taçtan bile gol yemişliğimiz var ! Nasıl bir savunma kurgusuna sahibiz ! Oyuncularımız alan savunması mı adam adama savunma mı ona karar veremedikleri gibi bazıları kardan adam savunması yapıyor ! ' klişesi var. Peki taçtan bile gol yedik söylenirken Avrupalı takımların taçları nasıl kullandığına ve hiç kendi attığımız taçlara ve bunun sonucunda gerçekleşen pozisyonlara dikkat ettiniz mi ?

Yaşımın çok fazla el vermemesinden dolayı 2000'ler öncesini pek hatırlamamaktayım. Ama ben bildim bileli Türkiye milli takımı ve kulüpleri - evet 75 milyonluk Türkiye Cumhuriyetinden bahsediyorum - taç atmasını öğrenememiş ve daha da kötüsü teknik adamlar, yöneticiler, futbolcular bunun önemi hiç ama hiç anlayamamış veya hiç değilse bu konu hakkında bir farkındalık oluşturamamışlardır.

Dün Galatasaray'ın 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlanan 2006'dan sonra yeni adını TFF Süper Kupa maçını birçoğumuz izlemiştir. Sahada futbol adına olumlu söylenebilecek neredeyse hiçbir hareket yoktu. Bir de bunun üzerine zaten kapasitesi 19 bin olan Osmanlı stadyumunun Bursaspor tarafının bir kısmı neredeyse boştu. Emniyet güçleri tarafından seyirci alınmayan bölgeleri de saymıyorum bile. Maçtan sonra spor bakanının yaptığı açıklama da oldukça gülünç oldu. Maçın çok zorlu olduğuna dikkat çekip 2 takımın da güzel bir futbol oynadığını söyledi (!)

Maç boyunca topu topu 5 tane isabetli şut atıldı. Yine birçoğumuz - golü saymazsak - Bursa'nın maçın başındaki net pozisyonuyla, golden 1 dakika önceki Sneijder'in vuruşu dışında kaleyi tutan başka bir şut hatırlamayacaktır.

Neden süper kupaya değindiğimi anlamamış olabilirsiniz ama buradan konuyu yine taç meselesine bağlayacağım. Mutlaka dikkat edenler olmuştur Türkiye'de hızlı taç kullanmak diye bir alışkanlık yok. Çünkü tempolu, hızlı futbol yok. Taç kullanacak oyuncu topu eline alır, sağına soluna bakar, 1-2 adım ilerler ve arkasından gelen beke tacı o kullansın diye bıraktıktan sonra bu oyuncu kendini savunmacının kolları arasına atar. Hiçbir zaman görmedim ki taç atıldığı sırada boşa kaçan oyuncu olduğunu. Her zaman markaj altında topu göğsüyle indirmeye çalışan veya kafayla ancak arkaya aşırmak zorunda kalan oyuncular izledik. Tacı atanın da bu konuda payı büyük. Ne olursa olsun her zaman iyi veya kötü ileri oynama düşüncesinde oluyorlar. Yine dünkü maçtan örnek vermek istiyorum. Sabri Sarıoğlu 2. yarıda Galatasaray'ın koruduğu kalenin korner bayrağına yakın kısmından 2-3 tane taç kullandı. Bursaspor tabiki baskıya geldi ve tacı almak için gelen oyuncuların tamamı yine kendini baskıya gelen Bursasporlu oyuncuların kucağına attı. Ne hikmetse ceza sahasında çok rahat pozisyonda bulunan Muslera olasılığı hiç düşünülmeden 20 tacın 19'unun kaptırıldığı tarafa doğru - yani kaleden uzak tarafa, taç çizgisine paralel tarafa doğru - taç kullanıldı ve her seferinde de top Bursasporlulara geçti. Yanlış anlaşılmasın taçı atamayan Sabri Sarıoğlu değildir. Ahmet’tir, Mehmet’tir kısacası Türkiye'dir.

Taçlar sırasında boşa kaçmak, alan açmak veya farklı bir bölgeye doğru daha garanti bir atış yapmak diye bir anlayış yok. Rakip kaleden 80 metre uzaklıkta bile yapılabilecek en zor atış tercih edilir ve her seferinde top kaybıyla sonuçlanır. Bir Allah'ın kulu da çıkar demez ki 'Ben ne yapıyorum topu almak için bir çaba sarf edeyim. ' demiyor.

Burada en büyük sorun bana kalırsa teknik adamlar. Türkiye'de teknik adamlar takımda 11'i belirleyen, antrenman yaptıran - Dünkü futbolu izledikten sonra bundan da şüphelerim var. Sanki tüm futbolcular birbirinden bağımsız çalışıyorlar gibi. - kişiler olarak algılanıyor. En büyük Türk antrenör Fatih Terim'in zamanında bile ki halen milli takımda devam ediyor buna bir çözüm bulamadık, bulmak istemedik. Antrenörün işi nedir ? Bunların analizini yapıp bir çözüm üretmektir ama bu sorunu göremiyorlar bile.

Yıllar önce Hıncal Uluç bu konu hakkında resmen püskürmüştü ama o günden sonra - öncesinde de olduğunu hiç sanmıyorum - taç atışlarıyla ilgili bir serzeniş görmedim. Kimse olayın farkında değil gibi. Avrupa'da 'Duran Top' tabiri gören taçlar Türkiye'de top kaybıyla eş değer anlamına geliyor.

Bir de Avrupa takımlarının tarafından bakalım. Ancak oyun sıkıştığında veya sonra dakikalarda skorun koruyup maçı bitirme düşüncesinde olan takımların bizim gibi değil yanlış anlaşılmasın çok daha akıllıca kullandıkları bir yöntem olabiliyor taç atışları. Çoğu Avrupa ligi maçında geriye dönmek pahasına da olsa oyunu açmak, topun kendisinde kalmasını sağlamak için ileriye doğru değil de geriye doğru taçların kullanıldığını çoğunlukla görebiliriz. Avrupa takımlarına karşı oynanan maçlarda rakibin topu bizim korner bayrağına doğru getirip taç yapması neredeyse her zaman onların lehine oluyor. Rakipler de herhalde sonra birkaç yılda bunu analiz etmişler ki bazen kasti olarak topu o bölgelere taşıyıp aleyhlerine taç atışı kovaladıklarını görebiliyoruz. Ne de olsa haklılar bizim top kaybımızla sonuçlanacak taçtan sonra ters kanat büyük bir olasılıkla boş olacak ve atağın yönünü çabuk bir şekilde değiştirebilecekler.

Sözün özü bu: Avrupa'da duran top olarak kullanılan, gol aranabilen taç bizde resmen bir karın ağrısı. Taç futbol literatüründen kaldırılsa Türkiye olarak en az 1-2 seviye yukarı çıkabiliriz.

Taçlar hep rakibe, taçlar hep auta, taçlar hep yanlış tarafa.



Emin Kazdaloğlu

Twitter: @Nickonharf

abcspor.com