31 Aralık 2015 Perşembe

Eurocup - İlk Tur Değerlendirmesi

Eurocup'ta son 32 gruplarında heyecan yeni yılda başlayacak. Bu maçlar öncesi ilk dönemde en çok dikkat çekenleri tekrar not edelim...



      TAKIMLAR


EN İYİ TAKIM: Tabii ki 10-0 yapan Valencia 'en iyi takım' seçilmeyi hak etti; Valencia tüm maçlarını ortalama 12 sayı farkla kazandı ve ilk tur boyunca mükemmel savunma yaptı. Gard Van Rossom ve uzunlar Sikma-Hamilton-Dubljevic en etkili oyuncular oldular. Tecrübeli kısalar Rafa Martinez ve San Emeterio, Daçka'dan giden John Shurna da maçlar ilerledikçe daha etkili olan oyuncular.



BEKLENTİLERİ AŞAN TAKIMLAR:  A Grubu'nu 8 galibiyetle bitiren Dominion Bilbao Basket, 7 galibiyetle bitiren Dolomiti Energia Trento; B Grubu'nu 7 galibiyetle bitiren Ludwigsburg; D Grubu'nu 7 galibiyetle bitiren Aris; E Grubu'nu 8 galibiyetle bitiren Zenit ve 7 galibiyetle bitiren Avtodor Saratov bu alandaki adaylarımız olacak. Bu beş takım arasında birinciyi seçmek zor olsa da B Grubu'nda Reggio Emilia ile Alba Berlin'i geçen Ludwigsburg'u seçeceğim. Ludwigsburg oldukça enteresan bir takım. Avrupa'daki ilk sezonlarında Mustafa Shakur haricinde yine tecrübesiz bir kadroya sahipler, ortalama olarak oldukça kısa boylu bir takım olduklarını söyleyebiliriz.



EN TEHLİKELİ DÖRTLÜ: Burada yine takım performansı öne çıksa da, takımın en çok dikkat çeken dört oyuncusuna dikkat çekelim. Zenit takımının dört oyuncusu, bireysel olarak da sivriliyorlar ama özellikle beraber oynarken takımı çok üst noktaya taşıyorlar. Zenit bench'inin vasat olduğunu söyleyebiliriz. Oyunculara bakalım...


_ Zabian Dowdell 12s- 2.5r- 5.5a- 1.5tç /2.5tk ortalamalarıyla oynuyor ve müthiş şut attığını söyleyebiliriz.


_ Ryan Toolson 19s- 2r- 3a /2tk ortalamalarıyla oynuyor, sadece yedi maça çıktı ve yine çok başarılı şut yüzdeleri var.


_ Janis Timma 13s- 5r- 4a /2.8tk ortalamaları var; üçlük yüzdesi düşük, iki sayılık atışlarda ve serbest atışlarda mükemmele yakın performansı var.


_ Takımın en tecrübeli oyuncusu Kyle Landry 11s- 8r /0.4tk ortalamalarına sahip. Serbest atış çizgisinde %94'le müthiş oynuyor.




EN BÜYÜK HAYALKIRIKLIKLARI: Burada ortada kaldığımı söyleyebilirim. Buducnost, Beşiktaş ve Lietuvos Rytas adaylarımız olacak. Rytas her zamanki gibi yerli oyunculara dayalı bir sistemle oynadı. Laprovittola çok iyi oynadı, Litvanyalılar Juskevicius-Orelik de iyiydi ama pota altında Lavrinovic hariç hiç katkı alamadılar... Buducnost, Cook-Sehovic-Dragicevic-Maric gibi tecrübeli oyuncularına rağmen, kenar oyuncularından fazla destek alamayınca ve grupları da zor olunca erken elendiler... Beşiktaş SJ ise çok rahat bir grupta yer almalarına rağmen; sezon içindeki koç değişikliği ve Lampe'nin sakatlığıyla arka arkaya yenilgiler aldı, kritik PAOK-Olaj yenilgileriyle ilk turu geçemediler...




            OYUNCULAR





EN İYİ OYUNCU: İlk turların açık ara en çok index puanına sahip olan oyuncusu Loukas Mavrokefalidis oldu ama takımı AEK elendi... D.J. Cooper çok iyi başladı, Krasny'nin maddi sıkıntılarından sonra ayrıldı ve AEK'ya gitti ama AEK'nın Eurocup'tan elenmesiyle ikinci turda göremeyeceğiz... Tur atlayan takımlarda oynayan oyuncular arasında en yüksek index rating'ine sahip olan oyuncu ise Errick McCollum. Üç maça ilk beşte başlayan McCollum toplamda on maçta 28 dk ortalama süre aldı. 20s- 3.8r- 3.5a- 1.2tç /2.6tk ortalamaları yakalarken %48 ikilik, %42 üçlük ve %87 serbest atış isabetleri var.


RİBAUND ve BLOK KRALI: Bu iki alanda da liderliği Kevin Tumba aldı, '91li Tumba Avrupa Kupaları'ndaki ilk yılını Spirou Charleroi takımında geçirdi. 8.5s- 9.9r- 1tç- 2.6b /1.2tk ortalamalarıyla oynadı, takımı tur atlayamasa da bireysel olarak çok dikkat çekici bir performansa imza attığını söyleyebiliriz. %65 ikilik ve %56 serbest atış yüzdeleri var.



ASİST KRALI: Bu alanda da D.J. Cooper açık ara lider oldu ama biz turlayan takımlara bakalım. Bu sezon ilk kez İspanya dışına çıkan Quino Colom 11.5s- 5r- 7.8a- 1.5tç /2.7tk ortalamalarıyla çok dikkat çekici bir ilk tur geçirdi.








sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

2016 WTA Dünya Turu’na bakış

WTA'in yeni sezon takviminde fazla değişiklik yok. Bazı değişikliklere ve aylık fikstürlere bakalım..


OCAK: Yılın milli takımlar seviyesindeki ilk turnuvası Hopman Cup olacak. Serena Williams'ın yanı sıra Karolina Pliskova-Elina Svitolina ve sakatlıktan dönen Sabine Lisicki turnuvaya katılacak önemli kadınlar. Yılın ilk Premier turnuvası da ilk haftada Brisbane'de düzenlenecek. Halep-Muguruza-Sharapova-Kerber bu turnuvada olacaklar. Shenzhen ve Auckland'da küçük turnuvalar oynanacak... Grand Slam öncesi Avustralya'da Sydney ve Hobart'ta küçük turnuvalar olacak...18'inde ise yılın ilk Grand Slam'i olan Avustralya Açık başlayacak…


ŞUBAT: Ayın hemen başında FED Cup heyecanı başlıyor... Ertesi hafta, bu yıl ilk kez düzenlenecek olan iki turnuva var. St.Petersburg'da Premier turnuvası oynanacak ve  Tayvan'da da küçük bir turnuva düzenlenecek… Ertesi hafta Dubai ve Rio ile geçiliyor... Doha'daki önemli turnuva ve Acapulco turnuvaları oynanacak…Ayın sonunda Kuala Lumpur ve Monterrey'deki küçük turnuvalar var...


MART: Erkeklerde olduğu gibi, kadınlarda da Indian Wells ve Miami'deki turnuvalar bu ayı dolduracak... Bu yıl, Olimpiyatlar-Grand Slam'ler ve Yıl Sonu Finalleri haricinde yılın en önemli iki turnuvasının bu ayda olduğunu söyleyebiliriz...


NİSAN: Toprak kort turnuvaları Charleston'daki Premier turnuvasıyla başlıyor. Bu hafta ayrıca Katowice'deki küçük turnuva var… Ertesi hafta FED Cup yarı finalleri var ve Bogota'daki turnuva oynanacak… Sonraki hafta, Stuttgart'daki Premier turnuvası ile takvimdeki yeri değişen ve toprak zeminde oynanacak olan İstanbul Cup oynanacak… Ay sonunda ise Rabat ve Prag'daki küçük turnuvalar var...

MAYIS: Erkeklerle beraber aynı turnuvalarla başlıyor. İlk haftada Madrid, ikinci haftada Roma oynanacak… Grand Slam öncesi son küçük turnuvalar Strasbourg ve Nürnberg'de oynanacak… Ayın sonunda ise Roland Garros başlıyor...


HAZİRAN: Çim kort turnuvaları bu ayda oynanacak. Nottingham ve Hertogenbosch'daki küçük turnuvalarla başlıyoruz… Ertesi hafta, Birmingham'daki Premier turnuvasıyla birlikte, bu yıl takvime yeni giren Mallorca oynanacak.…. Grand Slam öncesi Eastbourne turnuvası var… Ayın sonunda Grand Slam'lerin en prestijlisi Wimbledon başlıyor...


TEMMUZ: 11’inde Avrupa'da iki küçük toprak kort turnuvası var; Bükreş ve Bad Gestein… Ertesi hafta Amerika turu başlıyor. Stanford'daki Premier turnuvası ile birlikte Citi Open oynanacak, bu hafta Avrupa'daki son turnuva olan Bastad var… Ayın sonunda ise Rogers Cup başlıyor...


AĞUSTOS: 1’inde Florianapolis ve -bu yıl ilk kez düzenlenecek olan- Jiangxin turnuvaları var… Ertesi hafta Rio'daki Olimpiyat turnuvası var… 15'inde Cincinnati'daki büyük turnuva var... Grand Slam öncesi Connecticut'taki turnuva ile beraber bu yıl ilk kez düzenlenecek olan Louisville turnuvası var... Yılın son Grand Slam'i US Open ay sonunda başlıyor...


EYLÜL: 12’sinde Quebec ve Tokyo'daki küçük turnuvalar var… Sonraki hafta Toray Pan Pacific Open ile birlikte Seul ve Guangzhou'daki küçük turnuvalar var... Ertesi hafta Wuhan'deki büyük turnuva ile Taşkent'teki küçük turnuva var..


EKİM: 3’ünde Pekin'de yılın son büyük turnuvası oynanacak. -yıl sonu finalleri hariç-… Tianjin-Hong Kong-Linz'de küçük turnuvalar var... Avrupa'daki iki küçük turnuva Kremlin ve Lüksemburg'da… Sonraki hafta Singapur'da Yıl Sonu finalleri var… Ay sonunda ise Zhuai'de ilk sekiz dışı oyuncuların katılacağı Elite Trophy var...


KASIM: Ayın 7'sinde FED Cup finalleri var...








sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

29 Aralık 2015 Salı

Euroleague Top16 İlk Hafta

Euroleague’de Top16 gruplarında mücadele yılbaşı öncesi başlıyor.  Bu hafta, Eurocup maçları olmadığı için ve yılbaşı öncesi olduğu için maçlar Salı günü başladı. Kalan maçlar Çarşamba akşam oynanacak…


E GRUBU


Unicaja Malaga – Darüşşafaka Doğuş 


İlk tur D Grubu’nda da eşleşen iki takımın maçlarını ev sahibi olan takımlar kazanmıştı. Burada da gelenek bozulmadı. Maça Darüşşakafa Doğuş iyi başladı ama farkın açılabileceği bölümlerde hakemlerin Malaga'dan yana kararlar vermeleri ve Malaga'nın dış şutlarda isabet yakalaması, üstüne DD'un da saçma top kayıpları yapmasıyla fark açılmadı... İkinci yarının başından itibaren Unicaja Malaga'nın çok iyi dış şut bulması ve Darüşşafaka Doğuş'un sistem dışı hücumlar yapmasıyla maç Malaga lehine döndü. Son bölümde Edwin Jackson'ın da mükemmel oynamasıyla Malaga kazandı, Daçka adına çok yazık oldu diyebiliriz, bu sezon Daçka'nın kaybettiği maçlar arasında en iyi oynadığı maç bu maçtı... Malaga'da müthiş bir şut isabetiyle oynayan Edwin Jackson 20 dakikaya 20 sayı sığdırdı. Hendrix 13s- 8r- 3tç - 2b ile oynadı... Darüşşafaka Doğuş'ta ise 15s- 11r ile oynayan Semih Erden'in dışında etkileyici bireysel performans olmadı...




