31 Ocak 2015 Cumartesi

ANALİZ - Beşiktaş Integral Forex

Sistem: Beşiktaş IF geçen sezonki başarısız sezona rağmen yeni sezona da Ahmet Kandemir'le başladı. Yabancılardan Lofton-Broekhoff ve yerlilerden sadece Muratcan Güler takımda kaldılar; oyun kurucu olarak tecrübeli yerliler Engin Atsür-Kerem Tunçeri transfer edildi, Broekhoff'un yedeği olarak Caner Erdeniz ve pota altına Jajuan Johnson-Hilton Armstrong-Muhammed Doğan Şenli transfer edildiler. En önemli soru işaretleri ise kolej eğitimini tamamlayıp gelen Patrick Miller ve Tyler Stone'ın transfer edilmeleri oldu.




Sezon başı ve yabancı değişikleri: Türkiye Kupası Elemeleri'nde zorlu grupta yer alan Beşiktaş kötü bir performans sergiledi. Tek galibiyetlerini Türk Telekom karşısında ikinci yarıda Lofton'ın etkileyici performansıyla aldılar. İlk maçta Miller sakatlık yaşadı, Stone'un yetersiz olduğu rahatlıkla görüldü. Miller yerine birkaç hafta sonrasında John Holland transfer edildi, Stone yerine ise geçen sezon da kadroda yer bulan Kenan Bajramovic transfer edildi.



Holland transferi ve yakalanan ivme: Ligde ilk maçında Darüşşafaka'ya yenilen BJK Eurocup'ta da İstanbul'da Olimpija'ya yenildi ve sonrasında John Holland transferi yapıldı. Holland transferi sonrası Lofton'ın sakatlıktan kurtulması ve daha iyi oynaması ve Johnson'ın da form tutmasıyla Beşiktaş arka arkaya galibiyetler almaya başladı. Zenit deplasmanındaki ve Khimki'ye karşı İstanbul'daki galibiyetler ilk bölümün en önemli galibiyetleri oldu.



İnişli-çıkışlı bölüm: Kasım ortasından itibaren kritik maçlarda zorlanan Beşiktaş mağlubiyetler almaya başladı. Pınar Karşıyaka'yla oynanan lig maçında Lofton'ın orta sahadan attığı üçlükle maçı uzatan Beşiktaş sonrasında Galatasaray ve Khimki deplasmanlarında berbat ilk yarılar çıkardı ve sonrasında durumu dengeleyemedi. Ligde arka arkaya galibiyetler alan Beşiktaş 2014 yılını mutlu bitirdi.



2015 iyi gelmedi: Yeni yılla beraber zorlu bir fikstüre giren Beşiktaş Lofton'ın da formunun düşmesiyle arka arkaya yenilgiler aldı. Ligde Efes-Fenerbahçe-Darüşşafaka yenilgileri, Eurocup'ta Karşıyaka-Paris yenilgileri ve dibe vuran Beşiktaş'ı gördük. Neptunas'la oynanan iki maçta alınan galibiyetler takımın nefes almasını sağladı.




En iyi maçlar: Beşiktaş bu sezon ciddi takımlara karşı fazla maç kazanamadı. En iyi maçları hatırlayalım...



3- BJK vs. KSK: Beşiktaş'ın iyi basketbol oynadığı maçlardan biri olmadı ama kesinlikle hatırlamaya değer bir maç oldu. Maçı uzun süre geride götüren Beşiktaş son saniyede Karşıyaka'nın faul yapmaması ve Lofton'ın orta sahadan bulduğu üçlükle maçı uzatmaya götürdü ve kazandı. 15 Kasım'daki maçta Atsür-Lofton-Broekhoff-Holland-Jajuan takıma galibiyeti getiren aktörler oldular.



2- Neptunas vs. BJK: Beş maçlık yenilgi serisi sonrası 21 Ocak'ta Klaipeda'ya giden Beşiktaş için bu maç silkinme ve Eurocup'ta 'tamam ya da devam' maçıydı. İkinci çeyrekte rakibine sadece 7 sayı atma izni veren Beşiktaş sezonun en iyi savunma performanslarından birini sergiledi ve Lofton-Jajuan önderliğinde hücumda etkili olarak galibiyete gitti.



1- BJK vs. Khimki: Cumhuriyet Bayramı'nda oynanan maç kesinlikle Beşiktaş'ın bu sezon oynadığı en iyi maç oldu. İyi bir kadro kuran ve turnuvanın en büyük favorilerinden biri olan Khimki maça iyi başladı ama bir türlü maçı koparamadı. Son bölümde rakibini sadece 6 sayıda tutan Beşiktaş Holland-Broekhoff ve Lofton'la galibiyete uzandı.




En kötü maçlar:  Sıralayalım...



3- GS vs. BJK: Abdi İpekçi'deki maça gelene kadar genellikle iyi bir sezon geçiren Beşiktaş o maçta tam anlamıyla darmadağın oldu diyebiliriz. Pocius-Micov'dan faydalanamayan Galatasaray ilk yarı boyunca farkı açtı, maç sonunda Beşiktaş geri dönmeye çalışsa da GS toplamda 100 sayıyı bularak maçı kazanmayı başardı.



2- Tofaş vs BJK: 8 Kasım'daki Bursa deplasmanı da Beşiktaş için çok kötü bitti diyebiliriz. İkinci yarının başında farkı 15 sayının üstüne kadar çıkaran Beşiktaş maçı rahat bir şekilde bitirmeyi umut ediyordu ama öyle olmadı, Tofaş Amerikalı oyuncuların etkili performansıyla maçı çevirmeyi başardı.



1- BJK vs KSK: 7 Ocak'taki Eurocup maçı BJK için kabus gibi bir maç oldu diyebiliriz. Lofton'ın etkisiz olduğu maçta KSK ilk çeyrekten itibaren farkı açtı ve skor patlaması yaşadı. Tam altı oyuncu çift haneli sayılara ulaşırken BJK'ın unutmak isteyeceği bir skor ortaya çıktı.




