24 Ekim 2015 Cumartesi

Euroleague ve Eurocup'taki temsilcilerimiz

Euroleague ve Eurocup'ta 7 galibiyet aldığımız ilk hafta maçlarından sonra ikinci haftada hüsran yaşadık. Hafta 2-6 ile geçerken; Efes ve Galatasaray rahat galibiyetler aldı, Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin bozguna uğradığını yazsak yanlış olmaz sanırım...



                                                     EUROLEAGUE



FENERBAHÇE: Fenerbahçe bu hafta Strasbourg deplasmanında tamamen sürklase oldu diyebiliriz, geçen sezonun başındaki Panathinaikos mağlubiyetinin neredeyse aynısını aldılar... Fenerbahçe maça beş yabancısıyla başlarken, Udoh da bench'te yer aldı. Howard'sız olan Strasbourg ise maça Weems'in dış şutlardaki başarısıyla başladı. 3.dakikada skor 10-4 olduktan sonra FB dış şutlardaki başarısıyla havasını buldu ve farkı en fazla altı sayıya çıkardı: 16-22 (8.dk)

Stras.'un genel olarak en önemli sıkıntısı kenardan gelen oyuncuların yeterli katkıyı vermemesiydi ama bu maçta aksi bir görüntü oluştu. Başta Campbell-Travis olmak üzere kenardan gelen oyuncularıyla ritmi yakalayan Strasbourg ilk yarıyı 49-41 ile önde bitirdi. Üçüncü çeyrekte fark 4-10 sayı arasında gidip geldikten sonra son çeyreğe Strasbourg 16-3'lük seriyle başladı ve maçı kopardı.

Strasbourg'da Weems 22 sayı üretirken, Campbell 6s- 6r- 7a ile çok etkili oldu.



ANADOLU EFES: Efes, Milano karşısında beklenenden fazla zorlandı ama son sekiz dakikada neredeyse kusursuz oynayarak rakibini üstüste dördüncü sezonda da İstanbul'da devirmiş oldu...


Milan maça Gentile'nin etkili oyunuyla skorda etkili olarak başladı. İlk yarıda fark yedi sayının üstüne çıkmadı, Efes ilk yarıyı 43-42 önde bitirdi... İkinci yarıya Milan, Gentile ile iyi başladı ve farkı altı sayıya çıkardılar. Son çeyreğin başında Heurtel kenardayken Milan beş sayılık bir seri yakaladı ve skor Efes lehine 69-68'e geldi. Maçın kopma anı da bu nokta oldu. Heurtel oyuna girdikten sonra 16-5'lik bir seri yakalayan Efes farklı bir galibiyet elde etti.

Efes'te Heurtel ve Granger 8'er asist yaparken, toplam 17 sayıyla takımın en skoreri olan Diebler üçüncü çeyreğin sonundaki 7s- 2a ile takımı oyunda tuttu; Saric-Tyus-Dunston takımın diğer önemli isimleri oldu.




PINAR KARŞIYAKA:  Geçen hafta Barcelona'yı yenen Karşıyaka, bu hafta grubun kağıt üstündeki en güçlü ikinci takımı olan Panathinaikos deplasmanında kaybetti. Maça Karşıyaka daha iyi başladı diyebiliriz ama dış şutların girmemesi ve Panathinaikos'ta Calathes-Gist başta olmak üzere, takımın ritm bulması maç boyunca Panathinaikos'u çift haneli farklarla önde tuttu. Maç 85-73 bitti.


Gist 27s- 6r, Calathes 6s- 6r- 11a ile oynadılar. Karşıyaka'da ise Gabriel 13s- 10r ile double-double yapmaya devam etti.



DARÜŞŞAFAKA DOĞUŞ: Bu hafta hedef maçlarından ikincisine çıkan Darüşşafaka Doğuş beklenen performanstan uzak kaldı ve oyun da rakibin istediği gibi gitti, Brose Basket rahat bir galibiyet elde etti diyebiliriz.


İlk dakikalarda Lucas-Serhat ile skorda öne geçen Daçka, rakibin temposunu kabul etmek durumunda kaldı ve durum böyle olunca Brose de maç boyunca istediği oyunu oynadı. Pota altından fazla verim alamayan Daçka, savunmada rakibin patlayıcı gücünü engelleyemedi.


Brose'da sekiz oyuncu 8-13 sayı arasında sayı buldular; Wanamaker-Zisis-Strelnieks üçlüsünden ikisi sürekli sahada kaldılar; Harris ve Melli de oldukça etkili oldular.




                                                         EUROCUP




BANVİT: Banvit kötü performanslarına bu hafta da devam etti. Üstüste üçüncü sezonda da Unics Kazan, Bandırma'dan galibiyetle ayrıldı. Kaimakoglou'nun oynamadığı maçta Unics, ikinci çeyrekte arka arkaya altı tane üçlük isabeti buldu. (bu pozisyonların tamamı bomboştu) Banvit son çeyreğin başlarına kadar farkı kapatmaya yaklaşamadı, son bölüme doğru farkı azaltmaya başlasalar da fark tek pozisyona inmedi. Son dakikalarda tecrübeli oyuncularıyla hata yapmayan Unics bir galibiyet daha alırken, Banvit de ilk iki maçını kaybetmiş oldu.



TRABZONSPOR MP: Trabzonspor kağıt üstünde gruptaki en kolay deplasmanına gitti ama maç boyunca geride kaldılar ve sonuç olarak da maçı kaybettiler. Steaua ilk iç saha Eurocup maçında farkı bir kez 10 sayıya çıkardı, son dakikalarda hata yapmadılar ve gruptan çıkma yolunda avantaj kazandılar.


BEŞİKTAŞ SJ: Haftanın büyük felakete uğrayan Türk takımı oldular. BJK-Avtodor maçı çok yüksek skorla başlarken, dakikalar ilerledikçe Avtodor hem içerden hem de dışardan etkili oldu, Beşiktaş ise rakibini durdurmak için neredeyse hiçbirşey yapmadı. Fark giderek açıldı ve Avtodor maçı 24 sayı farkla kazandı.