Çarşamba 19:00 Anadolu Efes - Kızılyıldız 


İlk turun ortalarında istendiği çizgide olmasa da, son maçlarda ritm yakalayan ve –biraz abartılı olarak söyleyecek olursak- ‘dosta güven veren, düşmana korku salan’ Anadolu Efes, Top16’deki ilk maçında belki de fikstürdeki en kolay maçlardan birini oynayacak. Kızılyıldız, bilindiği gibi son maçta Bayern Münih’i evinde yenerek tur atlamıştı. Top16 öncesi kadroya iki takviye yaptılar; Williams yerine Micic, Thompson yerine Kinsey takviyeleri yapıldı. Kızılyıldız normal sezona da berbat başlamış, kadrodaki uyumsuz yabancılar –Mekel&Sofo- gönderilmesi, Jovic&Guduric’in daha iyi oynamaları, Zirbes’in sürekli istikrarlı oynaması ve son olarak da Amerika’dan transfer edilen Quincy Miller’ın etkili oyunlarıyla turu geçmişti. Kızılyıldız, Top16’de zayıf gruba düşmüş olsa da bu grubun da en zayıf halkalarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Kinsey-Miller’la atletik bir takımlar  ve güçlü rakiplerine sürpriz yapma ihtimali de yüksek ama turu geçmek için deplasmanlarda kazanmak zorundalar; bunu başarabilecekler mi, genel olarak sanmıyorum ama özellikle bu maçta işleri çok zor olacak.








Çarşamba 21:00 Fenerbahçe - Panathinaikos 


Euroleague’in klasik eşleşmelerinden olan bir maç daha… İlk turda çok rahat lider olan Fenerbahçe, Top16 ilk maçında Euroleague’in en tecrübeli takımlarından biri olan Panathinaikos’u konuk ediyor. Panathinaikos sezona kötü başlamıştı ama son dört maçı kazanarak kendi gruplarını üçüncü sırada bitirdiler. Raduljica başta olmak üzere yeni transferler Calathes-Feldeine’in de ritmlerini arttırması önemli oldu. Diamantidis sezon ilerledikçe kendini buluyor, Gist son haftaların formda isimlerinden biri oldu. Top16 ilk haftasında E Grubu’nun kesinlikle en zor maçı olacak.


Diğer Maç: Gruptaki diğer maçta Çarşamba 20’de Cedevita Zagreb ile Lokomotiv Kuban karşılaşacaklar. İki takım da bir bakıma beklentilerin üstüne çıktı diyebiliriz. Cedevita, -ilk tur grubundaki rakiplerinin kötü performanslarını da unutmamak gerek- aradaki maçlarda başarılı bir grafik çizerek tur atlamayı başardı. Dördüncü Euroleague katılımlarında ilk kez Top16 gördüler ve bu aşamadan sonra iddialı olmalarını da beklemiyorum. Diğer taraftan Lokomotiv Kuban, -iç sahadaki Gora mağlubiyetini dikkate almazsak- neredeyse mükemmel bir performans ortaya koydu. Malcolm Delaney takımın lideri. Broekhoff-Claver tüm maçlara ilk beş başlayan oyuncular, Randolph sakatlıktan döndü. Lokomotiv Kuban grupta ilk iki yarışına dahil olmak için bu tip maçları kesinlikle kazanmak zorunda.


F GRUBU



Salı gününün Dev Maçları: 


Khimki-CSKA Moskova: Top16'in ilk maçı olan Moskova derbisinden başlayalım. Bu sezon Euroleague'de şu ana kadar izlediğimiz en iyi maçtı ve Top16 süresince de en iyi maç olarak kalması muhtemel... CSKA maça iyi başlayan taraf oldu, fark çift hanelere kadar çıktı ve soyunma odasına 10 sayılık farkla gidildi. İkinci yarıda ise bambaşka bir maç izledik. Rice-Shved ikilisinin sırtladığı Khimki dış şutlarla farkı kapattı; Sokolov oyuna girdikten sonra CSKA hücumlarda tamamen bocaladı. Son beş dakikada hakemlerin de ince ince CSKA lehine çalışmalarına rağmen CSKA bir türlü öne geçemedi, Shved'in son hücumdaki Kobe Bryant-vari hücümuyla Khimki maçı kazanmayı başardı ve Top16'e çok kritik bir galibiyetle başladı...


 Olympiakos-Barcelona: İki gün önce Madrid'de derbiyi kazanan Barcelona, o maçın yorgunluğuna ek olarak Tomic'in maçın başında faul problemine girmesi ve kötü dış şut yüzdesi de eklenenince maça tutunamadı. Dinlenmiş Olympiakos, sakatlıktan çıkan Spanoulis'in de etkili performansıyla rahat bir galibiyet aldı.



Diğer Maçlar:  _ Çarşamba gününün ilk maçı Zalgiris Kaunas ile Laboral Kutxa arasında olacak. Düşük bütçeli iki takımın Top8 yarışında gireceğini düşünmüyorum. İki takım için de bu maç kritik bir öneme sahip olabilir, bu maçı kazanacak olan takım iddiasını ileriki haftalara taşıyacaktır muhtemelen, hedef maçını kazanamayan takım ise ilerleyen haftalarda daha fazla geriye düşebilir.


_ İlk haftanın son maçında Real Madrid, Brose’yi konuk edecek. İlk tur grubunda yedinci maçlar sonunda elenme noktasına gelen Madrid’in, ilk turu oldukça rahat bir şekilde oynayan Brose’yle karşılaşmasını merakla bekliyoruz. Pablo Laso ile Andrea Trinchieri’nin taktiksel mücadelesi de ilginç olabilir.







sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1

2016 ATP Dünya Turu’na bakış

ATP’nin yeni sezon takviminde fazla değişiklik yok. Yeni eklemelere ve programa aylara göre bakalım...


OCAK: Sezon 4 Ocak’taki küçük turnuvalarla başlıyor. Bu hafta ayrıca Hopman Cup düzenlenecek, Andy Murray-Gael Monfils-Jack Sock bu turnuvaya katılacak olan önemli isimler olacaklar. Brisbane-Chennai-Doha turnuvalarının düzenleneceği haftadan sonra Sydney-Auckland haftası var ve sonraki hafta Avustralya Açık başlayacak. Son beş yılın dördünde şampiyon olan Novak Djokovic tabii ki bu yılın da en büyük favorisi; bakalım onu durdurabilecek biri çıkacak mı?


ŞUBAT: Küçük turnuvalarla başlıyor. Ayın ilk haftasında Quito ve Montpellier’e ek olarak yeni bir turnuva var; Sofya’da Garanti Koza turnuvası oynanacak… 8 Şubat haftasında, yılın ilk 500 puanlı turnuvası olan Rotterdam var. 250’lik Memphis ve 250’lik Buenos Aires var… 15 Şubat’ın 500 puanlı turnuvası Rio olacak. Marsilya ve Delray Beach de haftanın küçük turnuvaları… 22 Şubat haftasında ise iki tane 500’lük turnuva var; Dubai ve Acapulco. Dubai’deki turnuvanın puan olarak olmasa da prestij olarak bir Masters turnuvası gibi olduğunu görüyoru. Bu haftaki diğer turnuva da 250’lik Sao Paolo turnuvası… Ertesi hafta ise Davis Cup ilk tur maçları oynanacak…


MART: Alışageldiğimiz üzere Amerika’daki sert zemin turnuvalarıyla geçilecek. Indian Wells ve Miami Masters turnuvalarını geçen yıl Novak Djokovic kazanmıştı…


NİSAN: Toprak kort sezonu Casablanca’daki küçük turnuvayla hız kazanıyor. Aynı hafta Houston’da sert zemin turnuvası oynanacak. –2015’te Jack Sock kariyerinin ilk şampiyonluğunu elde etmişti…Monte Carlo Masters’dan sonraki bölümdeki yine küçük turnuvalar var… Son iki yılda Kei Nishikori’nin kazandığı 500Barcelona’nın yanı sıra Bükreş turnuvası da bu hafta oynanacak… Ayın son haftasında ise Estoril-Istanbul-Münih turnuvaları var…


MAYIS: İlk haftada Madrid Masters, ikinci haftada Roma Masters var… Paris öncesi son hafta iki küçük turnuva var; Cenevre ve Nice turnuvaları… Roland Garros’ta ise yılın ikinci Slam’i düzenlenecek…


HAZİRAN: Kısa süren çim kort sezonu Hertogenbosch ve Stuttgart’daki küçük turnuvalarla başlıyor… Halle ve AEGON’daki 500 puanlı turnuvalardan sonra  Nottingham’da küçük turnuva düzenlenecek… Ayın son haftasında ise her zamanki gibi grand slam’lerin en prestijlisi Wimbledon başlayacak…


TEMMUZ: 11’inde Davis Cup çeyrek final maçları oynanacak. Aynı hafta 500 puanlı Hamburg ve 250 puanlı Bastad ile Newport turnuvaları var… 18’inde Amerika turunun ilk turnuvası olan 500 puanlı Citi Open var. Yılın en çok turnuvalı haftasında Avrupa’da düzenlenecek olan üç toprak turnuvası da Gstaad-Kitzbühel ve Umag…. Ayın sonunda Rogers Cup oynanacak…


AĞUSTOS: 1’inde Atlanta ile başlıyor… 8 Ağustos’ta dört yıldır heyecanla beklenen Rio Olimpiyatları oynanacak. Aynı hafta ATP turunun yeni turnuvalarından 250 puanlı Cabo San Lucas oynanacak… 15’inde Cincinnati Masters var… Grand Slam öncesi son turnuva 22’sinde Winston-Salem’de oynananacak ve ayın son haftasında US Open başlayacak…


EYLÜL: 12’sinde Davis Cup yarı finalleri başlayacak… Bu ay ATP Turu’nda küçük turnuvalaar olacak; 19’unda Metz ve St.Petersburg oynanacak… 26’sında Asya turu başlıyor. Kuala Lumpur ve Shenzhen’de küçük turnuvalar olacak…


EKİM: 3’ünde iki tane 500 puanlı turnuva başlayacak. Pekin ve Tokyo’da iki turnuva olacak… 10’unda Shangai Masters başlıyor…  Shangai’dan sonra tekrar Avrupa turnuvaları var. 17’sinde  Kremlin-Stockholm haftasına yılın üçüncü yeni turnuvası olan Antwerp turnuvası eklendi. Bu turnuva 1998’den beri ilk defa düzenlenecek… 24’ünde yılın son 500’lük turnuvaları var; ikisi aynı haftada düzenleniyor Basel ve Viyana’da önemli tenisçileri görebileceğiz… 31’inde ise yılın son Masters turnuvası olan Paris başlayacak…


KASIM: 14’ünde Londra’da Yıl Sonu Finalleri var... 21’inde ise Davis Cup finalleri yılın son turnuvası olacak…






sahinarif88@hotmail.com



twitter: @arifsahin1


27 Aralık 2015 Pazar

Euroleague- Top16 grupları

Euroleague'de işin artık çok daha ciddi olduğu Top 16'e geldik. 14'er maçlı formatta üçüncü sezon oynanacak...



E GRUBU ve TEMSİLCİLERİMİZ


İlginç bir şekilde, ilk turu geçen üç temsilcimiz olan Fenerbahçe, Anadolu Efes ve Darüşşafaka Doğuş Top16'de aynı gruba düştüler. Gruptaki diğer takımlar; Lokomotiv Kuban, Unicaja Malaga, Kızılyıldız, Panathinaikos ve Cedevita Zagreb oldular.


Bu grupta geçen yılın final four takımı olan temsilcimiz Fenerbahçe'den başlayalım. Fenerbahçe, Obradovic'in üçüncü sezonuna geçen yılki kadroyu neredeyse baştan aşağı yenileyerek başlamıştı. Hickman'ın uzun sakatlığı sürerken Bogdanovic-Vesely takımda kaldılar,  Dixon-Sloukas-Kalinic-Datome-Udoh-Antic takıma katılan önemli isimler oldular. İlk turda Fenerbahçe'de takım uyumunun beklenenden çabuk olduğunu söyleyebiliriz. Real Madrid'in de kötü performansı ve alt sıraların karışmasıyla rahat bir şekilde birinci oldular.