                                         OYUNCU NOTLARI



Engin Atsür: Ligde olmasa da Avrupa'da takımın en iyilerinden biri oldu. Hem ligde, hem Avrupa'da iyi şut yüzdeleri var ama Avrupa'daki maçlarda oyuna daha fazla ağırlığını koyuyor ve gerektiğinde kontrolü eline alabiliyor.



Kerem Tunçeri: Kariyerinin sonlarında ikinci gard pozisyonunda yer alıyor, Engin'in belki de beklenenden daha iyi performans vermesiyle arka plana itildi, asist yönünden etkili olsa da maçlar kopma noktasına geldiğinde her zaman kendisinden beklenenleri sahaya yansıtamıyor.



Chris Lofton: Hem ligde, hem de Avrupa'da takımın en skorer oyuncusu ve Avrupa'da takımın en verimli oyuncusu, bu açıdan Eurocup'ta da sezonun en iyilerinden biri. Ligde ve Avrupa'da aynı süreleri alırken Avrupa'da hem sayı ortalaması, hem de asist ortalaması daha yüksek, birçok maçta da takımını kurtaran oyuncu oldu.



John Holland: Sezona takımsız başlayan Holland sezonun ikinci haftasında Beşiktaş'a katıldı. Takıma ilk katıldığında takımının arka arkaya galibiyetler almasında önemli katkıya sahip oldu ama sonrasında hem Kandemir'in kendisine verdiği dakikalar azaldı, buna paralel olarak da katkısı azaldı. Lofton'ın aksine Avrupa maçlarında sayı katkısı daha da azalıyor ve Lofton da formsuz olunca takımın dış skoreri olmamasına neden oluyor.



Ryan Broekhoff: Bu sezon gerçekten muazzam oynuyor. Ligde etkili şut yüzdeleriyle 11s- 6r- 2a ortalamalarına sahip ve takımın en etkili oyuncusu, istatistiklere yansımayan savunma katkısı ve kritik dakikaları oynama becerisi de kendisinin artıları. Eurocup'ta ise sayı ortalaması düşüyor ama yine çok yönlü katkı veriyor. Broekhoff'u eleştirebileceğimiz nokta bulmak zor, seneye Türkiye'de kalacağını sanmıyorum.


JaJuan Johnson: Bu sezonun beklenmedik çıkışını yakalayan oyuncu oldu diyebiliriz, Lofton gibi ligde de iyi oynuyor ama Eurocup'ta vitesi daha da büyütüyor. Toplamda 13s- 6r- 1b ortalamalarına sahip, dış şutlarda bir uzuna göre ortalamanın üstünde başarı oranı var diyebiliriz, Beşiktaş taraftarının istediği yırtıcılığa sahip, Nizhny'de oynasa Trey Thompkins kadar etkili olabilirdi diye düşünüyorum.


Hilton Armstrong: Önemli NBA tecrübesine sahip olan oyuncu burada istenen katkıyı verebilmiş değil, ortalamaları tek hanelerde kalıyor ve çok fazla top kaybı yapıyor, serbest atış çizgisinden de başarısız; Hilton'ı takım için önemli kılan özellikler tecrübesi ve yedeğinin Doğan Şenli olması diyebiliriz.




Türk Telekom deplasmanı: Maça bazı ağır silahlarını ( Atsür-Lofton-Hilton) kenarda bekleterek başlayan Beşiktaş ilk bölümde maça ağırlığını koyamadı. İlk bölümde pota altında etkili olan TT dış oyuncularının da etkili olmalarıyla ilk yarı sonuna doğru farkı açtı. Dış atışlarda başarısız olan BJK bir daha maça geri dönemedi ve maç genellikle 10 sayı civarında bir farkla gitti ve 79-70 bitti. Beşiktaş'ta maçın iki başarılı oyuncusu yeni transfer Scottie Reynolds (12s- 6a) ve Ryan Broekhoff (15s- 10r) oldular.





Gelecek Maçlar: Ligde Şubat'taki tek maç Royal Halı maçı. Bu dönemde Eurocup'ta ise kader maçları oynanacak; önce Karşıyaka'ya gidecek olan Beşiktaş son maçında ise Paris'i konuk edecek...







sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1


www.abcspor.com

27 Ocak 2015 Salı

Murray ve Berdych 3 Sette !

Erkeklerde de çeyrek final maçlarının 2'si bugün oynandı. Normal şartlarda günün beklenen maçı olması muhtemel maç Berdych ile Nadal arasındaki maçtı. Ancak yerel kahraman Nick Kyrgios'un Avustrayalılara çok uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar heyecan yaşatması Andy Murray-Nick Kyrgios maçını daha ilgi çekici hale getirmişti.

Tomas Berdych-Rafael Nadal: 6-2, 6-0, 7-6

Üzerinde çok yazılıp çizilen, 'Acaba sakat mı ?, Kaslarında dehidrasyon mu oldu ?, Vücut direncinde mi problem var ?' soruları Rafael Nadal'a turnuva boyunca atfedildi. Ancak Tim Smyczek maçından sonra adeta kendi tenisine dönmüştü Nadal. Smyczek maçındaki probleminin de sakatlık değil bir gün öncesinden alması gereken sıvı miktarını ayarlayamaması olduğunu öğrendik. Kevin Anderson karşısında iyi bir görüntü çizmişti ve Berdych ne kadar formda da olsa bu maça Rafael Nadal yine favori olarak çıkıyordu. Tabi bu durumda son 17 maçlarının hepsini Nadal'ın kazanması da büyük etken.