GALATASARAY ODEABANK: Haftanın en rahat galibiyetini alan Türk takımı oldular. McCollum-Göksenin'in önderliğinde, AEK karşısında sekiz dakikada farkı çift hanelere çıkardılar, ikinci yarının başında AEK farkı 11 sayıya kadar indirse de GS bir kez daha seri yakalayarak farklı bir galibiyet elde etti. Gruptan çıkma yolunda büyük avantaj yakalayan GS, bu hafta Hapoel'i yenerse grubu muhtemelen ilk ikide bitirecek.




         



sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

WTA Yıl Sonu Finalleri’ne Doğru

Bu yıl, ikinci kez Singapur’da düzenlenecek olan WTA Finals öncesi katılımcılara bakalım…

Öncelikle, son üç yılın şampiyonu olan ve yılı 1 numara olarak bitiren Serena Williams’ın dinlenmek amacıyla turnuvaya katılmadığını hatırlatalım. 2006’dan bu yana ikinci kez Serena veya Li Na’nın olmadıkları bir final turnuvası izleyeceğiz.




SIMONA HALEP: Serena’nın yokluğunda 1 numara olarak listenin zirvesinde yer alan Rumen tenisçi, geçen yıl final oynamıştı ve bu ikinci kez final turnuvasına katılımı olacak. Sene başında geçirdiği ameliyattan sonra, önceki yıldan çok daha hızlı ve mücadeleci bir Halep izledik.



Grand Slam’lerde Amerika Açık yarı finali ve Avustralya çeyrek finali oynadı, Avrupa’daki iki Slam’de sadece bir galibiyet alabildi... Premier Mandatory&5 turnuvalarında fırtına gibi estiğini söyleyebiliriz. Dubai ve Indian Wells’te şampiyon oldu, Rogers Cup ve Cincinnati’de finalde kaybetti. Miami ve Roma’da ise yarı finalde kaldı... Sezonu da Shenzhen şampiyonluğuyla açmıştı... Halep bu yıl toplamda 17 tane turnuvaya katıldı...



Bu yıl Singapur'da finale yükselen isimlerle az maç yaptı. Kerber-Radwanska-Muguruza ile birer kez karşılaştı ve maçları kazandı. Pennetta'ya karşı durum 1-1.



MARIA SHARAPOVA: Toplamda sekizinci kez finallere kalan ve bu yıl finallere kalan isimler arasında en fazla final yapan isim olan Sharapova, ilk katılımı olan 2004’te şampiyon olmuştu; son on yılda şampiyonluğu yok. Finale kalmasını sağlayan; yılın ilk bölümündeki performansı oldu diyebiliriz, Wimbledon’dan sonra tek maça çıktı ve Wuhan’de Strycova karşısında maçı terketmek zorunda kaldı.


Yıla çok iyi başlayan Sharapova; Ocak’ta Brisbane’de şampiyon oldu ve Avustralya’da final oynadı, bu müthiş başlangıçtan sonra Serena’yı da Yıl Sonu Listesi’nde geçme şansına sahipti ama sakatlık onu durdurdu. Mart’taki Amerika turunda iyi sonuçlar alamadı; toprak kort sezonuna ise damga vuran isimlerden biri oldu. Madrid’de yarı final ve Roma’da şampiyonluk; devamında RG’da çeyrek final yapamadı. Wimbledon’da yarı finalde Serena’ya kaybetti ve sakatlığından sonra US Open’ı da kaçırdı. Sharapova bu yıl sadece 11 tane turnuvaya katılabildi.


Bu yıl; sakatlığından dolayı yıl sonu finallerine kalan isimlerle sadece üç kez karşılaştı ve sıralamada son üçte yer alan finalistlerle oynadığı maçları kaybetti. Kerber-Pennetta-Safarova bu yıl Sharapova'yı yendiler.


PETRA KVITOVA: ‘90lı tenisçi, üstüste beşinci kez finallere kaldı ve bu yıl vatandaşı Safarova ile beraber finallerde olacak. İstanbul’da bir şampiyonluk kazanmıştı.


Kvitova’nın her zaman olduğu gibi çok inişli-çıkışlı bir sezon geçirdiğini gördük. Bu yıl 16 tane turnuvaya katılan Kvit, Grand Slam’lerde sadece Amerika Açık’ta çeyrek final oynayabildi. Diğer Slamlerde sırasıyla Keys-Bacsinszky-Jankovic’e elendi. Madrid’te sezonun en iyi turnuvasını oynadı. Yarı finalde Serena Williams’ı 6-2’lik iki setle yendikten sonra finalde de Kuznetsova’yı yendi. Roma’da çeyrek finalde Navarro’ya kaybetti. Katıldığı diğer beş önemli turnuvada sadece iki kez tur atlayabildi. Küçük Premier turnuvalarına Kerber’le birlikte damga vuran isim oldu. Avustralya öncesi Sydney’de, Amerika öncesi Connectitut’da şampiyon oldu.


Kvitova da bu yıl finalistlerle sadece üç kez karşılaştı. US Open'da Pennetta'ya kaybetti, Connecticut'ta ise Radwanska ve Safarova'yı yenmeyi başardı.


GARBINE MUGURUZA: Genç isimlerden geçen yıl Bouchard finallere kalmıştı, bu yıl bayrağı Muguruza aldı. Böylece son 12 yıldır ilk kez bir İspanyol tenisçi de finallere kalmış oldu.


Venezüela asıllı tenisçi, bu yıl  13 tane turnuvaya katıldı ve 10 tanesinde en azından bir tur atladı.  Grand Slam’lerde Avrupa’daki ikisinde, üst düzey Premier turnuvalarında Asya’daki turnuvalarda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Roland Garros’ta çeyrek finalde, Wimbledon’da finalde kaybetti. Dubai’de yarı finalde elendi, Wuhan’de finalist olduktan ertesi hafta Pekin’de kariyerinin ilk WTA Premier Mandatory&5 turu şampiyonluğunu kazandı.


Muguruza’nın bu yıl Singapur’a giden rakiplerine karşı maçlarına bakarsak; Radwanska karşısında dört, Kerber karşısında üç maç oynadı ve bu maçların hepsini kazandı. Halep’e bir maç kaybetti.