Anadolu Efes, iyi başladı, sonra hayal kırıklığı yaratan yenilgiler aldı, iyi bitirerek grubunu ikinci sırada bitirmiş oldu ve Top16'de görece kolay olan gruba gitti. Efes'te kadro uyumu kolay sağlanmadı, Heurtel'in uzunlarla uyum yakalaması biraz geç oldu ama sonunda çok iyi oldu diyebilirim. Brown'ın yükselen formu, Tyus'un kendisini toparlaması, Saric'in olumlu katkısı, Granger'ın kariyer sezonu, Diebler'ın istikrarlı performansı ve Furkan'ın yükselen ritmi derken Efes sezonun geri kalanı adına çok ümit verici bir grafik çiziyor.


Darüşşafaka Doğuş, Euroleague ilk turunda en zorlu gruptaydı. Brose ile dördüncülük çekişmesini beklerdik ama Maccabi'nin berbat performansıyla Brose üçüncü sıraya çıktı ve Daçka-Maccabi kapıştılar. Daçka'nın sezon içindeki Wilbekin-Furkan hamleleri başarılı oldu ve takım hedef maçlarını kazanarak tur atladı. Semih Erden konsantre olarak oynadığında Avrupa'nın en iyi uzunlarından biri, Slaughter berbat sezon başlangıcından sonra iyi toparladı, Harangody-Bjelica formdalar, takımın en önemli sorununun oyun kurmada olduğunu söyleyebiliriz.


Lokomotiv Kuban, beklentilerin tam aksine bir grafik çizdi ve Barcelona-Panathinaikos'un olduğu gruptan lider olarak çıkarak büyük bir başarı hikayesine imza attı. Bartzokas'ın takımında -Euroleague'in en fazla süre alan oyuncusu olan- Malcolm Delaney takımın lideri konumunda. Voronov-Broekhoff-Claver tüm maçlarda ilk beşte yer aldılar ve çok etkililer. Derrick Brown'ın yerine transfer edilen Chris Singleton beklendiği gibi diyebiliriz. Anthony Randolph da iyileşti ve son iki maçta iyi performanslara imza attı.


Unicaja Malaga sezona mükemmel başladı, ilk yarıda Kuzminskas'ın önderliğinde müthiş oynadılar ama ikinci yarıda ritm kaybettiler ve gruplarını ikinci sırada bitirdiler. Joan Plaza'nın takımında Kuzminskas haricinde çok da öne çıkan isimler yok. Nedovic-Diaz-Suarez-Hendrix-Thomas dikkat çeken isimler; Avrupa'nın en elit dış savunmacılarından biri olan Markovic ciddi bir sakatlık geçirdi, yerine DeMarcus Nelson transfer edildi.



Kızılyıldız sezona felaket başladı, Mekel-Schortsanitis transferleri başarısız oldu ve arka arkaya yenilgiler geldi. Quincy Miller transferinden sonra takım çabucak toparlandı. Maik Zirbes'in istikrarlı performansı, gençler Jovic-Guduric'in etkili oyunları takımı son maçta Bayern'e karşı galibiyete taşıdı ve tur geldi. Bayern'den genç Micic'i transfer ettiler.


Panathinaikos ilk turda bekleneni veremedi diyebiliriz. Yeni koçu Djordjevic'le beraber Diamantidis'in son sezonuna başlayan PAO, ilk altı maçta dört kez kaybetti, son dört maçı ise üstüste kazandı. Calathes-Feldeine-Gist tüm maçlara ilk beşte başladılar, tüm maçlarda kenardan gelen Diamantidis özellikle son maçlarda çok etkili oldu. Raduljica da maçlar ilerledikçe form tuttu.


Cedevita Zagreb, 'Zalgirisvari' diyebileceğimiz yapılanmasıyla dikkat çekici bir sistem oluşturdu. Sezona iki yenilgiyle başlayan Cedevita, Efes deplasmanında kazandıktan sonra arka arkaya galibiyetlerle avantajı yakaladı ve son maçlarda sürekli yenilmesine rağmen dördüncü Euroleague macerasında ilk kez gruptan çıkmayı başardı. Cedevita'da pivot Miro Bilan müthiş bir performans ortaya koyuyor. Pullen-White-Pilepic-Arapovic diğer dikkat çekici isimler oldular.




F GRUBU: Top16'i diğer grubu zorlu grup oldu diyebiliriz. Geçen yıl finalfour yapan takımlardan üçü; CSKA Moskova-Real Madrid ve Olympiakos bu gruptalar. Barcelona da grubun diğer dev takımı. Khimki-Laboral-Zalgiris ve Brose de grupta ilk dörde girmeye çalışacak olan diğer takımlar...



İlk turun tartışmasız en iyi takımı olan CSKA Moskova, ikinci tur başlarken uyum sağlayan Higgins ve form tutan Freeland'le rakiplerini daha fazla ürkütüyor. De Colo ilk turun en iyisi olmayı hak etti, Teodosic'in de Top16 döneminde daha etkili olacağını düşünüyorum.


İlk turun müthiş savunma takımı olan Olympiakos, Young'ın sakatlanması ve James'in takıma katılmasıyla pivot pozisyonundaki krizi de şu anda atlatmış gözüküyor. Olympiakos'un ezberlediğimiz bir sistemi var. Mantzaris-Spanoulis-Lojeski-Printezis takımın ilk beş oyuncuları, gençler kenardan gelerek katkı vermeye çalışacaklar.


Barcelona son yılların en kötü ilk turunu geçirdi. Tomic her zamanki gibi istikrarlı oynarken, takımın geri kalanında bir uyumsuzluk hakim. Arroyo-Satoransky-Oleson-Abrines-Perperoglou-Doellman-Samuels-Lawal ve tabii ki Juan Carlos Navarro daha uyumlu bir tablo çizmezlerse Barca'nın işi zor.


Geçen yılın Eurocup şampiyonu olarak katılan Khimki, sezona çok iyi başladı, son maçlarda yenilgiler alarak kendini riske atsa da Bayern Münih'in de kötü bitirişiyle birlikte kriz yaşamadı ve gruptan çıktılar. Khimki'de ilk turda Tyrese Rice çok etkili olmadı, Shved-Augustine-Davis etkileyici isimler oldular, Honeycutt geçen sezondan da iyi oynuyor, Dragic beklenenin altında ama iyi katkılar veriyor.
         

Laboral Kutxa ilk turda ikinciliğe çok yakındı ama Efes'in toparlanmasıyla beraber üçüncü sıraya geriledi. Tüm maçlarda oyuna sonradan dahil olan Ioannis Bourousis index puanında ligin en iyi oyuncusu oldu. Adams-James-Causeur-Hanga-Tillie takımın önemli isimleri ama Perasovic'in takımının bu turda iddialı olacağını sanmıyorum.


Almanya Ligi şampiyonu olan Brose Baskets ilk turda Maccabi'nin berbat performansının etkisiyle üçüncü sıraya yerleşti, ne ilk ikiye yaklaştılar ne de aşağıdakiler tarafından tehdit edildiler, Trinchieri'nin takımı güle oynaya üçüncü oldu diyebiliriz. Wanamaker takımın lideri konumunda. Wanamaker-Zisis-Strelnieks üçlüsünden ikisi devamlı sahada oluyorlar, Niccolo Melli koçunun kendisine verdiği 'point-forward' görevini müthiş bir şekilde yerine getiriyor. Theis-Harris katkı veren diğer oyuncular.


Real Madrid berbat başladı ama son üç maçı çift haneli farklarla kazanarak gruptan çıkmayı başardılar. Pivot Gustavo Ayon'un son maçlarda en etkili oyuncu olduğunu söyleyebiliriz, Taylor son maçlarda etkili olsa da Rivers tekrar transfer edildi. '99lu Doncic son maçlarda aldığı sürelerde çok etkili oldu.



Zalgiris Kaunas, tecrübeli ilk beş oyuncuları ve iki çaylak yabancıyla yoluna devam ediyor. Vougouikas kendine geldi diyebiliriz, Kalnietis özellikle hedef maçlarda etkili oluyor. Yabancılar Hanlan ve Motum da takıma çabuk uyum sağladılar.




sahinarif88@hotmail.com

twitter: @arifsahin1

25 Aralık 2015 Cuma

Euroleague İlk Tur Değerlendirmesi – C ve D Grupları


Euroleague’in ilk turunu değerlendirmeye son iki grupla devam ediyoruz...




C GRUBU



C Grubu’nda A Lisans’lı üç takım –Barcelona, Panathinaikos, Zalgiris- yer aldılar. Gruba wildcard’la dahil olan Lokomotiv Kuban sürpriz yaptı diyebiliriz ve sekiz galibiyetle grubu zirvede bitirdi… Euroleague’de ilk turun en az sayı yiyen takımı olan Lokomotiv Kuban, ’07 Rytas’tan sonra Euroleague’de grubunu lider bitiren ilk ‘A Lisansı olmayan takım’ oldu. Euroleague’de en fazla sahada kalan oyuncu olan Malcolm Delaney’in liderliğinde Bartzokas sistemini çok iyi oturttu. Voronov-Broekhoff-Claver tüm maçlara ilk beşte başlayan isimler oldular; uzunlar Singleton-Fesenko da çok iyi katkı verdiler ve sakatlıktan dönen Anthony Randolph’ın da etkili oynaması Top16 için ümit verici.


Geçtiğimiz yıllarda, ilk turdaki müthiş performanslarına alışık olduğumuz Barcelona bu yıl aksi bir performans sergiledi. İlk maçta Karşıyaka’da kaybettikten sonra üstüste altı galibiyet alan ve bu maçlarda rakiplerine ortalama 17 sayı fark atan Barcelona, üstüste üç yenilgi almasına rağmen grubu averaj üstünlüğüyle Panathinaikos’un önünde bitirdi.  Tomic tüm maçlara ilk beşte başladı ve alıştığımız üzere takımın en etkili oyuncusu oldu. Perperoglou dokuz maça başladı, Arroyo-Satoransky-Doellman-Lawal kadrodaki en etkili oyuncular oldular.


Yeni koçu ve yenilenmiş kadrosuyla mücadele eden Panathinaikos sezona kötü başladı. İlk altı maçta dört kez kaybeden Panathinaikos, son dört maçını kazandı ve tur atladı. Calathes-Feldeine-Gist tüm maçlarda ilk beşte yer aldılar; Diamantidis-Jankovic-Kuzmic-Raduljica diğer önemli isimler oldular, özellikle Raduljica’nın son maçlarda yükselen performansı Panathinaikos adına çok kritik olacaktır.


Zalgiris Kaunas hedef maçlarını kazanarak gruptan çıkmayı başardı. Karşıyaka ve Gora karşısındaki ikişer maçı da kazanan Zalgiris, ekstra Barcelona galibiyeti elde etti. –o galibiyeti almasalar da zaten turlamışlardı- Zalgiris’in tamamen oturmuş bir sistemi olduğunu görüyoruz; Krapikas-Jasikevicius idaresinde Kalnietis-Ulanovas-Jankunas-Vougoikas ilk beş başlayan isimler; Seibutis haricinde yabancılar Hanlan-Motum da kenardan gelerek katkı veren isimler oldular


Pınar Karşıyaka, Barcelona galibiyetiyle başlamıştı ama kalan bölümde Gora karşısındaki galibiyetler haricindeki tüm maçları kaybettiler ve grubu beşinci sırada bitirdiler. Kenan Sipahi-Josh Carter-Can Altıntığ-Kenny Gabriel-Colton Iverson sıklıkla ilk beş başlayan oyuncular oldular; Ragland-Justin C.-Gönlüm-Palacios kenardan gelip katkı veren isimler oldular. Ragland ve Josh Carter’ın istikrarsız performansları takımı aşağıya çekerken, Kenan Sipahi için iyi bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Sipahi asist/top kaybı oranında lig genelinde %300’ü geçen altıncı oyuncu oldu.