İlk 2 set, özellikle de 2. set tamamıyla Berdych dominasyonuyla geçti. Nadal hiç ama hiç cevap veremedi. İlk sette Nadal'ın yakaladığı 1-2 tane kendisi açısında olumlu sekanslar vardı ama 2 tane break verdiği seti 6-2 kaybetmiş. Sonraki sette de adeta dağılmış, 5-0'dan sonraki oyunda kendi servislerinde adeta teslim bayrağını çekmiş gibiydi. Bagel yemesi ayrı bir olay ama 5-0'dan sonra kendi servisine tutunması sonraki set için büyük bir artı olarak sayılabilirken Berdych seti orada bitirmişti.

3. set 5-6'ya kadar ortada geçti. Nadal bu sette ilk servislerini daha fazla bulmaya ve çok daha rahat servis oyunları geçirmeye başladı. Benzer oyunları yine Berdych'in servislerinde de gördük. Ama 5-6 iken Nadal'ın servislerinde bulduğu maç puanları maçın yakın zamanda sonlanacağının göstergesiydi. Berdych orada bitiremedi ama tie-break'te üst üste bulduğu mini breaklerden sonra tam yerinde çok iyi bir 2. servise giderek yarı finalin yolunu tuttu.

Andy Murray-Nick Kyrgios: 6-3, 7-6, 6-3

Yerel kahraman Nick Kyrgios'un Andy Murray ile olan maçı akşam seansına alınmıştı. Mark Edmondson'dan beridir Avustralya Açık'ta Avustrayalı bir oyuncunun şampiyon olamaması, bu maç öncesi Avustrayalıları Nick Kyrgios konusunda oldukça heyecanlandırıyordu. Maç içinde seyirciden reaksiyon alan, seyirciyi arkasına almayı çok iyi bilen Nick Kyrgios bu sefer Andy Murray karşısında çok fazla direnemedi.

Maçın ilk seti Andy Murray fırnıtası ile geçti. Kyrgios karşısında tecrübesini konuşturan Andy Murray, topu ralli içinde tutarak Kyrgios'un hata yapmasını bekledi ve bunu set boyunca sürdürerek ilk sete 6-3 ile uzandı.

2. setin ortalarına kadar yine kontrol Murray'deydi. Ama setin ortalarından sonra kortta daha iyi görünen, daha iyi hareket eden bir Kyrgios vardı. Biraz daha puanların içinde kalıp, vuruşlarını çeşitlendirmeye başladı. Zaten ilk setten gördüğümüz de baseline'ın gerisinde Murray ile çarpışmanın Kyrgios'a hiç yaramadığı şeklindeydi.2. sette ibre biraz Kyrgios'a doğru kaydı. Burada Andy Murray'in yoğunluğunu bir nebze de olsa kaybetmesi de bir sebepti. Setin tie-break'inde Kyrgios adeta seyirciyle birleşerek momentumu arkasına aldı. Ama olmadık puanlarda yaptığı basit hatalar onu bu setten de etti.

3. set tekrar müthiş servis performasını bulan Andy Murray sete iyi başladı. İlk sete benzer bir şekilde setin ortalarında servis kırarak Kyrgios'un direncini tamamen kırdı diye düşündük ama Kyrgios ilk kez Murray'in servislerini tehdit ettiği oyunda break'i geri aldı. Ancak sonraki oyun servisini geri kırdırınca maç dönülmez bir noktaya geldi ve 6-3 ile bu set de sonlandı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

Bayanlarda Çeyrek Finalistler Güle Oynaya !

Sonunda Avustralya Açık'ta 2. haftayla birlikte ilk çeyrek final maçlarına ulaştık. Aus Open'ın yayın programı dolayısıyla sabah seansının erken saatlerinde bayanların çeyrek finalleri oynandı. Akşam seasına ise yerel kahraman Nick Kyrgios'un maçı konuldu.

Ekaterina Makarova-Simona Halep: 6-4, 6-0


Günün ilk maçında Makarova ile Halep karşılaştı. Turnuva boyunca adeta büyük oyuncu olma alışkanlığını gösteren Simona Halep ne yazık ki benim nezdimde çok da beklentileri karşılayamadı. Çok rahat geçtiği ilk 4 turda set dahi vermemiş ama oyun kalitesi olarak beklentileri de pek karşılayamamıştı. Bu nokta aslında Halep açısında artı sayılabilirdi. Çünkü favori ve büyük oyuncular Grand Slam gibi 2 hafta süren bir turnuvada ilk turdan itibaren oyununu yükselte yükselte finale kadar ulaşmak isterler ama Halep'de durum pek böyle olmadı. İlk tur maçından 4. tur maçına kadar biraz kendisiyle uğraşan, basit hatalarına gereğinden fazla tepki veren ve bu tepkileriyle rakibini oyunun içine sevk eden bir Halep izlemiştik. En iyi oyunundan da uzak gözüküyordu. Nitekim bir yerde patlayacaktı bu durum.

Bu maçta da basit hatalarını hiç sınırlayamadı. Zaten en büyük sorunlarından olan 2. servislerinde problem yaşadı. Burada Makarova'nın da hakkını vermek lazım. Geçen sezonun özellikle 2. kısmında büyük bir çıkış gerçekleştirmişti. İlk önce Wimbledon'da çeyrek final ardından US Open'da ilk Grand Slam yarı finalini görmüştü. Aynı şekilde Montreal'de de iyi bir oyun ortaya koyup yarı finale kadar çıkmıştı. Bu maçta da problemi olan Halep'i yakalamışken servis kırmalarda oldukça yüzdeli oynadı.2. set oldukça dağılan ve 2. servislerinden neredeyse puan çıkartamayan Halep'i 6-4 ve 6-0'la mağlup etti.

Maria Sharapova-Eugenie Bouchard: 6-3, 6-2

Daha önce 3 kez karşılaşan bu ikili (3'ünde de Masha galip) Avustralya Açık'da da çeyrek final karşı karşıya geldi.2. tur maçından sonra daha bir rahatlayan ve daha iyi tenis oynayan Masha ile 4. turda oldukça sarsılan Genie beklenilen seyir zevkini pek de ortaya koyamadılar.