AGNIESZKA RADWANSKA: Radwanska sezonun ikinci yarısında gösterdiği performansla, üstüste beşinci yılda da finallere kalmayı başardı. Radwanska’nın toplamda yedinci yıl sonu finali olacak, daha önceki altısında hiç final oynamadığını da not edelim...


Polonyalı tenisçi; bu yıl tam 20 tane turnuvaya katıldı. Grand Slam’lerde sadece Wimbledon’da başarı yakaladığını söyleyebiliriz; orada Jankovic’in Kvitova’yı elemesi çok yardımcı oldu, yarı finalde Muguruza’ya kaybetti… Premier M&5 turnuvalarında sadece sezonun ikinci yarısında başarılı olabildi. Rogers Cup’ta çeyrek finalde Halep’e kaybetti, Pekin’de yarı finalde yine Muguruza’ya yenildi… Tokyo’daki Toray Pan’de muhteşem bir hafta geçirdi ve ilk 20’den üç genç ismi; Svitolina-Pliskova-Bencic’i rahat maçlardan sonra yenerek şampiyon oldu…


Radwanska, bu yıl ilk üç oyuncularıyla karşılaşmadı. Muguruza'ya üç kez, Kvitova'ya bir kez kaybetti.




ANGELİQUE KERBER: 2012 ve 2013'te ilk sekiz içinde olan Kerber, geçen yıl yedek olarak Singapur'a gitmişti. Kerber bu yıl büyük turnuvalarda başarılı olamadı, dört Premier şampiyonluğuyla puanları topladı ve finallere katılma hakkını elde etti.


'88li Alman, bu yıl tam 23 tane turnuvaya katıldı. Grand Slam'lerde RG-Wimbledon-US Open'da üçüncü turda elendi. Wuhan'de yarı final, Rogers Cup ve Pekin'de çeyrek finaller en önemli başarıları oldu üst düzey turnuvalarda. En alt düzeydeki Premier turnuvalarında ise Stuttgart-Charleston-Birmingham-Stanford'da şampiyon oldu. Stanford'da Radwanska-Svitolina-Pliskova serisiyle şampiyon olmuştu; Stuttgart finalinde Wozniacki, Charleston finalinde Keys karşısında müthiş dönüşler yaptı ve bu yıl WTA'in en güzel maçlarından ikisini kazandığını söyleyebiliri.


Bu yıl finallere kalan isimlere karşı oynadığı maçlarda toplamda yenildiğini görüyoruz. En çok karşılaştığı isim olan Muguruza karşısında tek galibiyet aldı, son üç maçı kaybetti. Radwanska'ya karşı durum 1-1. Pennetta ve Halep karşısında birer maç oynadı ve kaybetti, Sharapova karşısında bir maç oynadı ve kazandı.




FLAVIA PENNETTA: Kariyerinin sonunda ilk kez yıl sonu finallerine kalan Pennetta, US Open şampiyonluğu sonrasında yaptığı açıklamada da sene sonunda tenisi bırakacağını açıklamıştı. Kariyerinin sonunu, yıl sonu finali ile getirerek de kadınlar tenisinde ayrı bir nota imza attı.


'82li İtalyan, bu yıl US Open haricinde 16 tane turnuvaya katıldı ve hiçbirinde yarı finale bile kalamadı. Indian Wells ve Dubai de diğer çeyrek finalleri. Avustralya ve Wimbledon'da birinci turlarda elendi; Amerika Açık'ta finale kalmadan önce Kvitova ve Halep'i -çok iyi maçlarda- yenmeyi başardı. Bu yıl katıldığı altı turnuvaya ilk turda veda etti.


Pennetta'nın finallere giden tenisçilere karşı oynadığı maçlara bakarsak sadece Safarova ile karşılaşmadığını görüyoruz. Halep'le iki kez karşılaştı, durum 1-1. Kvitova ve Sharapova'yı yendi, Muguruza-Kerber-Radwanska'ya karşı kaybetti.





LUCIE SAFAROVA: Çek tenisçi de kariyerinin ilk yıl sonu finallerinde yer alacak. Safarova'nın sezonun ilk yarısında topladığı puanlarla listede sekizinci olduğunu söyleyebiliriz; yarışta son hafta ipler Navarro'nun elindeydi ama Navarro, genç rakibi Kasatkina'ya yenilince Safarova son sıradan Singapur'a gitme hakkını elde etti.


'87li tenisçi, Avustralya ve Amerika'da ilk turda elendi; Roland Garros'ta sırasıyla Sharapova-Muguruza-Ivanovic'i eleyip finale kaldı ve finalde Serena'ya yenildi... Büyük Premier turnuvalarının dördüne ilk iki turda veda etti. Dubai'de yarı finalde Navarro'yu, finalde Azarenka'yı yenerek kupayı kazandı. Madrid çeyrek finalinde Kuznetsova'ya karşı maç sayısından maçı kaybetti... Connecticut'ta ise finalde Kvitova'ya kaybetti.


Safarova'nın bu yıl Singapur'a giden tenisçilere karşı sadece üç maç yaptığını görüyoruz. Muguruza ve Sharapova'yı Roland Garros'ta yenmişti, Kvitova'ya Connecticut'ta kaybetti.









21 Ekim 2015 Çarşamba

Euroleague’de bu hafta

Euroleague’de mücadele ikinci hafta maçlarıyla devam ediyor…


                                    Perşembe 20:00 Anadolu Efes-EA7 Milano:


Son üç sezonda Efes dört kez Milan’ı konuk etti ve bu dört maçı da kazanmayı başardı. Efes’in sezona beklendiği üzere fırtına gibi gördüğünü görüyoruz. Pınar Karşıyaka karşısında son saniyede kazanan Efes, Limoges ve Galatasaray deplasmanlarında ise genel olarak rahat oynadı ve iki maçı da farklı kazandı. Cedi Osman’ın sakatlığı sürüyor. –GS maçında Heurtel-Birkan da oynamadılar-  … Milan’a geçecek olursak; geçen seneki hayal kırıklığından sonra Gentile haricinde baştan aşağı yeniledikleri kadro ve yeni koç Repesa ile beraber sezonu açtılar. Çekişmeli geçen ilk maçta Laboral’i devirmeyi başardılar. 