Stelmet Zielona Gora’nın bu gruptan çıkmasını beklemek zaten hayal gibi bir şey olurdu. Koszarek-Ponitka tüm maçlara ilk beşte başladılar; özellikle Ponitka’nın 12s- 8r- 2a ortalamaları ile çok iyi bir sezon geçirdiğini gördük. Uzun Moldoveanu %62 üçlük - %82 serbest atış yüzdeleriyle etkileyici oldu. Geçtiğimiz sezonlarda ülkemizde de izlediğimiz Bost ve Borovnjak da takımın önemli isimleri oldular.




D GRUBU



Euroleague’de geçen yıl da ilk turun en iyi takımı olan CSKA Moskova, ilk yarıda Moskova’da oynanan maçın son çeyreğinde kaybettiği Unicaja Malaga maçı haricinde tüm maçlarını kazanarak grubu lider bitirdi. Euroleague genelinde 900 sayı barajını aşan tek takım olan CSKA’da De Colo-Vorontsevich-Hines tüm maçlara ilk beşte başladılar. Teodosic tüm maçlarda kenardan geldi, Jackson-Higgins-Fridzon-Kurbanov ve sakatlıktan kurtulan Freeland takımdaki diğer önemli isimler oldular. De Colo ve Higgins gerçekten müthiş şut atıyorlar; bu alanda Euroleague’in en iyi iki dış oyuncusu CSKA’nın kadrosunda bulunuyorlar diyebiliriz. De Colo’nun performansına da değinelim; Bourousis en fazla index rating’ine sahip olan oyuncu olsa da ilk tur sonunda De Colo’nun MVP olmayı daha çok hak ettiğini düşünüyorum.


Plaza’nın Unicaja Malaga’sı lige süper başladı ve ilk yarıda tüm maçlarını kazanmayı başardı. İkinci yarıda ise sadece iki galibiyet alan Malaga grubu ikinci sırada bitirdi. Takımın gösterdiği formda Kuzminskas’ın formundaki iniş-çıkışın çok etkili olduğunu söyleyebiliriz, Richard Hendrix de sıklıkla ilk beşte yer alan bir diğer isimdi. Markovic-Nedovic-Edwin J.-Jamar S.-Diez-Suarez-Will Thomas diğer etkili isimler oldular. Sakatlanan Markovic'in yerine DeMarcus Nelson transfer edildi. Malaga'nın tam anlamıyla bir 'takım' olduğunu söyleyebiliriz. Fazla öne çıkmayan isimlerden oluşan, takım halinde başarılı olan bir kurgu var.


Almanya Ligi şampiyonu Brose Baskets Bamberg, rahat bir şekilde üçüncü oldu. İlk iki sırayı zorlayamayan Brose, dördüncülük yarışının da üstünde kaldı ve rahat bir ilk tur geçirdiklerini söyleyebiliriz. Oyun kurucu Wanamaker yine takımın lider oyuncu. Melli kariyerinin en fazla asist yaptığı sezonunu oynuyor ve Trinchieri'nin kendisine biçtiği yeni role çabuk uyum sağladı. Darius Miller-Zisis-Strelnieks-Theis-Harris takımın diğer önemli isimleri.


Darüşşafaka Doğuş hedef maçlarını kazandı ve özellikle sonlara doğru, kadro yapısını oturtarak başarılı oldu. Son maçlarda Lucas-Redding-Markoishvili-Harangody-Erden beşine Wilbekin-Emir-Bjelica-Slaughter-Aldemir kenardan destek verdiler. Daçka'nın çok geniş bir rotasyona sahip olduğunu görüyoruz. Slaughter biraz geç ısındı, Markoishvili sakatlıktan kurtuldan sonra etkili oldu, Harangody-Bjelica-Erden ilk turun en istikrarlı performanslarını gösteren oyuncuları oldular diyebiliriz.


Maccabi Tel Aviv geçen sezondan kalan hatasının kurbanı oldu, kupasız sezondan sonra Guy Goodes'la devam etmeyi tercih eden Maccabi fena olmayan bir kadro kurmasına rağmen Goodes döneminde yedi maçta altı mağlubiyet aldı. Faverani iki maçtan sonra takımdan ayrıldı ve yerine doğru bir takviye yapılamadı. Goodes döneminin tek olumlu noktası Bender'in süre alması ve aldığı sürelerde genelde iyi oynaması oldu... Goodes'ı göndermekte geç kalan Maccabi yönetimi, Tabak'ı göreve getirdi. Tabak döneminde üç galibiyet gelse de tur için yeterli olmadı, ikili averajda Daçka'nın gerisinde kalınca '93ten sonra ilk kez Avrupa'nın en üst düzeydeki turnuvasına ilk turda veda ettiler. Maccabi'nin en etkili oyuncuları Rochestie-Landesberg-Devin-Randle-Mbakwe oldular.


İtalya Ligi Şampiyonu Dinamo Basket Sassari kurduğu heyecan verici kadroya rağmen berbat bir sezon geçirdi ve '10 Cibona'dan bu yana ilk turu galibiyetsiz kapatan ilk takım oldular. Sassari ilk haftada Daçka deplasmanında son dakikada 5 sayı farkla öndeyken, maçın uzamasına engel olamadı. Ondan sonra sadece içerde oynadıkları Maccabi maçında maça tutundular, diğer maçlar farklı bitti. Haynes-Eyenga-Alexander-Logan-Varnado en etkili bireysel performanslara imza attılar.








Not: Top16 gruplarına ön bakış önümüzdeki günlerde bu köşede olacak…



sahinarif88@hotmail.com

WTA Tenis – Yılın Ödülleri

WTA'de 2015 yılını 'yılın ödülleri'ni yazarak hatırlayalım... (ödüller gerçekte verilmemektedir, kişisel yorumlara dayanmaktadır)


YILIN OYUNCUSU: Tartışmasız olarak Serena Williams bu ödülü hak etti. Serena Williams
bu yıl sadece sekiz turnuvayı tamamladı, beşinde şampiyon olurken, üçünde yarı final aşamasında elendi. Yılın ilk üç Grand Slam'ini kazanırken, kazanmask için en favori olduğu turnuvada Amerika Açık'ta Vinci'ye yenildi. Rogers Cup yarı finalinde de Bencic karşısında şok yaşadı, Madrid'de Kvitova ile oynadığı yarı final maçında ise çok ağır bir yenilgiye uğradı. Serena hamile olması nedeniyle Yıl Sonu Finalleri'nden çekildi.


       Yılın YÜKSELEN YILDIZI (tecrübeliler) : Burada ödülü Flavia Pennetta'ya veriyorum. İtalyan tenisçi, profesyonel tenis kariyerinin son yılında kariyerinin en iyi yılını geçirdi. Roland Garros dördüncü turundan sonra Amerika Açık'ta Stosur-Kvitova-Halep-Vinci'yi yenerek kariyerinin tek Grand Slam şampiyonluğunu yaşadı. '82li tenisçi kariyerinin finalini Yıl Sonu Finalleri'nde yaptı... Bacsinszky ve Venus Williams yine yükselen tecrübeli isimler oldular.


          Yılın YÜKSELEN YILDIZI(gençler) : Burada iki büyük adayımız var. '93lü Garbine Muguruza ve '97li Belinda Bencic. Yıla 24 numarada başlayan Muguruza, Wimbledon'da final oynadı ve Pekin'de kariyerinin ilk büyük şampiyonluğunu elde etti... Belinda ise bu yıl katıldığı 24 tane turnuvanın sadece üçünde çeyrek finale çıkabildi ve bu turnuvalarda sonuna kadar gitti. Eastbourne'de kariyerinin ilk şampiyonluğunu kazandı, Rogers Cup'ta kariyerinin ilk büyük turnuva şampiyonluğunu kazandı ve Toray Pan ve Hertogenbosch'da finalleri var.


         Yılın DÜŞENİ: Burada ödülü tabii ki Eugenie Bouchard'a veriyoruz. Bouchard'a 'yılın hikayesi' olarak değineceğimiz için burada Alize Cornet ve Caroline Wozniacki'ye değinelim. Uzun süredir Fransa'nın 1 numarası olan Alize, bu yıl -Roland Garros harici- katıldığı 18 büyük turnuvada ilk turlarda elendi, 18'den 43'e düştü... Wozniacki de Amerika Açık öncesi 4 numaradayken, yılı 17 numarada tamamladı.



             Yılın GENÇ YILDIZI: WTA bu ödülü '94lü Daria Gavrilova'ya verdi. Gavrilova, bu yıl iki ITF şampiyonluğu kazandı, Roma'da elemelerden gelip yarı finale kadar yükseldi... '97li Bencic ile beraber '94lüler Svitolina ve Schmiedlova burada ödülün diğer adayları olabilirler.









          Yılın AMERİKALIsı: Serena'dan sonra yılın en iyi Amerikalısı, ablası Venus Williams oldu. 35 yaşına gelen Venus, son yıllardaki en iyi sezonunu geçirdi diyebiliriz. Madison Keys ve Sloane Stephens ilk 30'daki diğer Amerikalılar.





           Yılın AFRİKALIsı: yok öyle biri!








          Yılın AVRUPALIsı: Simona Halep, Garbine Muguruza ve Agnieszka Radwanska yılın en iyi Avrupalı tenisçileri oldular. Yılın ikinci yarısında mükemmel bir performans ortaya koyan ve Yıl Sonu Finalleri'ni kazanan Aga Radwanska'yı bu ödüle layık görüyorum...










Yılın ASYALIsı: Kazak Zarina Diyas Asya'nın 1 numarası olsa da ben bu ödülü Misaki Doi'ye vereceğim. Japon tenisçi, yılın son küçük turnuvası olan Lüksemburg'da Petkovic-Jankovic-Barthel'i yenerek şampiyon oldu; Grand Slam'lerde RG'da Ivanovic'le, Amerika'da Bencic'le müthiş ikinci tur maçları oynadı, ikisini de kaybetti.









Yılın AVUSTRALYALIsı: Bu ödülü yine Samantha Stosur kazanıyor. Tecrübeli tenisçi, bu yıl büyük turnuvalarda başarılı olamasa da iki küçük turnuva kazandı ve Amerika Açık'taki dördüncü turuyla birlikte yılı ilk 30 içinde bitirdi... Gavrilova-Dellacqua da kıtanın diğer önemli isimleri oldular...








Yılın HİKAYEsi: Başarı hikayesi olarak Timea Bacsinszky, başarısızlık hikayesi olarak Eugenie Bouchard dikkat çeken isimler... 2014 Roland Garros öncesi tenise ara veren ve otel yönetimi eğitimi alan Timea Bacsinszky, Meksika'daki iki küçük turnuvayı kazandı; Wimbledon'da çeyrek final ve Roland Garros'ta yarı final oynadı, Pekin'de finalde kaybetti... Eugenie Bouchard ise Mart'ta Miami'de Tsurenko karşısında ilk seti kazandıktan sonra maçı kaybetti, FED Cup maçında Dulgheru'yla yaşadığı gerginlikten sonra sürekli kaybetti, Amerika Açık'ta dördüncü tura gelen Kanadalı, sakatlanarak çekilmek zorunda kaldı, sonuçta ilk 40'ın dışına çıkmış oldu...











sahinarif88@hotmail.com




twitter: @arifsahin1

23 Aralık 2015 Çarşamba

Euroleague İlk Tur Değerlendirmesi – A ve B Grupları

Euroleague’i ilk turunu değerlendirmeye ilk iki gruptan başlayalım. Bu gruplarda yer alan A Lisansı sahibi temsilcilerimiz kendi gruplarında ilk iki sırada yer aldılar.



A GRUBU



Geçen yıl finalfour oynayan Fenerbahçe, neredeyse tamamen değiştirdiği kadrosuyla  sezona beklenenden de iyi bir giriş yaptı. Kuralar çekildiğinde grupta Khimki ve Real Madrid’le birlikte ilk iki için mücadele edeceğini düşündüğüm Fenerbahçe, takım kimyasını çabuk yakaladı ve iç sahadaki tüm maçları kazanırken, deplasmanda da sadece iki maç kaybederek grupta liderliği rahat elde etti. Fenerbahçe’de Kalinic-Bogdanovic-Vesely 8’er maça ilk beş başladılar; Dixon-Datome-Udoh üçlüsü de Vesely’den sonra en verimli oyuncular oldular. Son iki maçta Ricky Hickman da süre almaya başladı…Fenerbahçe'de Vesely 13s- 6r- 2a- 1.5tç /1tk ortalamaları yakaladı. Udoh'un 11s- 3.5r- 1.8b ortalamaları var, Datome 11.8s- 6r- 2a /1.8tk yaptı.