Zaten Bouchard maça adeta başalayamadan servisini kırdırdı. Maçta sadece bir kez tehdit edebildiği ilk setin ortalarındaki servis oyununda da servis kıramayınca setin gidişatı iyice belli oldu. Set sonunda da servis kırarak seti bitiren Masha 1-0 öne geçti.

2. set yine benzer şekilde gelişti. Returnlerde bir türlü istediği istikrarı bulamayan Bouchard'ın aksine istediklerini çoğunlukla sahaya yansıtan Sharapova gerekli anlarda servis silahına başvurarak kendi servislerinde iyi gözüktü. Yine 2 tane break bulduğu bu seti de 6-2 kazanarak yarı finale çıktı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

25 Ocak 2015 Pazar

ANALİZ - Darüşşafaka Doğuş

Yeni Kadro: Geçen sezon Doğuş grubunun sponsor olduğu Darüşşafaka, İkinci Lig'i şampiyon olarak tamamlayarak Birinci Lig'e yükseldi, şampiyon koç Orhun Ene ile yollar ayrıldı ve -bana göre- Türkiye'nin en iyi üç koçundan biri olan Oktay Mahmudi ile anlaşma yapıldı. Lynn Greer, Ersin Görkem, Nedim Yücel, Erbil Eroğlu dışında kadro tamamen yenilendi ve Türkiye Basketbol Ligi'nin en iyi kadrolarından biri ortaya çıktı. Türkiye Ligi'nin tecrübeli oyuncuları Jamon Lucas Gordon, Ersin Dağlı, Gasper Vidmar, Emre Bayav, Ermal Kuqo, Mehmet Yağmur transferlerinin yanına Dünya Kupası'nın yıldızlarından Renaldas Seibutis ile potansiyelli yabancılar John Shurna ve Taylor Brown transferleri yapıldı. Son olarak da, Galatasaray'dan Göksenin Köksal takıma katıldı.

Böylece; çok potansiyelli ve çok derinlikli bir kadro ortaya çıktı. Rotasyona kısaca bakacak olursak;

Lucas Gordon - Mehmet Yağmur - Erbil Eroğlu
Göksenin Köksal - Lynn Greer
Renaldas Seibutis - Taylor Brown
John Shurna - Ersin Dağlı- Metin Türen
Gasper Vidmar - Ermal Kuqo

(tabloyu fazla ciddiye almamak lazım, birçok maçta farklı düzenlerle oynadılar)

Darüşşafaka Doğuş'un sadece Türkiye'de değil, tüm Avrupa'da ''Avrupa Kupaları'na katılmayan en iyi takım'' olduğunu söyleyebiliriz, hatta birçok Eurocup takımından da derinlikli bir kadro kurdular.



Sezon Başı: Türkiye Kupası Elemeleri'nde Efes-Beşiktaş'ın yer aldığı zorlu gruptan çıkmayı başaran Darüşşafaka Doğuş lige de Beşiktaş'ı yenerek başladı. Sonraki beş maçın üçünü kazanan DD Uşak ve Banvit deplasmanlarında yenildi, arkasından beş maçlık galibiyet serisi geldi. (ort.19 sayı fark) Üç maçlık Euroleague takımları serisinde Efes ve GS'ye küçük farklarla kaybeden DD Fenerbahçe Ülker'i deplasmanda devirdi ve ligin ilk yarısını farklı İBB galibiyetiyle tamamladılar.





Önemli Maçlar: Darüşşafaka Doğuş hafta içi maç oynamamanın da etkisiyle ciddi maçlara daha iyi hazırlanma imkanı buldu ve ilk yarıdaki önemli maçları dengede götürdüler.


Eurocup takımlarına karşı 2 galibiyet-1 mağlubiyet alırken, Pınar Karşıyaka maçında sezonun en iyi maçlarından birini oynadılar, kaybettikleri Banvit maçında ise son saniyelerde kaybettiler.


Üç Euroleague ekibiyle arka arkaya karşılaşan DD üç maçı da kafa kafaya götürdü diyebiliriz, Fenerbahçe Ülker maçında zaman zaman farkı açan Darüşşafaka Doğuş önemli bir galibiyete imza attı.


Darüşşafaka Doğuş'un ilk yarıda aldığı diğer yenilgi de Eurochallenge temsilcimiz Uşak Sportif'le oynadığı maçta geldi, kalan maçlarda Darüşşafaka Doğuş'un ortalamala 15-20 sayı fark attığını görüyoruz, takdire şayan bir durum.




Oyuncu Notları:



_ Jamon Lucas Gordon: Türkiye'de oynayan yabancılar arasında en fedakar isimlerden biri olarak göze çarpan Gordon takımın en yüksek verimlilik puanıyla oynayan oyuncusu, asist ve top çalma ortalamalarında da açık ara takım lideri. 11.5s- 5.6a- 2.4tç ortalamalarının yanında her zamanki gibi müthiş bir dış savunma performansı sergiliyor, önceki yıllara göre daha iyi dış şut kullanıyor (8/16) ama (20/34) serbest atış isabeti bir garda yakışmıyor.


_ Mehmet Yağmur: Ortalama 14 dakika süre alıyor ve rotasyonun önemli bir parçası diyebiliriz, asist ortalamasını yükseltmesi durumunda takımına daha faydalı olabilir.


_ Lynn Greer: Mehmet Yağmur'dan ortalama üç dakika fazla sahada kalmasına rağmen, onun beş katı kadar daha fazla etkili oluyor diyebiliriz, 6s- 2a ortalamalarıyla oynuyor, takımın en iyi dış şut kullanan isimlerinden biri, zaman zaman sistem dışına çıksa da takımın ihtiyacı olan isim olduğunu söyleyebiliriz.


_ Göksenin Köksal: Mahmuti'nin sevdiği oyunculardan biri, Mahmuti döneminde Galatasaray'da ilk beşe çıkan Göksenin Ataman döneminde unutulmuştu, bu sezon Darüşşafaka'da rol oyuncusu olarak hak ettiği süreleri alıyor diyebiliriz. İstatistiklere yansımayan savunma katkısıyla ön plana çıkıyor, onun da serbest atış çizgisinden daha başarılı olması gerekiyor.