Diğer Maçlar: Grupta elenmesi muhtemel iki takımın maçında Cedevita, Limoges’u ağırlıyor… Cuma günü ise Laboral’in konuğu Olympiakos.



                                 Perşembe 22:00 Panathinaikos-Pınar Karşıyaka:


Euroleague C Grubu ilginç sonuçlarla başladı. Grubun ilk iki sıra favorileri Panathinaikos ve Barcelona, Kuban ve Karşıyaka deplasmanlarında kaybettiler. Panathinaikos’un üst sıralara tırmanması için bu maçı kazanması gerekiyor; geçen hafta skor üretmekte sıkıntı çekmediler ama savunmada neredeyse dağıldılar.


Pınar Karşıyaka ligdeki iki maçında ve Euroleague’deki maçında genel olarak rahattı. Son iki maçlarına bakarsak, ikinci yarının başlamasıyla birlikte fark yarattıklarını görüyoruz. Kenny Gabriel geçen sezondan daha etkili oynuyor, Colton Iverson nokta transferi oldu, Joe Ragland ve Kenan Sipahi iyi bir gard rotasyonu oldular, Kenan Sipahi için müthiş bir sezon başlangıcı oldu diyebiliriz. Justin Carter Barcelona maçından sonra hafta sonu maça çıkmamıştı.



Diğer Maçlar: Cuma günü Zalgiris-Kuban ve Barcelona-Gora maçları oynanacak. Zalgiris-Kuban maçı ilk haftanın galiplerini karşı karşıya getirecek ve zirve yarışı için önemli olabilir. Barcelona’nın Gora karşısında büyük favori olduğu görülüyor.



                                Cuma 21:00 Brose Basket-Darüşşafaka Doğuş:


İlk maçında Sassari’yi uzatmada deviren Darüşşafaka, bu hafta da gruptan çıkma yolundaki direkt rakiplerinden biriyle karşılaşıyor. Almanya Ligi’nin son şampiyonu Brose, geçen hafta çok da kötü oynamadığı maçta Unicaja Malaga’ya kaybetmişti. Avrupa’da yaş gruplarının en iyi koçlarından ikisi olan Trinchieri ile Mahmuti’yi karşı karşıya getirecek olan maçın çok keyifli geçmesi muhtemel.

Diğer Maçlar: Perşembe akşamı Maccabi ile Unicaja Malaga haftanın heyecan verici geçmesi muhtemel maçlarından birine çıkacaklar. Cuma akşamı oynanacak olan diğer maçta ise Sassari’nin konuğu CSKA Moskova.



                                               Cuma 21:45 Strasbourg-Fenerbahçe



Geçtiğimiz hafta Bayern Münih’i sürekli çekişmeli geçen maçın sonunda yenen Fenerbahçe, bu hafta Fransa’ya gidiyor. Strasbourg geçen hafta Kızılyıldız karşısında hayal kırıklığı yaratan bir performans sergilemişti ve maça hiç tutunamamıştı. Strasbourg adına sevindirici olayın Beabouise’nın iyi performansı olduğunu söyleyebiliriz. Strasbourg’un ilk hafta aldığı yenilgiye rağmen; kadro kalitesi ortalama üstü olan beşiyle (Beauboise-Lacombe-Weems-Howard-Golubovic) tur için son maçlara kadar şansını zorlayacağını düşünüyorum. Kızılyıldız mağlubiyetini telafi etmeleri için de gruptaki üç büyükler (RMD-Khimki-FB) karşısında ekstra galibiyetler almaları gerekiyor… Fenerbahçe tarafına gelecek olursak; son iki maçta yıpratıcı maçlar oynadılar. Bayern Münih ve Darüşşafaka Doğuş karşısında maç sonlarında iyi oynayarak kazandılar. Sloukas-Datome’nin sezona iyi başladıklarını söyleyebiliriz. Vesely bıraktığı yerden devam ediyor. Udoh sakatlığı nedeniyle bu maçları kaçırdı.




Diğer Maçlar: Perşembe akşamı Real Madrid, Kızılyıldız’ı konuk edecek. Cuma günü ise Bayern Münih’in konuğu, ilk haftanın parlak takımı Khimki.








sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

19 Ekim 2015 Pazartesi

Eurocup'ta bu hafta

BANVİT: İlk maçında Buducnost karşısında maçın başı dışında çok kötü bir performans sergileyen Banvit, ligde Trabzonspor'u son çeyrekteki üstün performansıyla geçti. Banvit'in bu haftaki konuğu ise Eurocup'ın en büyük favorisi olan Unics Kazan. Lige Minsk yenilgisiyle başlayan Unics, sonra arka arkaya üç galiiyet aldı. Eurocup'taki ilk maçlarında Steaua'yı farklı geçtiler, ligde de iki galibiyet aldılar. Colom-Langford-Likhodey-Kaimakoglou-Parakhouski şeklinde bir beşleri var. Geçen hafta Colom 10s- 6r- 13a ile müthiş bir performans sergiledi. Milaknis-Banic gibi tecrübeli ve kaliteli isimleri var... Banvit'e dönecek olursak, heyecan verici bir dış rotasyonları olsa da ilk maçlar itibariyle bekleneni veremediklerini görüyoruz. Fortson-Slaughter-Johnson-Moerman-Vidmar beşi varken bench'ten fazla katkı alamıyorlar. Bu da işlerini oldukça güçleştiriyor. Banvit'in acilen bir uzun takviyesine, ilk turdan sonra da yedek bir garda ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.




TRABZONSPOR MP: Şu anda beklenen ritmi yakalayamayan bir diğer temsilcimiz de Trabzonspor. Ligde iki Eurocup temsilcisine karşı iki yenilgi alan TS, gruptaki kritik ilk maçta Aris'i zor da olsa yenmeyi başarmıştı. Gruptan çıkma yolundaki bir diğer rakipleri Steaua'ya konuk olacaklar. Novica Velickovic sakatlığı nedeniyle son iki maçta forma giyemedi. Kulig'in beklenen katkıyı verdiğini söylemek zor. Geçen yılki gibi Hardy-Stipanovic ikilisi üstünden oynamaya çalışıyorlar... Steaua'ya bakacak olursak; pek tanınmayan oyuncularla tecrübeli yabancıların birleşimi şeklinde bir karma oluşturdular. Tecrübeli yabancıların başında gardlar Marinovic ve Rasic geliyor. Cooper ve Ikovlev de diğer önemli oyuncular.