Geçtiğimiz yılın Eurocup şampiyonu olan Khimki, ilk altı maçta iki Real Madrid galibiyeti de dahil olmak üzere dört maç kazandı ve grup liderliği için iddialı konuma geçti. İç sahadaki Bayern Münih yenilgisiyle başlayan süreçte son dört haftada üç yenilgi aldılar ve diğer takımların geride kalmalarıyla ikinciliği aldılar. Khimki’nin sistemini geçen seneden de biliyoruz. Tyrese Rice tüm maçlara ilk beşte başlayan tek oyuncu, pota altı silahları James Augustine-Paul Davis takımın en verimli oyuncuları arasındalar. Shved-Dragic-Koponen-Monia-Honeycutt diğer önemli isimler.



Kızılyıldız ilk maçta Strasbourg’u ezdikten sonra Mitrovic’in sakatlığı ve yeni transferlerin uyum sağlayamaması nedenleriyle düşüşe geçti. Üstüste üç mağlubiyet alan Kızılyıldız, Quincy Miller transferi, gençler Jovic-Guduric’in uyum sağlamaları ve Zirbes’in istikrarlı performanslarıyla toparlandı. İç sahadaki yüksek tempolu maçlarda üç galibiyet alan Kızılyıldız, kendini ikinci tur grubuna atmayı başardı.



İlk turun en büyük hayal kırıklığı olan takım Real Madrid oldu. İspanya Süper Kupası’nda da kötü başlayan Real Madrid, Euroleague’de ilk dört deplasman maçını kaybetti ve arada da Madrid’deki Khimki yenilgisi gelince elenme noktasına geldiler. Madrid’deki Fenerbahçe maçındaki geri dönüşleri, kırılma maçı oldu diyebiliriz. Sergio Rodriguez-Ayon’un etkili oyunları ve Jeff Taylor’ın daha uyumlu oynaması onlara turu getirdi. '99lu Doncic'in etkili performansına da değinmek lazım, ilk turun son maçlarında aldığı sürelerde çok etkili oldu.



Bayern Münih üstüste ikinci yılda da grubunda beşinci sıraya alarak elendi. Tecrübeli koç Pesic’in elinde görece iyi bir kadro olmasına rağmen iki Madrid maçındaki yenilgiler onların sonunu getirdi. Real Madrid deplasmanında son iki buçuk dakikaya sekiz sayı farkla önde girmelerine rağmen farkı koruyamamışlardı, son iki haftada final maçlarında önce Madrid’e evlerinde, sonra da Kızılyıldız’a deplasmanda yenildiler. Djedovic-Renfroe-Bryant-Savanovic-Rivers en etkili isimler.



İki yıldır Fransa Ligi’ni finalde kaybeden Strasbourg yine Euroleague’e ilk turda veda etti. Collet’in takımı ilk üç iç saha maçını kazanarak ümitlendi ama üstüste son dört maçta yenildiler ve ortalama 18 sayı fark yediler. Beaubois ve Weems tüm maçlarda ilk beş oynayan oyuncular oldular.  Tecrübeliler Golubovic-Campbell ile beraber Leloup iyi performanslar sergilediler. Mardy Collins’in beklentilerin altında kaldığını söylemek mümkün.




B GRUBU



Olympiakos,  liderlik için zorlanabileceği grupta Efes’in de kötü performansıyla ilk haftalardan itibaren liderliği ele aldı ve grubu domine etti. Toplamda sekiz maç kazanan Olympiakos, içerdeki ilk dört maçta çok iyi savunma yaparak rahat galibiyetler elde etti; sekiz galibiyetin altısını çok rahat elde ettiler diyebiliriz. Mantzaris tüm maçlara ilk beşte başlayan tek oyuncu olduğu; olağan şüpheliler Lojeski-Printezis oldukça etkili oldular, Spanoulis ilk bölümde kötüydü ve sakatlığından dolayı son maçlarda oynayamadı. Yeni katılanlar Hackett-Strawberry son maçlarda daha etkililer, Patric Young sakatlanınca Shawn James transfer edildi.



Anadolu Efes, zayıf rakipleri karşısındaki iki galibiyetle başladı; sonrasında Cedevita-Laboral-Olympiakos’a kaybetti ki özellikle Laboral-Olympiakos maçlarında Efes çok rahat kazanabilecek durumdayken maçları kaybetti. Milano’da da kaybettikten sonra ilk yarının tersi yaşandı ve güçlü rakipler karşısındaki üstüste üç galibiyetle Efes grubu ikinci olarak tamamladı. Efes bu sezon çok yüksek bütçeli bir kadro oluşturdu ve sezonun ilk yarısında –çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde- görev tanımları sorunu yaşandı ama son üç maçta Efes bunu aşmış gözüküyor. Heurtel-Granger-Diebler-Brown-Saric-Dunston çift haneli index puanlarına sahipler, Cedi Osman sezon başındaki sakatlığı ve formsuzluğunu üstünden atmış gibi gözüküyor, keza Tyus da ilk bölümdeki kötü performansından sonra yükselişe geçti. Efes’in ilk turda %46 ile üçlük attığını da not edelim.



Laboral Kutxa da altı galibiyet aldı ama ikili averajda geride kalarak grubu üçüncü sırada bitirdi. Laboral +88 averajla Euroleague ilk turunda CSKA’dan sonra en iyi averaja sahip olan takım konumunda. İç sahadaki tüm maçları kazandılar –Oly ve Efes maçları uzatmada- Adams-Hanga-Planinic tüm maçlara ilk beşte başladılar, Causeur sakatlığı nedeniyle bir maç kaçırdı, kalan maçlarda ilk beş çıktı, Euroleague’in en fazla index puanına sahip olan oyuncusu Bourousis tüm maçlarda kenardan oyuna dahil oldu. Blazic ve Mike James de tüm maçlarda kenardan oyuna girip etkili olan isimler; Perasovic’in takımında ilk turda takım uyumu tam olarak sağlandı diyebiliriz.



İlk turda turu geçmesi sürpriz sayılabilecek olan takım ise Cedevita Zagreb oldu. EA7 Milano karmaşık bir takım olduğu için onları geçmeleri çok da sürpriz olmadı diyebiliriz. Cedevita kötü başladı-kötü bitirdi ama aradaki beş maçın dördünü kazandılar ve turu geçtiler, dört galibiyetin üçünü deplasmanlarda aldıklarını da not edelim. Cedevita’da Luka Babic-Miro Bilan takımın en iyi oyuncuları oldular. Amerikalılardan White tüm maçlara ilk beş başladı, Pullen sadece tek maçta ilk beşte oynadı, Pullen’ın özellikle kazanılan maçlarda çok etkili olduğunu yazabiliriz. Genç Arapovic’e de ayrı bir parantez açmak lazım, iyi bir ilk tur geçirdi ve genel olarak yaş ortalaması düşük sayılabilecek takımın en genç oyuncusu olan Arapovic zaten U-19’da da çok iyiydi, çıkışı hiç şaşırtıcı değil.



Son iki yılın Fransa Ligi şampiyonu Limoges, çok düşük bütçesine rağmen iyi mücadele etti; Euroleague’de en kötü averaja sahip olan ikinci takım olmalarına rağmen üç galibiyet aldılar ve grubu Milano’nun önünde bitirmeyi başardılar.  Hatta, Fransa'daki maçta Cedevita yenselerdi dördüncü olarak tur atlayabilirlerdi. Önemli eşleşme problemi yaratan Boungou-Colo takımın en etkili ismi. Gardlar Schaffartzik-Westermann iyi oynadılar, pivot Ali Traore idare etti diyebiliriz ama takımın diğer oyuncularından fazla katkı gelmedi.


         A Lisanslı takımlardan EA7 Milano, yeni koçu Repesa ve baştan aşağı yenilenen kadrosuyla istediği sonuçları alamadı. Forvet Jamal McClean dokuz maça ilk beş başladı, takımda kalan skorer Gentile sadece altı maçta forma giyebildi. Macvan ve Simon da oynadıkları maçlarda etkili oldular, takımdaki diğer oyunculardan istedikleri verimi alamadıklarını yazabiliriz.









Not: İlk tur C ve D Grupları değerlendirmeleri, Top16 gruplarına ön bakış önümüzdeki günlerde bu köşede olacak…


sahinarif88@hotmail.com

21 Aralık 2015 Pazartesi

ATP Tenis – Yılın Ödülleri

ATP'de 2015 yılını 'yılın ödülleri'ni yazarak hatırlayalım... (ödüller gerçekte verilmemektedir, kişisel yorumlara dayanmaktadır)


YILIN OYUNCUSU: Tartışmasız olarak Novak Djokovic bu ödülü hak etti. Novak Djokovic sezonun ilk turnuvasında Doha'da çeyrek finalde Ivo Karlovic'e kaybettikten sonra mükemmel bir sezon geçirdi. Dört Grand Slam, sekiz Masters turnuvası, iki 500 puanlı turnuvaya katılan Djokovic bu turnuvaların tamamında finalde çıktı ve üç Grand Slam-altı Masters turnuvası kazandı. Yıl Sonu Finalleri'nde son iki maçta Nadal ve Federer'i çok da zorlanmadan yendi ve üstüste dördüncü kez bu turnuvayı kazanma başarısını gösterdi. Djokovic, Karlovic haricinde bu yıl hiçbir sürpriz yenilgi almadı. Üç kez Federer'e, birer kez Wawrinka ve Murray'e kaybetti. Miami'deki Dolgopolov maçı ve Roma'daki Bellucci maçı  seribaşı olmayan rakipleriyle karşılaştığı ve zorlandığı maçlar oldu.







Yılın YÜKSELEN YILDIZI (tecrübeliler) : Burada ödülü Richard Gasquet'ye veriyorum. Yıla 26 numarada başlayan Gasquet, bu yıl Wimbledon'da yarı final, Amerika Açık'ta çeyrek final gördü. İki Masters turnuvasında çeyrek final oynadı. Yıl Sonu Finalleri'ni kılpayı kaçırdı.











Yılın YÜKSELEN YILDIZI(gençler) : Burada da ödül bir Fransız'a gidecek. '89lu Benoit Paire kariyerinde beklenen patlamayı biraz geç yaptı. Şubat'ta dünya 149 numarası olan Paire, yılın ilk yarısında kendine geldi. Temmuz'da Bastad'ta kariyerinin ilk ATP şampiyonluğunu elde etti. Amerika Açık'ta son finalist Kei Nishikori'yi geriden gelerek yenmeyi başardı ve bu turnuvada dördüncü tur oynadı. Tokyo'daki turnuvada güçlü rakipleri Dimitrov-Kyrgios-Nishikori'yi yendi ve finalde Wawrinla'ya yenildi. 





Yılın DÜŞENİ: Onun düşüşü yaşla ilgili olsa da, beklenenden daha dramatik bir düşüş gösterdiğini söyleyebiliriz. 2001 ve 2002 yıllarında dünya 1 numarası olan Hewitt'in sıralamada zirvede olmasını beklemezdik ama en azından 300 numarasının kıyısında olmasını da beklemezdik.





Yılın GENÇ YILDIZI: ATP, bu ödülü Alex Zverev'e vermiş olsa da, ben Zverev'in elinden alıp Hyeon Chung'a vereceğim. Yıla 120 numarada başlayan '96lı tenisçi bu yıl Challenger turunda beş final oynadı ve üçünü kazandı; Amerika Açık'ta ilk Grand Slam tecrübesini kazandı ve tur atladı, biraz daha tecrübeli ve şanslı olsaydı Wawrinka'yı da yenmesinin mümkün olduğunu yazabiliriz. Yıl sonunda 52 numaraya kadar yükseldi.