_ Renaldas Seibutis: Takımın en skorer oyuncusu, 13.5 sayı ortalaması yakalarken %52 ikilik - %50 üçlük - %92 serbest atış ortalamalarıyla muazzam bir performans sergiliyor. 3.5r- 2.6a ortalamaları da var, Dünya Kupası sonrası yüksek formunu sürdürüyor. Olin Edirne lige yükseldiğinde de ilk sezonda başarılı bir performans sergileyip Rytas'a geçmişti, Darüşşafaka Doğuş'u da basamak olarak kullanıp Euroleague'e dönebilir.


_ Taylor Brown: Genç Amerikalı takımda 10s- 5r ortalamalarını geçen tek oyuncu. Dış şutlarda istenen katkıyı sağlayamasa da atletik özellikleri ve takım oyuncusu olmasıyla sivriliyor.


_ John Shurna: 26 dk. ortalamayla takımın en fazla süre alan oyuncusu olan Shurna Seibutis kadar etkili olmasa da benzer şut performansı sergiliyor. %55 ikilik - %52 üçlük - %80 serbest atış ortalamaları var. '90 doğumlu Amerikalı yaz aylarında hangi takıma gideceği merak edilen genç yıldız adaylarından biriydi, Darüşşafaka Doğuş'un onu transfer ederek çok doğru bir iş yaptığını söyleyebiliriz.


_ Ersin Dağlı: Ortalama olarak maçların yarısında oynayan Ersin beklenen katkıyı yapıyor diyebiliriz. %54 saha içi isabetiyle, sert savunması ve orta mesafe şut tehdidiyle her takımın aranan oyuncusu. 7.7s- 5.3r ortalamaları var.


_ Gasper Vidmar: Maçlara ilk beş başlamasına rağmen sadece 19dk ortalamayla oynayan Vidmar 8s- 5r- 2a ortalamalarına sahip. %66 ikilik ortalamasıyla pota altından önemli bir skor opsiyonu ama %45'le serbest atış kullanıyor, bu alanda kendini geliştiriyor ama hala istenilen seviyede değil.


_ Ermal Kuqo: Ligin ilk yarısında 10 dakika ortalamayla bile oynamadı, buna karşılık birçok takımın kadroda bulunmasını isteyeceği, tecrübeli ve takım arkadaşlarına pozitif etki yapan bir isim.




Beşiktaş Maçı: Maç Efes-DD maçına benzer bir şekilde gelişti diyebiliriz. Beşiktaş'ın maça yanlış rotasyonla başlaması ve DD'nin Lucas-Greer-Göksenin dış üçlüsüyle oyunun iki tarafında da etkili olmasıyla fark açıldı. Ermal'in oyunu girmesi ve takımı adına olumlu katkı vermesiyle fark açıldı. İkinci çeyreğin ortasında fark çift hanelere çıktıktan sonra Beşiktaş Reynolds-Lofton oyundayken farkı kapatmaya başladı, ikinci yarıya doğru beşle başlayan Beşiktaş skoru dengeledi ama bir türlü öne geçmeyi başaramadı. Maçın bitimine beş dakika kala maç başabaş giderken Greer'in ağırlığını koyması ve Beşiktaş'ın arka arkaya yaptığı hatalarla Darüşşafaka Doğuş bu sezon rakibini üçüncü kez yenmiş oldu.




Sonraki Maçlar: Türkiye Kupası 8'li finallere kadar görece kolay bir fikstürün olduğunu söyleyebiliriz. TED maçı sonrası Telekom deplasmanı ve Uşak maçı sonrası kupa maçları geliyor.

19 Ocak 2015 Pazartesi

Avustralya Açık-Erkeklerde Süprize Geçit Yok

Her zaman süprizlere biraz daha kapalı olan erkekler tarafında ilk tur maçlarının ilk kısmında neredeyse hiç süpriz çıkmadı ama birçok yakın, heyecanlı maç oynandı.

İlk önce favorilerden bahsedelim:

Rafa Nadal maça sabah seansında çıkmıştı ve iyi bir görüntü çizdi.1 saat 52 dakikada maçı bitiren Nadal, maçtan sonra Berrer mağlubiyetinin onu sarstığını ama bu galibiyetle tekrar tenise tutunduğunu söyledi.Ayrıca son 4 ayda çok az sayıda maça çıktığını bu yüzden zamanla toparlanacağını da sözlerine eklemişti.

Diğer bir favori Roger Federer 57 winner bulduğu ve özellikle 2 setin 2. kısmında adeta şov yaptığı kortta dans ettiği ve seçmeler sunduğu bu bölümde iyi görüntü çizdi.3. sette biraz rahatlasa da -Lu'nun oyunu da etkiliydi bu bölümde- bu seti de 7-5 kazandı ve 2. tura çıktı.

Diğer favorilerden Andy Murray ve Grigor Dimitrov da turladı.Andy Murray çok iyi servis attığı öaçı Hintli rakibi Bhambri karşısında 3 sette kazandı.Dimitrov ise geçen sezon Nadal'ı yenen Dustin Brown'u etkileyici bir oyunla 3 sette geçti.

Ayrıca 2. turda Andy Murray maraton maç oynayan Marinko Matosevic ile karşılaşacak.

Diğer bir heyecanlı maç da Federico Delbonis-Nick Kyrgios arasında oynandı.Maç günün en son biten maçıydı ve maraton maça gitti.Ne kadar kısa oyunlar oynanasa da maçı kazanan Kyrgios'un 2. turda çok formda bir Ivo Karlovic ile karşılaşacağını düşündüğümüzde işinin zor olacağını söylememiz lazım.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

Avustralya Açık-İlk Gün Bayanlarda Yaprak Dökümüyle Başladı

Yeni sezonla birlikte Avustralya Açık'ın ilk gününü de geride bıraktık.Grand Slam takvimi gereği 14 güne sığdırılan bu turnuvada ilk gün yine birçok maç oynandı.Ancak bayanların ilk tur maçları çok büyük süprizlere ev sahipliği yaptı.