BEŞİKTAŞ SJ: Beşiktaş'ı da Trabzonspor'la aynı durumda görebiliriz. Ligde kötü başladılar, özellikle maç başlarında felaket oynadıklarını söylemek mümkün. Diğer taraftan, Rytas deplasmanında ise beklentilerin çok üstünde oynadılar, sonunda Rytas'a yakalanacak gibi olsalar da kazanmayı başardılar... Avtodor geçen hafta Zenit'i konuk ettiği maçta son çeyrekte 11 sayı fark yiyerek kaybetmişti. Tempolu oyunu tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Sassari'den gelen uzun Jeff Brooks en ünlü oyuncuları. Tecrübeli Ruslar Kolesnikov-Zabelin yanında Chappell-Peterson diğer önemli silahları.



GALATASARAY ODEABANK: Neptunas deplasmanında yüksek skorlu bir maçı kazanan Galatasaray, Pazartesi akşamı Efes'le yorucu bir maç oynamıştı ve AEK'yı konuk ediyorlar. AEK oldukça pahalı bir kadro oluşturdu. İlk maçlarında uzatmada Krasny'e mağlup oldular. Warren-Carter-Hairston-Anosike-Mavrokefalidis şeklinde bir beşleri var. Başta Mavrokefalidis olmak üzere Euroleague seviyesinde önemli takımlarda oynayabilecek oyuncuları olduğunu görüyoruz.



         


sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

18 Ekim 2015 Pazar

Euroleague ve Eurocup'taki temsilcilerimiz

Euroleague ve Eurocup'ta ilk haftayı geride bıraktık. Türk takımları bu hafta toplamda 7-1 yaptı, ilk hafta temsilcilerimizin maçlarını hatırlayalım...



                                                EUROLEAGUE



FENERBAHÇE: Fenerbahçe'nin Bayern Münih'i konuk ettiği maç bu hafta izlediğimiz en çekişmeli maç oldu diyebiliriz. -Karşıyaka-Khimki etkileyici performanslar sergilediler ama iniş-çıkış, skorun git-gel olması nedeniyle bu maçı bu alanda bir numaraya koyalım- Udoh'suz mücadele eden Fenerbahçe maça Vesely'nin etkili oyunuyla başladı ve 6 sayılık bir seri yakaladı. Bayern molasından sonra Fenerbahçe başarısız hücumlar yaptı ve Savanovic-Zipser-Renfroe'nin sürüklediği Bayern 16-2'lik dev bir seri yakaladı... İkinci çeyrek başında FB farkı 4 sayıya kadar düşürdü ama Renfroe-Gavel'in birlikte oynadığı dönemde Bayern tekrar farkı açtı ve maçtaki en büyük fark olan 16 sayıyı yakaladı. (20-36 - 17.dk)


İkinci yarının başında Datome'nin oyuna dahil olmasıyla FB oyunda dengeyi yakaladı ve 24.dakikada farkı 2 sayıya kadar indirdi. (39-41) Pesic'in yine moladan sonraki hamleleriyle Bayern Münih oyunda üstünlüğü yakaladı. Bu noktada Barış Hersek'in yaptığı inanılmaz hatadan da bahsedelim. Dixon'ın kaybettiği toptan sonra Djedovic turnikeye giderken Barış Hersek ortadan koşup Djedovic'i yakaladı ve sportmenlik dışı faul yaptı, bunu neden yaptı anlamadım, bir anlık dalgınlık şeklinde yorumlayalım. Üçüncü çeyrek 59-52 Bayern üstünlüğüyle geçildi.


Son bölümde Dixon'ın dış şutlardaki başarısı ve ilk dört dakikada Bayern Münih'in arka arkaya top kayıpları yapmasıyla FB skorda üstünlüğü yakaladı. Bitime üç dakika kala skor 68-62 olduktan sonra Bogdanovic'in de etkili oyunuyla FB üstünlüğünü sürdürdü; maç 74-67 bitti.


Fenerbahçe'de Jan Vesely 11s - 11r - 5a ile dikkat çekici bir performansa imza attı.




ANADOLU EFES: Cedi Osman'sız Fransa'ya giden Efes maça müthiş dış şut isabetiyle başladı. 6/6 dış şut isabetinin etkisiyle altı dakikada 23 sayı üreten Efes karşısında Limoges da ilk bölümde sürekli top kayıpları yaptı. Lmg moladan sonra Westermann'ın etkili oyunuyla farkı tek hanelere kadar indirdi ama son dakikada Tyus'un etkili oyunuyla Efes ilk çeyreği 30-17 önde bitirdi...  İkinci çeyrekte de fark sürekli çift hanelerde ilerledi ve Efes soyunma odasına 47-37 önde gitti.


Efes 25.dakikada 61-43'ü yakaladı ama rakip maçtan kopmadı. Payne'in de etkili oyunuyla 10-3'lük bir seri yakalayan Limoges son çeyreğin başında farkı tek hanelere indirdi. (60-68) Son bölümde Dunston'ın etkili oyunu ve Heurtel'in yönlendirdiği hücumlarla Efes hata yapmadı, maç 89-77 bitti.


Efes maçı 15/27 üçlükle bitirdi; Heurtel 10s- 15a ile oynadı; Limoges'un en istikrarlı oyuncusu olan Schaffartzik 20s- 5a ile oynadı.




PINAR KARŞIYAKA:  Tarihinin ilk Euroleague maçına çıkan KSK, Euroleague'in devlerinden biri olan Barcelona'yı konuk etti ve beklenenden çok daha istikrarlı bir performans sergileyerek rakibini oyun olarak sürekli ezdi diyebiliriz. Barcelona karşısında rakibi uyutarak, son bölümde bir seriyle rakibi yenmek görece kolay olabilir ama maç boyunca neredeyse kusursuz oynayarak, maçın neredeyse tamamında önde giderek yenmek oldukça zor.