Yılın AMERİKALIsı: Amerika Kıtasının 1 numarası Milos Raonic, 2 numarası John Isner ama bu ödülü Jack Sock'a vereceğim. Mart'ta dünya 57 numarası olan '92li tenisçi Houston'da kariyerinin ilk şampiyonluğunu kazandı, Stockholm'de Gasquet-Simon'u yenerek final oynadı, Basel'de yarı final oynadı. Yılı 25 numara olarak bitirdi.












Yılın AFRİKALIsı: Açık ara üstünlükle Kevin Anderson yine Afrika'nın en iyi tenisçisi oluyor. Kevin, bu yıl AEGON'daki turnuvadaki Wawrinka'yı yendi ve daha sonra finalde Murray'e yenildi. Amerika Açık'ta Thiem'den sonra Murray'i yendi ve kariyerinde ilk kez bir Slam'de çeyrek finale yükseldi. Wawrinka'ya kaybetti.






Yılın AVRUPALIsı: Yılın oyuncusu ödülünü verdiğimiz Novak Djokovic tabii ki bu ödülün sahibi olacak. İkinci sıraya ise Andy Murray'i koyuyorum,  bu yıl iki Masters şampiyonluğu kazanan Murray, Grand Slam'lerde bir final ve iki yarı final oynadı. Amerika'da dördüncü turda Kevin Anderson'a kaybederek uzun süre sonra bir Slam'de çeyrek final öncesi elendi. En önemli başarısı ise Britanya'yı neredeyse tek başına Davis Cup şampiyonu yapması oldu.







Yılın ASYALIsı: Kei Nishikori Asya'nın 1 numarası olmayı sürdürüyor; Masters turnuvalarında iki yarı finali var, iki 500'lük turnuva kazandı... Asya tenisi için ümit verici bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Hyeon Chung-Yuki Bhambri-Taro Daniel-Yoshihito Nishioka yılın yükselen Asyalıları oldular.







Yılın AVUSTRALYALIsı: 71 numaradan 17 numaraya kadar yükselen Bernard Tomic ülkesinin en iyi tenisçisi oldu. Bogota'daki küçük turnuvada şampiyon olduktan sonra, Shangai Masters'da çeyrek final oynadı ve Djokovic'i iki tiebreak'e zorladı... Nick Kyrgios ve Thanasi Kokkinakis geriden gelen Avustralyalılar. Kyrgios'un Wawrinka ile yaşadığı gerginlik ve saha içi hareketleri kendisine karşı antipatik duygular uyandırdı, Thanasi yılın yükselen isimlerden biri oldu.



Yılın HİKAYEsi: '89lu tenisçi Inigo Cervantes kariyerinin başlarında büyük başarılar kazanamadı. 2013'te iki kalça ameliyatı geçirdikten sonra rehabilitasyon sürecini tekerlekli sandalyede geçiren ve sonrasında müthiş azmiyle çalışmalara dönen Inigo, Nisan'da 277 numaraya kadar düştükten sonra Challenger turunda altı final oynadı ve bunların dördünü kazandı. İlk 70'in kapısında bulunuyor.












Eurocup - İkinci tur grupları

Eurocup'ta büyük takımlar için antrenman gibi geçen ve kadroların birbirine daha çok uyum sağladığı ilk tur gruplarını geride bıraktık... Euroleague'den elenen takımlarla birlikte 2.tur grupları oluştu ve dörder takımlı sekiz grubun oluşmasıyla birlikte daha heyecanlı maçlar izleyeceğiz. Türk takımlarının gruplarından başlamak üzere son 32 gruplarını inceleyelim...



                     G Grubu ve BANVİT : Geçen yılın Eurocup yarı finalisti Banvit, ilk turda inişli-çıkışlı bir grafik göstermişti ve görece zorlu gruplarında Buducnost'u geçerek dördüncü olmuşlardı. Bu turda iki Alman takımı ve güçlü İspanyol takımıyla zorlu bir gruba düştüler diyebiliriz; Banvit için oldukça uzak deplasmanlar olacak ve Bayern-Bilbao'yu düşünürsek oldukça ateşli taraftar grupları önünde oynanacak olan maçlar izleyeceğiz...


Bayern Münih üstüste ikinci yılda da Euroleague'de ilk turdan elendi ve Eurocup'a düştü. Bayern Münih Euroleague'de son iki haftada final maçları oynamıştı ve önce Real Madrid'e, sonra da deplasmanda Kızılyıldız'a yenilerek elenmişti. Bayern'in Renfroe-Bryce-Rivers-Savanovic-Bryant şeklinde bir beşi var, Djedovic-Thompson-Gavel-Zipser destek veren diğer isimler ve görece derin bir kadroya sahip olduklarını söyleyebiliriz... Bilbao Basket ilk turda beş deplasman maçını da kazandı ve toplamda 8 galibiyet alarak, +127 averajla Eurocup'ın en iyi averaj sahibi takımı oldular. Gard Clevin Hannah takımın lider oyuncusu, Bertans-Mumbru-Begic tecrübeli ve oldukça etkili isimler... Ratiopharm Ulm C Grubu'nda son maçlar öncesi zor bir duruma düşmüştü ama son maçta Nancy deplasmanında son çeyrekte 16 sayılık bir seri yakalayarak galip geldiler. Rubit-Morgan en etkili isimler. Ulm'ün bu grupta son sırayı alması muhtemel duruyor... Bu grupta Ulm'ün en fazla iki galibiyet alacağını düşünüyorum; Banvit'in de tur atlaması zor görünüyor, Bayern-Bilbao geçerler gibi...



                     K Grubu ve PINAR KARŞIYAKA, TRABZONSPOR MP: Trabzonspor Medical Park ilk turda Banvit'le eşleştikten sonra, ikinci turda da başka bir Türk temsilcisi Pınar Karşıyaka ile eşleşti. Karşıyaka ise geçen sene de Beşiktaş'la aynı grupta yer almıştı. Bu grupta Türk takımlarının rakipleri de iki İtalyan ekibi oldular; Trento ve Reggio Emilia grupta yer alan diğer takımlar...


Son maçta Gora deplasmanında kazanarak grubunu beşinci bitiren Pınar Karşıyaka başarısız Ragland hamlesi Bracey Wright transferleriyle kağıt üstünde oldukça ideal bir transfere imza attı. Colton Iverson ve Justin Carter sezon başından beri iyi durumdalar, Josh Carter'ın da yukarıya doğru çizgi çeken bir grafiğe sahip olduğunu söyleyebiliriz... Trabzonspor MP ise ilk turda özellikle iç sahada aldığı galibiyetlerle başarılı oldu ve grupta kilidi çözen maçta Buducnost'u deplasmanda yenerek tur atladılar. Trabzonspor'da Odom haricindeki yabancıların istikrarlı olduklarını söyleyebiliriz ama Odom'ın dengesiz oyunu ve kenardan fazla katkı gelmemesi önemli handikaplar... Gruptaki iki İtalyan takımının birbirlerine benzer yapıda olduklarını söyleyebiliriz. Trento'nun Reggio Emilia sistemini takip ettiğini söylemek de mümkün. Reggio Emilia turnuvanın Amerikalı oyuncusu olmadan en başarılı olan takımı durumunda; tecrübeli Litvanyalılar Kaukenas-D.Lavrinovic ve Veremeenko kadrodaki yabancılar. Della Velle-Aradori-Polonara da önemli yerli oyuncular... Trento ise Sanders-Sutton-Wright Amerikalı üçlüsünün liderliğinde çok başarılı bir ilk tur geçirdi ve yedi galibiyet aldı...  Bu gruptaki takımlardan Trento hakkında pek bir fikrim yok; Karşıyaka lider olur diye düşünüyorum, Odom düzgün oynarsa ve/veya TS doğru bir transfer yaparsa ikincilik favorisi olur, yoksa Reggio Emilia tur favorisi...



                N Grubu ve GALATASARAY ODEABANK: Eurocup'ta ilk turun en çekişmeli grubundan lider olarak çıkan Galatasaray, ikinci turda bunun ödülünü aldı diyebiliriz, Galatasaray'ın lider olarak çıkması gereken bir grup oluştu. Euroleague'de galibiyet bile alamayan Sassari'nin yanı sıra Zaragoza ve beklenmedik bir şekilde gruptan çıkan Szolnoki Olaj grubun diğer takımları...

Sassari Euroleague'den galibiyet alamayarak elenmişti. Çok kötü bir dönem geçirdiklerini söyleyebiliriz. Eyenga-Haynes-Alexander-Varnado başlıca etkili oyuncular... Zaragoza, Bellas'ın önderliğinde fena olmayan biri ilk tur geçirdi ve gruplarını ikinci sırada bitirdiler. Bellas haricinde Fotu-Norel-Linhart-Jelovac'la görece tecrübeli ve ortalama bir kadroya sahipler... Szolnoki Olaj ise büyük sürpriz yaptı; Beşiktaş ve Rytas'ı geçerek gruptan çıktılar; Olaj çok dar bir bütçeye sahip, tecrübeli yerli oyuncularla, genç Orta Avrupalı oyuncuların harmanlandığı bir kadroya sahipler... Bu grupta Galatasaray'ın lider olacağını düşünüyorum. Sassari-Zaragoza ikincilik mücadelesi yapmaları muhtemel, Sassari'yi bir adım önde görüyorum...



                        DİĞER GRUPLAR



H Grubu; geçen yılın finalisti Gran Canaria'nın yanında Euroleague'den gelen Strasbourg ile iki Doğu Avrupa takımı Avtodor Saratov ile Hapoel Jerusalem'i barındırıyor.



I Grubu: İlk turda maç kaybetmeyen Valencia'nın yanında Euroleague'den gelen Limoges, son üç maçını kazanarak gruptan çıkan Paok ve EWE Baskets Oldenburg gruptaki diğer takımlar.



J Grubu: Euroleague'den gelen Milano'nun yanı sıra son haftaların formda takımları Aris-Neptunas ve son olarak da Alba Berlin gruptaki takımlar



L Grubu:Euroleague'den gelen Stelmet Gora, ilk turun en başarılı takımlarından biri olan Zenit ve Eurocup'ta ilk kez mücadele eden Ludwigsburg-Venezia grubu tamamlayan takımlar.



M Grubu: Bu grup tam bir Doğu Avrupa grubu oldu diyebiliriz. Euroleague'den gelen Maccabi Tel Aviv'in yanı sıra iki Rus takımı Unics Kazan-Nizhny Novgorod ve son olarak da Union Olimpija gruptaki takımlar olacaklar.



       


sahinarif88@hotmail.com

20 Aralık 2015 Pazar

Eurocup İlk Tur Değerlendirmesi – Batı Konferansı

Eurocup’ta ilk turu kapattık… İlk tur Doğu-Batı Konferansları şeklinde oynandı ve Euroleague’den elenen takımların da katılmalarıyla 2016 başından itibaren turnuva daha ciddi bir rekabete sahne olacak. İkinci yazıda Doğu’ya göre daha az çekişmeli geçen Batı Konferansı’nı inceleyelim…


A GRUBU


Son altı maçını kazanan Dominion Bilbao Basket toplamda 8 galibiyet ve Eurocup ilk turunun en iyisi olan +127 averajla grubu lider olarak tamamladı. Deplasmandaki beş maçını da kazanan Bilbao, son altı maçta ortalama olarak 15 sayı fark attı. Gard Clevin Hannah takımın en etkili ismi oldu; dış oyuncular Ruoff-Bertans ile tecrübeli Mumbru çok istikrarlı oynadılar Shawn James ve onun ayrılmasından sonra transfer edilen Mirza Begic pota altının etkili isimleri oldular.


Geçen yıl İtalya Ligi’ne yükselen ve ligde çeyrek final yapan Trento, Eurocup’taki ilk sezonunda da yedi galibiyet alarak grubunu ikinci sırada bitirdi. Sanders-Sutton-Wright Amerikalı triosu dışında oldukça genç bir kadroya sahip olan Trento da Reggio Emilia’nın yolundan giden bir başka başarılı İtalyan takımı oldu diyebiliriz. Amerikalılar takımı sürüklerken İtalyanlar da rol alan diğer isimler diyebiliriz.