Korta çıkan 8 tane seri başı isim daha ilk turda elendi.Bu isimler: Belinda Bencic, Ana Ivanonic, Angelique Kerber, Sabine Lisicki, Anastasia Pavlyuchenkova, Svetlana Kuznetsova, Carla Suarez Navarro ve Lucie Safarova.

Özellikle 5 numaralı seri başı Ana Ivanovic'in elenmesi büyük süpriz oldu.Hele de ilk seti 6-1 ile kazanmışken sonrasında maçtan kopması ve bu seviyelerde yapılmayacak çok sayıda hata yapması onu turnuva dışına itti.Aslında Brisbane'de final görmüş ve sezona formda girmişti.Hatta birçokları tarafından turnuvanın favorileri arasında olabileceği söyleniyordu ama ilk turda turnuva dışında kaldı.

Diğer taraftar Errani, Halep, Bouchard ve Masha gibi seri başları rahat turladı.

Grace Min, Errani'ye oldukça hafif geldi ve tek oyun vererek Errani maçı kazandı.Benzer şekillerde Bouchard ve Halep de maçlarını rahat şekilde tamamladı.

Rod Laver'ın son maçında Masha Petra Martic karşısına çıktı.İlk 2-3 oyundan sonra kortta bildiğimiz Masha vardı ve maçı da 6-4 ve 6-1 ile kazandı.Ama rakibi Petra Martic geçen senenin hemen hemen tamamını sakatlıklarla geçirmiş ve sadece 1 resmi maça çıkmış bir oyuncu.2012'de büyük bir çıkış gerçekleştirip Dünya 40'lı numaralarına kadar çıkmıştı.Oldukça teknik ve yetenekli bir oyuncu ama oyununu daha fazla genele yayması lazım.Doğum gününde Masha'ya kaybetmiş oldu ama tekrar form yakaladığı takdirde WTA sıralamasında yükselecektir.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

18 Ocak 2015 Pazar

3'lünün Yeni Üyesi Shaun Murphy !

Shaun Murphy Dafadet 2015 Masters turnuvasını Neil Robertson karşısında 10-2'lik skorla kazanarak büyük 3'lüyü tamamlayan; Ronnie O'Sullivan, Stephen Hendry, Mark Selby, Neil Robertson, John Higgins, Steve Davis, Mark Williams, Alex Higgins, Terry Griffiths'den sonra 10. isim oldu.

Şunu hatırlatmakta fayda var; 2012 finalinde yine bu ikili karşılaşmış ve Neil 10-6 ile Murphy'yi mağlup etmişti.Maç öncesinde 2 oyuncuya da bu durum soruldu ancak 2'side bu finali, o finalin rövanşı niteliğinde görmediklerini belirtmişlerdi.Ancak bu sefer Murphy 10-2 ile Masters'lar tarihinin en farklı final skorunu elde ederek zafere ulaştı.

Şöyle de ilginç bir durumu daha aktarayım: Shaun Murphy turnuva öncesinde kendine Masters'ı kazanmak için 10 yıl kadar bir müddet verdiğini, bu süre zarfı içinde kazandığı takdirde kendini başarılı sayacağını söylemişti.Üçlü yapmak da durumun ayrı bir cabası.

Böylelikle 2005 Dünya Şampiyonluğu, 2008 Birleşik Krallık Şampiyonluğundan sonra 2015'te de Masters'ı kazanarak büyük üçlüyü tamamlamış oldu.


Yarı final maçları değerlendirmesini daha çok maç performansları bazından yapmıştım ama bu final öyle bir maç oldu ki Shaun Murphy silindir gibi ezdi geçti.Öğlen seansında turnuvadaki tüm maçlarına yavaş başlayan Murphy gitmiş fırtınalar estiren Murphy gelmiş gibiydi.Bir tek 2. frame'de biraz masada kalabildi Neil onda da Murphy hiç izin vermedi.Ne olduğunu anlayamadan Murphy bir anda skorda 5-0'ı buldu.

Kabul edelim ki Neil 5-0'dan sonra hiç de fena olmayan bir reaksiyon verdi.İlk önce 80'lik bir seriyle maçtaki ilk frame'ini kazandı.6-1'den sonra da seansı yine bir frame ile noktaladı.Akşam seansında her zaman daha iyi oynayan Neil bu 2 frame umut verici noktaydı.

Ama akşam seasının ilk frame'i maçın kaderini adeta çizdi.Neil Robertson'ı sinen, kazanmaya değil de kaybetmemeye oynayan, fırsatları geri çevirip güvenliye yönlenen bir oyuncu olarak gördük.Aslında bu oyun karakteri onun 2010'daki Dünya Şampiyonluğundan sonra yavaş yavaş ortaya çıkan oyun karakteri.Dünya şampiyonluğu elbet Neil'ı daha da olgunlaştırdı, kabul ama Neil artık masada eskisinden daha az rahat.Her zaman masada bir sorun arayan, vuruş pozisyonunu alıp daha sonra memnun olmayan bir Neil'i çok daha fazla izler olduk.Sanki bu maçın 9. frame'inde de bu durumların etkisi hissedilir gibiydi.Neil'in çok fazla sinmesi en sonunda frame'i Murphy'ye getirdi.

10. frame'de gelen 127'lik bir Murphy serisinden sonra 11. frame'in açılışında maçtan koptuğunun, dağıldığının - ne kadar ifadesiz yüzüyle bir şey hissettirmese de - izlenimlerini veren Neil Robertson, Murphy'nin serilerine hiç ortak olamadı.Hatta masada zaman bile geçiremedi.Rahatlayan Shaun Murphy lakabının hakkının vererek sihirli vuruşlarla masayı sürekli işledi.