Ragland hazır olsa da, maça Kenan'la başlayan KSK ilk basketlerini de Kenan'dan buldu. İlk çeyrek 18-18'le bittikten sonra ikinci çeyreğin başında Barcelona öne geçse de, Ragland-Gabriel'in etkili oyunlarıyla KSK tekrar öne geçti ve müthiş savunmasıyla rakibini bu çeyrekte sadece 9 sayıda tuttu. KSK soyunma odasına 29-27 ile önde gitti.


Üçüncü çeyrekte kusursuz bir Karşıyaka vardı. Kenan-Carter'lar-Gabriel'in etkili oyunuyla bu çeyrekte 25-11'lik bir skor yakalayan Karşıyaka farkı bir ara 18 sayıya kadar çıkardı... Son bölümde Barca biraz daha iyi oynasa da fark 7 sayının altına inmedi ve KSK önemli bir zafer kazandı: 71-62


KSK'da Gabriel 12s- 10r, Colton Iverson 16s- 8r, Kenan Sipahi 5s- 6a ile oynadılar. Barcelona takım olarak 6/29 üçlük atarken, Arroyo-Satoransky-Navarro-Oleson dörtlüsü toplamda 18s (6/19 saha içi isabeti)- 2a - 6tk ile oynadılar.




DARÜŞŞAFAKA DOĞUŞ: İlk maçında dördüncülük yolunda kritik bir maça çıkan Darüşşafaka Doğuş, çok da etkileyici oynamadığı maçta son dakikada geriden gelerek maçı uzattı ve uzatmada çok rahat bir galibiyet aldı...


DD tempoyu düşürmeye çalışırken, Sassari ilk bölümde farkı yedi sayıya kadar çıkardı. 13.dakikada skor Sassari lehine 27-18 olduktan sonra Ender-Lucas-Emir-Milko-Slaughter beşi sahadayken hem çok iyi savunma yapan, hem de iyi top yönlendirerek önemli bir seri yakalayan DD ilk yarıyı 32-31 önde bitirdi.


Üçüncü çeyrekte de skor genellikle dengede gitti, son dakikalarda Ssr'de Haynes'in etkili oyunuyla son dakikaya 61-66 ile girildi. Milko'nun üçlüğüyle bitime saniyeler kala skor dengelendikten sonra Milko takımına maçı kazandıracak üçlüğü kaçırdı ve maç uzatmaya gitti.


Uzatmaya Lucas-Redding-Emir-Milko-Slaughter'la başlayan DD müthiş bir ivme yakaladı. Müthiş savunma eforu ve Emir'in yönlendirdiği hücumlarla maçı koparak DD maçı 83-74 kazandı.


Emir Preldzic 7s- 7r- 8a ile çok yönlü katkı verdi.








                                                                 EUROCUP




BANVİT: Geçen sezonun yarı finalisti, bu sezona yenilenmiş kadrosula başladı. Buducnost deplasmanında maça dış şutlardaki isabetle başlayan Banvit üç dakikada 11-5'i yakaladı ama rakip takımın molasından sonra maçın sonuna kadar kendine gelemedi. Tadija Dragicevic ve Suad Sehovic'in etkili oyunlarıyla on dakikada 26-11'lik bir seri yakalayan Buducnost, rakibinin bir daha maça ortak olmasına da izin vermedi ve maç 83-70 bitti. Dragicevic 20s üretirken, Sehovic 16s- 5r, Cook 8s- 12a ile oynadılar. Banvit'te ise Dominique Johnson haricinde beklentileri karşılayabilen bir oyuncu olmadığını söyleyebiliriz; takım halinde 6a/18tk ve 4/18 dış şut isabetiyle oynadılar.



TRABZONSPOR MP: Geçen yılın Eurochallenge finalisti, Aris'i konuk ederek başladı. İlk dakikada Velickovic'in sakatlanması ve daha sonra diğer uzunların da faul problemine girmeleriyle TS maç içinde sıkıntı yaşadı. Aris, özellikle Amerikalı oyuncularıyla maça tutundu. Fark hiçbir zaman çift hanelere çıkmadı. Son bölümde serbest atışlarda hata yapmayan TS maçı 74-71 kazandı. Stipanovic 19s- 3r- 3a ile oynarken Aris takım olarak 14/24 serbest atış kullandı.



BEŞİKTAŞ SJ: Beşiktaş'ın Rytas deplasmanındaki ilk yarı performansı KSK maçındaki ilk yarı performansının tamamen tersiydi. Müthiş hücum setleri oynayan Beşiktaş, pota altında da Lampe'nin etkili oyunuyla farkı açtı. İlk yarı 49-30 bittikten sonra üçüncü çeyrekte de fark çift hanelerde gitti. Son bölümde ise oyun tamamen tersine döndü, Rytas'ın dış şutlarda isabetleri bulması ve Beşiktaş'ın top kayıplarıyla Rytas farkı tek pozisyona kadar indirdi. Lampe'nin içerden bulduğu basket galibiyeti garantiledi: 91-87 Lampe maçı 20s- 5r ile tamamladı.



GALATASARAY ODEABANK: Neptunas deplasmanında maça iyi başlayamayan GS 15.dakikada sekiz sayı farkla geriye düştü: 33-25. Dorsey'nin etkili oyunu ve Neptunas'ın dar rotasyon nedeniyle zorlanmasıyla GS ikinci yarıda üstünlüğü ele aldı. Üçüncü çeyrek GS lehine 67-59 bittikten sonra son çeyrekte de Neptunas dengeyi yakaladı ama McCollum'un dış şutlardaki başarısı ve son saniyelerde Neptunas'ın yaptığı basit hatalar galibiyeti temsilcimize getirdi: 94-90 McCollum maçı 32s - 6r - 4a ile tamamladı.