Bir Doğu Konferansı, bir Batı Konferansı takımı olan Union Olimpija ilk turda maçlarının yarısını kazanarak ikinci tura yükseldi. İlk altı maçının dördünü kaybeden Olimpija arka arkaya iki maç kazanarak tur şansını yükseltmişti ve son maçta da EWE Baskets deplasmanında ilk yarıda farkı açarak galip geldiler ve tur atlamayı başardılar.  Ronalds Zakis ve Luka Rupnik tüm maçlarda forma giyen iki oyuncu oldular, takımın en etkili ismi ise -geçen sezon İBB forması giyen- Zach Wright oldu. Zagorac ve Lesic de diğer önemli oyuncular oldular.


EWE Baskets Oldenburg üç yenilgiyle başladı, üç galibiyetle dengelediler. Son dört maçta üç yenilgi aldılar ama Nanterre'i iki maçta da yenerek ikili averaj üstünlüğüyle gruptan çıkmayı başardılar. Amerikalılar Paulding-Duggins-Qvale takımın lider oyuncuları oldular; Prepelic-Aleksandrov-Smeulders diğer önemli isimler.


Geçen yılın Eurochallenge şampiyonu Nanterre aradaki yedi maçın altısını kaybetti ve son maçlardaki galibiyetlerine rağmen ikili averajda Oldenburg'un gerisinde kalarak elendiler. Nanterre'de Riley-Campbell-Mitchell-Jaiteh lider oyuncular oldular.


Telekom Baskets Bonn ilk üç maçın ikisini kazandıktan sonra arka arkaya yedi yenilgi alarak elendi. Nanterre yenilgisi dışındaki yedi mağlubiyet tek haneli farklarla geldi. White-Lawrence-McKinney-Clarke-Klimavicius takımın lider oyuncuları oldular.




B GRUBU



Grupta geçen yılın Eurocup finalisti Gran Canaria 8 galibiyetle lider oldu. Garcia Reneses'in takımı oyun kurucu pozisyonundaki Pangos-Bellas değişikliği ve Salin'in kadroya katılımı haricinde geçen seneki sistemini sürdürdü. Almanya deplasmanlarındaki iki yenilgi haricidne tüm maçlarını kazanan Canaria'da Kuric'e beyin tümörü teşhisi konulması moralleri bozdu; Pangos-Salin-Newley-Baez-Omic takımın beşini oluşturdular.


Eurocup'a ilk kez katılan Ludwigsburg son yedi maçının altısını kazanarak -kaybettikleri maçı da bir sayıyla kaybettiler-  beklenenin çok üstünde bir başarı yakaladı ve grubu ikinci sırada bitirdi. Ludwigsburg'un en önemli özelliklerinden biri oldukça kısa bir takım olmaları. Grup maçlarının sadece yarısında oynayan ve fazla da süre almayan McNaughton dışında 2.03 boyundaki ve daha kısa oyunculara sahipler. Shakur-Trice-Cotton-Brockman-Huff takımdaki en önemli isimler.


Reggio Emilia her sezon üstüne koymayı sürdürüyor ve bu sezon da Eurocup'ta ilk tur grubundan çıkmayı başardılar. Tecrübeli Litvanyalılar Kaukenas-Lavrinovic ve Banvit'ten transfer edilen Veremeenko haricinde genç oyunculardan oluşan ve tamamen Avrupalı oyunculardan kurulu olan bir kadroya sahipler. Aradori-Della Velle-Polonara-Kaukenas-Lavrinovic en önemli oyuncular.


Obradovic'in Alba Berlin'i ilk maçtaki yenilgiden sonra arka arkaya dört maç kazandı, sonrasında dört maç kaybetti ama geride kalan takımların çok kötü performanslarıyla erkenden ikinci tura çıkmış oldu. Alba Berlin, Canaria galibiyeti dışındaki dört galibiyetini tek haneli farklarla elde etti. Milosavljevic tüm maçlarda ilk beşte oynayan tek oyuncu oldu. Vargas/Cherry-Taylor-Kikanovic/Watt en dikkat çekici isimler.


Erman Kunter'in çalıştırdığı Le Mans ilk altı maçının beşini kaybetti, sonra iki galibiyet alsa da son iki maçta kaybederek elendi. McKee-Lofton-Gelabale-Yarou dörtlüsü dışındaki oyunculardan verim alamadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Enel Basket Birindisi ise tek galibiyetle elendi ve Batı Konferansı'nın en kötü takımı oldular. Tamamen yabancılara dayalı sistemin başarısızlıkla sonuçlandığını yazmak yanlış olmaz.



C GRUBU


Batı Konferansı'ndaki diğer gruplarda olduğu gibi İspanyol takımlarının domine ettiği grup oldu.


Valencia, gruptaki tüm maçlarını kazanan tek takım oldu ve 700'ün altında sayı yiyerek Eurocup ilk turunun bu alanda da lideri oldu. Valencia bu maçları ortalama 12 sayı farkla kazandı. Koç Martinez tüm maçlara farklı beşlerle başlarken Sikma 9 maçla en fazla ilk beş başlayan oyuncu oldu. Takımda en fazla ortalama süre alan oyuncu 23 dk ile Van Rossom oldu, uzunlar Dubljevic ve Hamilton en verimli oyuncular oldular; Lucic-Stefansson-Shurna ve tecrübeli İspanyollar Martinez-San Emeterio yine dikkat çekici isimler.


Gruptaki diğer İspanyol takımı olan CAI Zaragoza da yedi galibiyet aldı. Kazandığı maçlarda ortalama altı sayı fark atan Zaragoza da Valencia gibi tüm maçlara farklı beşlerle başladı. Bellas dokuz maçla en fazla beşte başlayan oyuncu oldu. Fotu-Jelovac-Sastre-Norel-Linhart beşlisi Bellas'la beraber diğer dikkat çekici isimler.


Gruptan çıkan diğer takımlar 4'er galibiyetle turlayan takımlar oldular. İlk olarak grubu averaj üstünlüğüyle üçüncü olarak bitiren Ratiopharm Ulm'e bakalım. Ulm, orta bölümde yedi maçın altısını kaybettikten sonra Nancy deplasmanında da kaybederek elenmek üzereydi ki son çeyrekte 16 sayılık bir seri yakalayarak tura tutundular. Ulm'de Amerikalılar Rubit-Morgan-Kane ile Alman oyun kurucu Guenther en dikkat çekici isimler oldular.


Reyer Venezia da son üç maçını kaybetmesine rağmen dördüncü sırada yer alarak gruptan çıkmayı başardı. Dış oyuncular Mike Green ve Michael Bramos çift haneli verimlilik puanına ulaşan yegane oyuncular oldular. Owens-Viggiano-Goss diğer dikkat çekici isimler oldular.


Spirou Charleroi ilk yarıdaki tüm maçları kaybetti, sonraki üç maçı kazandılar ama son iki maçı kaybederek elendiler. Dört maçı altı sayının içindeki farklarla kaybettiler. Baron kardeşler - Pumprla ve Tumba oldukça etkili oldular ama kadroda derinlik olmaması elenmelerine neden oldu diyebiliriz.


Sluc Nancy de diğer Fransız takımları gibi elendi. Sadece iki maçta Charleroi'yı yenebilen Nancy beş maçı bir-iki pozisyonluk farklarla kaybetti. Pietrus'lar - Falker ve takıma ikinci yarıda katılan Kitchen dikkat çekici bireysel performanslar sergilediler.







Not: İlk tur oyuncu performansları ve Top32 gruplarıyla ilgili incelemeleri önümüzdeki günlerde bu köşede bulabilirsiniz…






18 Aralık 2015 Cuma

Eurocup İlk Tur Değerlendirmesi – Doğu Konferansı

Eurocup’ta ilk turu kapattık… İlk tur Doğu-Batı Konferansları şeklinde oynandı ve Euroleague’den elenen takımların da katılmalarıyla 2016 başından itibaren turnuva daha ciddi bir rekabete sahne olacak. İlk yazımızda temsilcilerimizin de mücadele ettikleri Doğu Konferansı’nın gruplarını inceleyelim…



D GRUBU



Bu grupta iki temsilcimiz Trabzonspor Medical Park ve Banvit yer aldılar. Grupta sürprizi Aris’in yaptığını söyleyebiliriz; iç sahada tüm maçlarını kazanan ve Unics Kazan’ı da deplasmanda yenen Aris ikili averaj üstünlüğüyle toplamda 7 galibiyetle grubu lider bitirdi… Türk temsilcileri 5’er galibiyet aldılar, Trabzonspor ikili averaj üstünlüğüyle grubu üçüncü sırada bitirdi, -geçen yılın yarı finalisti- Banvit gruptan dördüncü olarak çıktı; Eurocup seviyesinde ciddi bir kadrosu olduğunu söyleyebileceğimiz Buducnost ise elendi...


Aris için ‘geçen seneki PAOK’ benzetmesini yapmak yanlış olmaz ama PAOK’tan daha iyi durumdalar ve takım kimyası daha üst seviyede. Gard Waters, skorerler McNeal-Hagins ve pivot White Amerikalı kadrosunu oluşturuyorlar. Yunan oyuncular Zaras-Mourtos-Pelekanos ile İsrailli Cohen da katkı veren diğer isimler. Aris az sayı atmasına karşılık çok az sayı yiyen bir takım; altı maçta yedikleri 701 sayıyla Eurocup’ın Valencia’dan sonra en az sayı yiyen takımı konumundalar ama Eurocup’ta grubunu lider bitiren takımlar arasında en az averaja sahip olan takım olduklarını da not edelim.


Eurocup’ın en pahalı takımı olan Unics Kazan ilk turda hayal kırıklığı yaratmadı ama Aris’e iki maçta da yenilip, bir de Buducnost deplasmanında kaybedince grubu ikinci sırada bitirdiler. Pashutin’in elinde çok tecrübeli oyunculardan oluşan derin bir kadro var. Bilbao’dan transfer Quino Colom takıma çok iyi uyum sağladı ve bir de triple-double yaptı; tecrübeli şutör Keith Langford skor yükünü üstleniyor; Milaknis eli ısındığında müthiş atmaya devam ediyor; Kaimakoglou’nun yanında Latavious Williams-Banic-Parakhouski de diğer uzunlar. Likhodey-Ponkrashov da takımın yerli oyuncuları.


Geçen sezon Eurochallenge finalini son saniyede kaybeden Trabzonspor Medical Park ciddi yabancı transferleri ve geçen yıldan kalan üç yabancı+koçla sezona başladı. Trabzon’da oynadığı ilk dört maçı kazanan takım Buducnost deplasmanındaki en kritik maçı kazanarak tur atlamayı başardı. Markovic’in bu turda değişik şeyler denediğini gördük; ilk olarak yabancılarla dolu beşi oynatmaya çalıştı, Velickovic’in sakatlığıyla beraber takım düştü ve kenardan gelen yerli oyuncular da fazla verimli olamayınca takımın oyun içi sürekliliği adına ilk beşte değişikliğe gidildi. Berkay’ı ilk beşte 3 numara olarak tercih etti, Sertaç’ı pivot olarak başlattı. Sonuçta Trabzonspor –Steaua deplasmanı haricinde- hedef maçlarını kazandı ve grubu üçüncü sırada bitirdi.


Banvit yenilenmiş kadrosuyla sezona kötü başladı; 1-3’lük başlangıçtan sonra rotasyon fazla değişmedi, Carmichael’ın iyileşmesi ve özellikle dış oyuncuların uyumlarının artmasıyla beraber Banvit çıkışa geçti, hedef maçlarını kazandılar ve gruptan çıkmayı başardılar. Banvit’in geniş sayılabilecek bir rotasyona sahip olduğunu söyleyebiliriz ama oyun kurucu olarak sürekli iniş-çıkış gösteren Fortson’la oynamak zorunda olmaları ve Fortson çıkınca oyun kurmanın Slaughter’a kalması takımı baltalıyor; Moerman-Vidmar varken Banvit Cook gibi bir oyun kurucuyla oynama şansına sahip olsa daha fazla verim alabilirlerdi, bakalım ikinci yarı için bir gard transferi olacak mı.