Son frame'de şampiyonluk potundan sonra masayı tamamen temizleyemese de şampiyonluğu sonuna kadar hakeden Shaun Murphy 2015 Masters şampiyonu oldu.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

2015 Masters Yarı Finaller

Yarı finalde geçen sezonun şampiyonu Ronnie O'Sullivan ile Neil Robertson eşleşmiş; diğer eşleşme ise çok iyi 2 arkadaş Mark Allen ile Shaun Murphy arasında olmuştu.

Yarı Final Maçları:

Ronnie O'Sullivan-Neil Robertson:

Ronnie'nin geçen sezonki kadar formda olmadığını biliyorduk.Zaten bunu kendisi de belirtiyordu ama bu maçta bu durum kendini oldukça fazla gösterdi.Maça Neil yüzlük seri ile başladı.Çok yakın geçen 2. frame kritik bir hal aldı ve Neil'a gitti.Ronnie seans arasından önceki frame'i kazanmaya başararak seans arasına 3-1 ile gidilmesini sağladı.Seans arasından sonraki frame'de Neil'a gidince O'Sullivan biraz biraz maçtan kopmaya başladı.Bu durum onun bundan 3-3,5 sene öncesindeki gibi çabuk yılan, maçı çabuk bırakan hali gibi değildi; sanki 'Ben buraya çok formda gelmedim, bu kadar oluyor zaten.Yapacak daha iyi bir şey olamaz.' şeklinde bir düşünceye bürünüp maçtan uzaklaşmaya başlaması şeklindeydi.5-1'den sonra maçtan iyice kopan Ronnie 6-1 ile kaybederek yarı finalde turnuvaya veda etti.

Mark Allen-Shaun Murphy:

Masters 2015'teki tüm maçlarının ilk 2 frame'inde pek de ortada gözükmeyen Murphy bu geleneğini bu maçta da devam ettirdi.Mark Allen 3. frame'den itibaren iyice devreden çıktı.Hatta 4. frame'in Murphy'e gitmesi durumu sadece 2-2'ye getirdi ama seans arası Allen'a adeta ilaç gibi geldi.Murphy oldukça tempoluydu ve seans arası da onu durdurmadı.Uzun potlardaki akıl almaz başarısı seans arasından sonra da devam etti.5-2'yi bulduktan sonraki frame'de Mark Allen önemli 2 şans yakaladı ancak banttan pot etmek istediği bir kırmızıyı göremeyip faul yaptı ve bu vuruş turnuvadaki son vuruşu oldu.Maçı Murphy 6-2 ile kazandı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

2015 Masters Çeyrek Finaller

Ronnie O'Sullivan, Marco Fu, Ali Carter, Neil Robertson, Joe Perry, Mark Allen, Stephen Maguire ve Shaun Murphy ile turu geçen isimler olmuşlardı.

Çeyrek Final Eşleşmeleri:

Ronnie O'Sullivan-Marco Fu: 

Ronnie'nin ilk framedeki yüzlük serisiyle Stephen Hendry'nin toplam yüzlük seri sayısı rekorunu kırdığı bu maç; Ronnie açısından oldukça kolay geçti.Marco Fu'nun çok da iyi gözükmediği ve sadece 1 frame alabildiği bu maçı Ronnie 6-1 ile kazandı.

Ali Carter-Neil Robertson:

Müthiş bir geri dönüşe imza atan ve ilk tur maçını da çok etkileyici bir şekilde kazanan Ali Carter, Neil Robertson karşısında iyi gözükmedi.Sürekli baskı altında yaptığı potlarda baskıyı çok iyi sırtlayamayan Carter, hele de Neil'ın ilk seanstaki çok etkili oyunundan sonra oyundan yavaş yavaş düştü.Skor 4-1 Neil lehineyken Ali Carter'ın kaçırdığı bir pembe onu adeta maçtan etti.O frame'i oradan bıraktı ve maçın geri kalanı da adeta formalite oldu.Neil Robertson 6-1 ile yarı finale çıktı.

Joe Perry-Mark Allen:

İlk tur maçındaki halinden eser olmayan Perry ile kötü bir gününde olan Mark Allen'ın karşılaştığı bu maçı aslına bakarsak 2 oyuncu da hak etmedi ! Maç boyunca pot yüzdesinin %84-85'lerde dolaştığı ve bir türlü uzun serilerinin görülemedi bu maç Mark Allen'ın 6-4'lük galibiyetiyle sonuçlandı.Ancak bu maç için finale kadarki en temposuz ve en kötü maç olduğunu söylemekte fayda var.

Stephen Maguire-Shaun Murphy:

Bu eşleşmenin galibi yarı finalde Perry-Allen eşleşmesinin galibiyle oynayacaktı.O eşleşmenin aksine oldukça çekişmeli geçen ve kaliteli framelerin izlendiği bu maçı aslında 2 oyuncu da kazanmayı hak etti.İlk 2 frame -Murphy daha maça gelmemişken- Maguire'a gitti.3. frame'in ortasında masayı Murphy'e bırakan Maguire adeta bir anda momentumu rakibine vermiş oldu.Murphy'nin tempoyu yakalamasının sebebi biraz da 2. frame'de 4 snooker'a ihtiyacı olmasına rağmen masaya gelip oyuna ısınması olarak gösterilebilir.3. frame'i aldıktan sonra, seans arasına da eşitlikle giden Murphy, ilk kez 7. frame'de maçta öne geçti.8. frame'de Maguire çok çabuk bir cevap verdi.Ama sonraki framelerde Murphy'nin serileri maçı ona 6-4 ile kazandırdı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com




2015 Masters İlk Turlar

Snooker'da Birleşik Krallık ve Dünya Şampiyonası ile birlikte en büyük 3 turnuvadan biri olarak gösterilen Masters turnuvası bu hafta Pazartesi günü başlamıştı.Kazananın 200.000 £ ödül alacağı ve toplam ödülün ise 600.000 £ olduğu bu turnuvaya geçen sezonun şampiyonu Ronnie O'Sullivan'ın yanında sezona harika giren Judd Trump ve Shaun Murphy favoriler olarak gösterildi.Geçen sezonun Masters finalisti ve son Dünya şampiyonu Mark Selby ise bu sezon özel hayatında yaşadığı dengesizliklerden dolayı çok da formda değil.Yine benzer şekilde 2010 Dünya şampiyonu Neil Robertson da en büyük favoriler arasında gösterilmiyordu.