       



sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

14 Ekim 2015 Çarşamba

Euroleague’de ilk hafta

            Euroleague’de mücadele başlıyor… İlk hafta maçlarına bakalım…


Perşembe 19:00 Pınar Karşıyaka-Barcelona:

      Pınar Karşıyaka, tarihindeki ilk Euroleague maçında Euroleague tarihinin en iyi takımlarından birini konuk edecek…


Sezonun ilk iki maçında Ragland’sız oynamak zorunda kalan Pınar Karşıyaka, Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde 0-15’lik başlangıçtan sonra çok iyi oynadı. Ligde ise Beşiktaş deplasmanında maçı baştan kopardılar. Justin Carter takımın lideri olarak sivriliyor, Colton Iverson pota altında etkili, Kenny Gabriel bildiğimiz gibi, Kenan sezona iyi başladı.


         Barcelona da sezona iyi başlayan takımlardan biri. Süper Kupa’da Gran Canaria-Unicaja Malaga’yı geçip kupayı alan Barcelona, lige de Zaragoza deplasmanındaki galibiyetle başladı. Navarro sahalara döndü; Tomic haftanın en iyi oyuncusuydu. Pascual’in sekizinci sezonunda gençlerle tecrübelilerin çok iyi birleştiği bir kadro ortaya çıktı.



Diğer Maçlar: Cuma günü Kuban-Panathinakos ve Zielona Gora-Zalgiris maçları var. Zalgiris deplasmanda kesin favori olarak dururken, Kuban’daki maç haftanın çekişmeli maçlarından biri olabilir.



Perşembe 21:00 Darüşşafaka Doğuş-Dinamo Sassari:


         Euroleague’e wildcardla katılan Darüşşafaka Doğuş ilk maçında gruptan çıkmak için direkt rakiplerinden biriyle İstanbul’da karşılaşacak…


         Darüşşafaka Doğuş Cumartesi günü Gaziantep’e gitti; düşük skorlu geçen maçta Daçka’nın son dakikalardaki üstün performansıyla kazandığını görüyoruz. Rakip takımdan daha çok asist yapan ve daha az top kaybı yapan Daçka’da Gordon-Harangody-Preldzic daha çok öne çıkan isimler oldular.


         Dinamo Sassari; geçen yıl Euroleague’de Efes’le, Eurocup’ta Banvit’le aynı gruplardaydı. Sezon sonunda İtalya Ligi’ni kazandılar. Koç Sacchetti görevde kalırken, David Logan dışında kadro baştan aşağı yenilendi. Haynes-Logan-Eyenga-Alexander-Varnado şeklinde bir beşleri olduklarını görüyoruz. Rok Stipcevic de takımın diğer gardı. Sacchetti’nin oynatmayı planladığı yüksek tempo sistemine bu sezonki kadronun daha fazla uyum sağladığını söyleyebiliriz. Pazartesi günü de deplasmanda Cantu’yu rahat yendiler.

        
Diğer Maçlar: Bu grupta tüm maçlar Perşembe akşamı oynanacak. CSKA-Maccabi Euroleague tarihinin en klasik eşleşmelerinden birinde karşılaşacaklar; Malaga ise Brose Bamberg deplasmanında başlıyor.



Cuma 19:45 Fenerbahçe-Bayern Münih:


         Fenerbahçe, geçen sene de ilk turda eşleşip iki maçta da yenmeyi başardığı Bayern Münih’i konuk ediyor…


         Salı günü eksik TED Ankara Kolejliler’i maç boyunca rahat bir oyun oynayarak yenen Fenerbahçe’de Datome ve Vesely öne çıkan isimler olmuşlardı. Bu maçta Pero Antic tribüne çıktı, Ekpe Udoh özellikle maçın ilk bölümünde etkili oldu, genç Ömer Faruk da aldığı sürelerde özellikle hücum tarafında etkili oldu…


         Geçen seneki hayal kırıklığının ardından takımdaki iyi oyuncuları kadroda tutan ve kalan yerlere de çok iyi takviyeler yapan Bayern Münih, ligdeki ilk iki maçını kazanmıştı, son maçlarında ise kendi sahalarında Bonn’a kaybettiler. Bayern’in yine Pesic’in hızlı hücum basketbolunu oynadığı görüyoruz, her maçta 80 sayının üstüne çıktılar…

Diğer Maçlar: Perşembe akşamı Kızılyıldız-Strasbourg dördüncülük yolunda kritik olabilecek olan bir maça çıkıyorlar. Cuma akşamı Khimki-Real Madrid ilk turun en iyi maçlarından biri olması muhtemel bir maç oynayacaklar.




Cuma 21:45 Limoges-Anadolu Efes:


         Ivkovic’in ikinci sezonunda çok iddialı bir kadro kuran Anadolu Efes, Euroleague sezonunu Fransa’da açıyor…

         Geçtiğimiz iki yılın Fransa Ligi şampiyonu Limoges, sezona Süper Kupa finalinde fark yiyerek başladı. Limoges lige 2-1’le başladı. Gard ikilisi Westermann-Schaffartzik çok etkili olurken, takımın dar bir rotasyonla oynadığını görüyoruz.


         Efes’in lig maçı ertelenmişti, geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde Pınar Karşıyaka’yı son saniyede Dunston’ın basketiyle geçtiler. Maça mükemmel başlayıp, daha sonra saçmalayan ve Ragland’sız oynayan rakibini maça ortak eden, hatta maçı kaybetme noktasına gelen bir Efes izlemiştik. Kontrol Granger’dayken Efes çok iyi ama Heurtel’le bir uyumsuzluk var. Cedi Osman KSK’ya karşı forma giyememişti. Diebler da ilk maçında pek iyi değildi, Saric’in son iki dakikadaki performansı, Dunston’ın pota altı etkinliği takım adına olumlu gelişmeler oldu.


Diğer Maçlar: Perşembe gecesi Olympiakos, Cedevita’yı ağırlıyor. Cuma gecesi de Milano’nun konuğu Laboral Kutxa olacak.






13 Ekim 2015 Salı

Becker'in Eli !

Djokovic'in 2011 sezonuyla birlikte başlayan ve bu sezonla birlikte -kanımca- zirveye ulaşan durdurulamayan performansının altında yatan nedir: Bence kesinlikle Boris Becker'dir.