Buducnost tecrübeli oyunculardan kurulu ve Eurocup seviyesinde başarılı olabilecek bir kadroya sahipken ilk tur grubundan bile çıkamayarak hayal kırıklığı yarattılar. Cook-Sehovic’ler-Dragicevic-Maric beşinin yanı sıra Jaramaz-Rikic-Subotic de kenardan katkı verebilecek isimlerdi ama Tadija Dragicevic ve Suad Sehovic’in etkileyici performansları haricinde herkes vasat kaldı ve gruptaki diğer takımlar da iyi sonuçlar alınca elendiler.


Eurocup’ta ilk kez mücadele eden Steaua, Gerald Lee’nin sakatlığı nedeniyle özellikle pota altında çok zorlandı. Rasic-Marinovic gard ikilisiyle yaş ortalaması oldukça yüksek bir takımla mücadele ettiler. Uzun forvet Nicoara haricinde dikkat çekici bir performans da gelmedi ve Steaua ilk turda 700’ün altında sayı üreten tek takım oldu, -138 averajla Eurocup’ın en kötü averajına sahip olan takım oldular.



E GRUBU


Bu grupta çok enteresan durumlar oluştu. Gruba birinci torbadan giren Beşiktaş SJ ile gruba ikinci torbadan giren Lietuvos Rytas grupta son iki sırayı aldılar ve diğer dört takım turladılar.


Grubu lider bitiren takım Zenit St. Petersburg oldu. Karasev’in Zenit’i Landry-Vikhrov haricinde kadrosunu baştan aşağı yenilemişti ve ilk tur boyunca genel olarak bir sistem arayışında oldular diyebiliriz. Yedi maça ilk beşte başlayan Janis Timma haricinde en fazla altı maça ilk beşte başlayan oyuncuları var ve 11 farklı ismin ilk beş olarak en azından bir maça çıktığını görüyoruz. Zenit, zayıf gruptaki istikrarsız rakiplerinin sorunlarından yararlandı ve maç içinde de geri dönüşlere imza atarak rahat bir şekilde grubu lider bitirdi. Dowdell-Toolson-Vikhrov-Timma-Landry ideal beş olarak duruyor; Antipov-Golovin-Valiev-Koscheev diğer önemli isimler. Zenit’in sekiz galibiyetinin beşi tek haneli farklarla bitti. Dowdell-Toolson-Timma-Landry dörtlüsü haricinde çok derin olmayan bir kadroya sahip olmadıklarını yazabiliriz ama bu dörtlü o kadar büyük fark yaratıyorlar ki diğer takımların baş etmeleri çok zor oluyor.


Geçen yıl Eurochallenge’da final-four yapamayan Avtodor Saratov bu sezon grupta fırtına gibi esti. Eurocup’ta 900 sayı barajını aşan tek takım olan ve Doğu Konferansı’nda 100+ averajına sahip olan tek takım olan Avtodor sezona Greenberg’le başlamıştı ama beşinci haftada Olaj deplasmanında gelen yenilgiden sonra 38 yaşındaki yardımcısı Vasilyev’le devam ettiler ve özellikle ikinci yarıda çok başarılı sonuçlar aldılar. Takımda öne çıkan isimler Kuzey Amerikalı’lar olsa da tamamen Amerikalılar’a bağlı olan bir takım değil, Rus oyuncular da önemli katkı yapıyorlar. Takımda tüm maçlara ilk beşte başlayan ve takımın en verimli oyuncusu olan oyuncu ‘85li pivot Travis Peterson. Dört sezonluk İtalya macerasını noktalayan uzun forvet Brooks’un yanı sıra gardlar Jeremy Chappell ve Malcolm Armstead/ Paul Stoll ikilisi diğer yabancılar. (Eski Trabzonlu Stoll, dördüncü maçta sakatlanan Armstead’in yerine transfer edildi)  Takımda ciddi süre alan üç Rus oyuncu var. Kısa olan tecrübeli gard Kolesnikov. 2.14’lük Koscheev ile 2.15’lik Zabelin de pota altında takıma önemli avantaj sağlıyorlar. Takımın %46 ile üçlük attığını da not edelim.


PAOK geçen seneki Amerikalılar’a dayalı sisteminden tamamen döndü ve gard Hatcher haricinde Avrupa basketbolunda tecrübeli olan oyuncularla başarıya yürüdüler. Grupta ilk yedi maçının beşini kaybeden PAOK’un elenme noktasına geldiğini ama İstanbul’daki Beşiktaş galibiyetiyle tura tutundu, son üç maçta da ikinci yarılarda tecrübe farkıyla rakiplerine ağır bastılar ve gruptan çıkmayı başardılar. Eski Euroleague oyuncuları Vasilieaidis-Tepic’e dördüncü maçtan sonra katılan Sofoklis Schortsanitis’e yabancı William Hatcher da eşlik edince tur geldi.


Eurocup’ta ilk turun en büyük sürprizine imza atan takım Szolnoki Olaj oldu. Macar takımı, Beşiktaş-Rytas takımlarının düşüşlerinden faydalandı, Beşiktaş karşısındaki ikili averaj üstünlüğüyle gruptan çıkmayı başardılar. Takım genç Avrupalı oyuncularla dikkat çekiyor. ‘85li forvet Milosevic’in yanı sıra ’90 jenerasyonundan iki önemli isime sahipler. Macar gard Vojvoda ve Ukraynalı pivot Natyazhko takımın etkili isimleri.


Beşiktaş SJ, sezon başında oyun kuruculuğu eski bir NBA oyuncuna teslim etti, önemli Euroleague oyuncuları olan Darden-Lampe transfer edildiler, Hamilton’ın sakatlığından sonra Radosevic transfer edildi, Murphy transferleriyle heyecan verici bir sezon beklenirken tam tersi oldu. Dettman, Avtodor felaketinden sonra gönderildi; Yağızer Uluğ ile biraz takım toparlanıyor görüntüsü oluşmuştu ama Lampe’nin sakatlığı planları alt-üst etti. Gruba 3-1’le başlayan Beşiktaş, arada PAOK’la oynanan maç ve deplasmandaki Olaj yenilgisi de olmak üzere üstüste altı maç kaybetti ve son maçta lider Zenit’e fark atılması da sonucu değiştirmedi.


Lietuvos Rytas da sezonun hayal kırıklığı yaratan takımlarından biri oldu. Nicolas Laprovittola haricinde tamamıyla yerli oyunculardan kurulu bir kadroyla oynadılar ama geçen sezonun aksine hayal kırıklığı yaşadılar, ayrıca gruptaki zayıf rakipleri de hesaba katarsak daha başarısız görülebilirler. Rytas, Olaj ve Beşiktaş deplasmanlarında kazanmayı başardı, iç sahada ise beş yenilgi aldılar. Laprovittola-Orelik-Juskevicius üçlüsü her maça ilk beşte başlarken, tüm maçlarda kenardan gelip takımın en verimli oyuncusu olan Ksystof Lavrinovic dışında hiçbir uzundan verim alamamaları sonlarını getirdi.



F GRUBU

Bu grupta pek sürpriz olmadı, kuralar sonrası Eurocup’ın en zorlu grubu olarak öne çıkan grupta Galatasaray Odeabank ilk haftalardan itibaren arka arkaya galibiyetler aldı ve liderliğe ambargo koydu. Krasny Oktyabr ise sadece bir kez kazandı ve son sıraya demir attı; kalan mücadele dört takım arasında geçti.


Lider Galatasaray Odeabank gruba fırtına gibi başladı; ilk yarıda oynadığı tüm maçları kazanan Galatasaray, gruptaki diğer takımların da sürekli birbirlerini yenmesiyle rahat bir şekilde lider oldu. İkinci beş maçlık bölümde; iki deplasman ve bir iç saha mağlubiyeti alan Galatasaray, son haftada Neptunas’ın da Atina’da yenilmesiyle grubunu lider bitirdi ve Top32’de N Grubu’na yerleşti. Bu grupta Sassari-Olaj-Zaragoza ile eşleşen Galatasaray’ın zorlu grubu lider bitirmenin ödülünü aldığını söyleyebiliriz. Rotasyondan da kısaca bahsedelim; Sinan-Schilb-Micov-Caleb-Lasme beşine McCollum-Göksenin-Dorsey kenardan katkı veren isimler. McCollum oyuna kenardan dahil olup, takımın en fazla süre alan ikinci oyuncusu konumunda. Şafak-Ege-İzzet de az da olsa süre alan isimler.



Neptunas gruba iki yenilgiyle başlamıştı; sonraki sekiz maçın altısını kazandılar ve ikili averaj üstünlüğüyle grubu ikinci sırada bitirdiler. Ewing-Bader-Grant Amerikalı triosu dışında tamamen Litvanyalılar’a dayalı rotasyona sahipler. Tecrübeliler Zavackas-Mazeika-Butkevicius-Girdziunas en önemli yerli oyuncular. Neptunas’ta on oyuncu 13 dakika ve üzerinde ortalama süre alıyor, takımın başarısındaki kilit noktanın da bu takım oyunu olduğunu söyleyebiliriz.


Nizhny Novgorod grubu üçüncü sırada bitirdi. İki galibiyet sonrası üç yenilgi ve sonra üç galibiyetle, ikinci yarıyı elenme tehlikesi yaşamadan geçirdiler, son iki haftada Neptunas’a yenildiler ve Galatasaray’ı geçtiler. Oyun kurucu Eric Maynor’ın Eurocup maçları başlamadan sakatlanması takım açısından handikap yaratsa da Khvostov beklentilerin üstünde bir performans sergiledi ve bu açığı kapattı; gençler Rudd-Antonov-Mahalbasic de iyi katkı veren oyuncular oldular.


Geçtiğimiz sezonun İsrail Ligi şampiyonu Hapoel Jerusalem, Eurocup’ta bir önceki sezonda olduğu gibi hayal kırıklığı yaşamaya çok yaklaştı ama AEK’ya ikili averajda üstünlük sağlayarak turu geçtiler. İlk yedi maçta sadece iki galibiyet alabilen ve üç maçı sadece beş sayılık farkların içinde kaybeden Hapoel, üstüste üç maç kazanarak turlamayı başardı. Rowland-Fischer tüm maçlara beşte başladılar; Donta Smith yine çok yönlü katkısıyla etkili oldu, Eliyahu-Duncan-Janning takımdaki diğer öne çıkan isimler oldular.


AEK bu sezon Mavrokefalidis önderliğinde yüksek bütçeli ve iddialı bir kadro oluşturmuştu. İlk iki maçta yenildiler, üstüste dört galibiyet sonrası, üstüste üç mağlubiyetle elenme noktasına geldiler ve son maçta Neptunas’ı yenmelerine rağmen elendiler. Malik Hairston tüm maçlara ilk beşte çıkan tek oyuncu olurken, dokuz maçta da oynayan Mavrokefalidis açık ara Eurocup ilk turunun en verimli oyuncusu oldu. Bu ikili haricindeki oyunculardan verim alamadıklarını söyleyebiliriz. Warren’dan fazla katkı alamadılar ve sonunda Yeşil Giresun’a gönderdiler. DJ Cooper’ı kadroya dahil ettiler ama onu oynatamayınca gardda sıkıntı yaşadılar.


Krasny Oktyabr Volgograd ise Doğu Konferansı’nda tek galibiyet alan tek takım oldu ve ayrıca on maçta 900’den fazla sayı yiyen tek takım da oldular. Krasny ilk maçta AEK’yı deplasmanda yendikten sonra arka arkaya dokuz yenilgi aldı ve ilk yarı bittikten sonra yaşadıkları maddi sorunların da etkisiyle son üç maçta ciddi kriz yaşadılar. Son maçlarda çok dar bir rotasyonla oynayan ve yerli oyuncularla mücadele eden Krasny farklı yenilgilerden kurtulamadı.







Not: Batı Konferansı değerlendirmeleri, oyuncu performansları ve Top32 gruplarıyla ilgili incelemeleri önümüzdeki günlerde bu köşede bulabilirsiniz…