Marian Vajda'nın Djokovic'i 2011 yılıyla birlikte var etmesini kesinlikle göz ardı edemeyiz.Her ne kadar 2013 ile birlikte biraz daha ailesine vakit ayıracağını söyleyip bir köşesine çekilse de halen Djokovic'in başka mentörü ve antrenörü olmaya devam ediyor.Ancak Djokovic'in Becker ile geçen yaklaşık 2 yılında oyununda yaşadığı müthiş dönüşümü yadsımamız imkansız.

Hemen bunu istatistiklerle açıklayayım.Ağustos'un ortalarında Cincinnati'nin hemen öncesinde ortaya konulan araştırmaya göre Novak Djokovic ilk servislerini bulma oranını %65'den %67'ye çekmiş durumda.%65 oldukça iyi bir yüzde.Zaten Djokovic'de 2011'deki gelişiminde bunun önemli bir parça olduğunu söylüyor.Hatta riskli servislerden ziyade atabileceği en garanti servise yöneldiğini söylüyor.İşte tamda bu noktada Becker devreye girdi.Hem Djokovic'in ilk servisleri %2 yükseldi, hem de ilk servislerinden bulduğu puan %74'den %75'e çıktı.

Herhalde Becker'in ne kadar iyi bir servis-voleci olduğunu anlatmamıza gerek yok ki Djokovic 2011'de 3.9 olan maç başı ace sayısını 2015'de neredeyse 1.5 katına çıkartarak 5.8'e ulaştırmış durumda.Yani 2011'e göre hem daha garanti hem de daha etkili servis atıyor.Hele de 2011 öncesi dönemle karşılaştırdığımızda aradaki uçurumlar iyice ortaya çıkıyor.Aynı şekilde Djokovic'in maç başına yaptığı çift hata sayısında ve tie-breaklerdeki karnesinde de önemli bir fark göze çarpıyor.Artık en kritik yerlerde de teniste ''Acil durumda camı kırın'' diye tabir edilen servislere daha iyi gidebiliyor.Daha bu sezon bitmemesine rağmen daha fazla tie-break oynamış durumda ve 2011'de 9-9 iken bu sezon 13-9'luk bir karnede.Bir de bunların yanında servis oyunları 2011'e göre %86'dan %90'a yükseltmiş durumda.

Becker gibi kazanmayı çok iyi bilen daha 18 yaşında Wimbledon zaferine ulaşmış biriyle çalışmanın avantajları sadece kort içinde olmamalı.Djokovic'in bu sezonki performansına baktığımızda Avustralya Açık öncesi katıldığı Doha dışındaki tüm turnuvalarda en az final oynamış durumda.Geçen haftaki Çin Açık zaferiyle birlikte üst üste 12 tane turnuvada en az final oynadı.2011'de Roland Garros'a gelene kadar bu sayı 7'ydi ancak orada yarı finalde Federer'e elenene kadar üst üste 37 maçını kazanmıştı.Belki de bence 2011'in 2015'ten üstün olan tek yanı bu.Kazanma alışkanlığından bahsediyordum: Djokovic bu sezon top 10 oyuncularına karşı 23-5'lik karneye sahip.Daha önce 2012 ve 2014'de yine kendisi 2013'de de Nadal 24 galibiyet alabilmişti.Djokovic'in mevcut formunu düşündüğümüzde (önümüzde Şangay, Paris ve yıl sonu turnuvası Londra var) 30'u geçebileceğini rahatlıkla önce görebiliriz.Bu da top 10'daki en elit oyunculara karşı maç içindeki çok ufak anlarda çok daha sağlam kalabildiğinin bir göstergesi.

Son olarak biraz da istatistiklere pek yansımayan ama Djokovic'in oyunundaki değişimi gösteren etkilerden bahsedicem.Mesela 2011 Wimbledon finaliyle 2015 finalini karşılaştıralım.2011'deki finalde Wimbledon'ın ruhunun aksine 2 tane basiline oyuncuyu korttaydı.Nadal sadece 9 kere fileye gelirken Djokovic'de bu sayı biraz daha fazlaydı: 26.2015'de ise Djokovic kanadında bu sayı 34'e çıkmış durumda.Her ne kadar 26 ile 34 arasında dağlar kadar fark olmasa da izleyenler açısından bu fileye çıkışların zamanlaması ve kalitesi çok değişmiş durumda.Djokovic'i saf bir voleci olarak niteleyemeyiz ancak maçlarda onu daha çok fileye çıkarken veya ralli içinde fileye gelmekten çekinmezken görebiliyoruz.Özellikle backhandine gelen yüksek volelerdeki başarısı kesinlikle çok üst düzeye çıktı.Aynı zamanda karşısında iyi bir voleci olduğunda da nasıl oynayacağını iyi biliyor.Lafı 2014 ve 2015 Wimbledon finallerine getirmeden önce 2013'de Djokovic'in bence Murray'e hediye ettiği bir Wimbledon var.Becker ile birkaç ay erken çalışmaya başlasa şu an 4 Wimbledon sahibi olmaması için hiçbir sebebi olmazdı.

2014 ve 2015 Wimbledon'larındaki en büyük fark Novak Djokovic'in oyununun oldukça çime evrilmesi oldu.Federer'in servis volelerine, chip & chargelarına çok daha iyi yanıt verebiliyor hatta kendisi de voleye çıkabiliyordu.80'lerdeki finalleri hatırlatmasa da Djokovic-Federer ikilisi çimde oynanan bir maç bakımından bize 2000'lerde iyi bir deneyim yaşattı.Djokovic'in bu finalleri kazanmasındaki en büyük payın Becker'e ait olduğunu düşünmekle birlikte Becker'le çalışmasaydı 2 finali de kaybetceği düşünceğini taşıyorum.

Son bir not olarak Djokovic'in gelişiminde Becker'in, daha öncesinde de Vajda'nın etkisi çok büyük.Ama bir önemli nokta da geçen senenin Temmuz aylarında evlenip birkaç ay sonra da baba olması oldu.Benzer bir durumu Andy Murray'de de gördük.


Emin Kazdaloğlu

Twitter:@Nickonharf

abcspor.com