İlk tur, çeyrek final ve yarı finallerin 11 frame üzerinden; finalin ise 19 frame üzerinden oynanıldığını hatırlatalım.

İlk Tur Maçları:

Ronnie O'Sullivan-Ricky Walden:  

O'Sullivan-Walden eşleşmesinin hikayesi oldukça güzel.Geçen sezon Masters'da yine eşleşmişler ve O'Sullivan, Walden'ı adeta dağıtarak -tek bir pot bile yaptırmayarak- 6-0 ile mağlup etmişti.Walden bu sefer maçtan önce 'Umarım masada daha çok vakit geçiririm.' diye bir demeç vermişti.Ronnie ise geçen sezonki Mastersdaki maçlarının kendisi açısında kariyerinin en iyi maçlarından biri olduğunu söylemişti.

Bu seferki maçlarında Ronnie kısa sürede 2-0'ı buldu.Daha sonra seansına da 3-1 ile gidildi..Hatta 15 dakikalık seans arasından sonraki frame'i çok kısa sürede bitirerek skoru 4-1'e getirdi.Sonraki frame'de Ronnie'den gelen yüzlük seriden sonra maç yine kısa sürede mi bitecek denilirken, Walden'dan üst üste 3 tane frame geldi.Ancak Ronnie 10. frame'de kariyerinin 775. yüzlük serisini yaparak maçı 6-4 kazandı.

Stuart Bingham-Marco Fu:

Marco Fu maça iyi başlayan taraftı.İlk framedeki yarım yüzlük serisi sonrası 1-0 öne geçti ama Bingham'ın cevabı gecikmedi.Fu 3. frame'i de kazandıktan sonra seans arasından önceki framede 147 ile kariyerinin 3 maksimum serisine ulaştı.Ayrıca 2014-2015 sezonunun da bu 7. maksimum serisi oldu.Seans arasından sonraki frame'e de yüzlük seri ile giren Fu maçı da 6-3'lük skorla kazandı.

Barry Hawkins-Ali Carter:

Kolon haslığından sonra ilk önce testis kanseri, ardından da akciğer kanserine yakalanan Ali Carter'ın müthiş geri dönüşüne sahne olan maçı Carter 6-1 ile kazandı.Maç boyunca Hawkins'i hiç maçın içine dahil etmeyen Ali Carter çeyrek finale çıktı.Barry Hawkins ise 5. kez katıldığı Masters turnuvasında yine galibiyet alamadı.

Neil Robertson-Robert Milkins:

Bu ikili 2013 Dünya Şampiyonasının ilk turunda da karşılaşmıştı.Milkins büyük bir süprize imza atarak maçı 10-8 kazanmıştı.O günden sonraki oynadıkları 3 maçı da Neil Robertson rahat kazanmıştı.Ama Mastersdaki bu maçları yine Dünya şampiyonasındaki maçlarına benzer bir maç oldu.Milkins maçın %70'ine hükmeden isimdi.Ancak güvenli vuruşlarda sinirlerine hakim olmada usta bir isim olan Robertson'a üst üste 3 frame kaybederek maçı 6-4 kaybetti.

Ding Junhui-Joe Perry:

İlk turun bir diğer güzel maçında Joe Perry ufak çaplı bir süprize imza atarak Ding'i 6-3 yendi.Perry Masters'dan önce antrenmanlarının iyi gittiğini, kendini formda hissettiğini söylemişti.Nitekim bu maça da iyi başladı.Seans arasına 3-1'lik üstünlükle gittikten sonra Ding'den cevap iyi geldi.6. frame adeta nefes kesti.Perry'nin 3 snooker'a ihtiyacı varken siyahtan yakaladığı bir freeball onu frame'e döndürdü ve oradan frame'i çaldı Perry.Ding normalde böyle framelerden sonra oyundan düşebilen bir isim ancak sonraki frame'de bu sefer Perry'nin sarıdaki hatasını iyi değerlendiren Ding skoru 4-3'e getirdi.Maçın devamında hakimiyetini devam ettiren Perry son framede de yüzlük seri yaparak maçı 6-3 kazandı.

Mark Allen-John Higgins:

İnişli çıkışlı performansını devam ettiren Mark Allen ile son 2,5-3 yılda adeta tepelaklak bir görüntü çizen John Higgins ilk tur eşleşmesinden karşılaştı.Maçın ilk 3 frame'inde yüzlük seriye boğulduk.Higgins durumu 2-1'e getirdi.Ancak seans arasından önce Allen iyi cevap verdi ve seans arasına 2-2 ile gittik.Seans arasından sonra yine yüksek serili frameler gördük ama 9. framede John Higgins maksimum seriye giderken serıda hata yaptı ve maksimum seriden oldu.10. frame'i de kazanan Allen maçı 6-4 kazandı.

Stephen Maguire-Judd Trump:

İlk turun belkide en büyük süprizi bu maçta çıktı.Bu sezon Birleşik Krallık'ta Şampiyonlar şampiyonu turnuvasının finalinde O'Sullivan'a kaybeden Trump maça oldukça iyi başlayan oyuncuydu.Hatta Maguire üst üste hatalar yaparak maça bir türlü giremedi.Ama 3. frame adeta dönüm noktası oldu.Trump'ın 2 tane fırsatı değerlendirememesi Maguire'nin maça girmesini sağladı.Buradan sonra üst üste 4 frame alan Maguire durumu 4-2 yaptı.Trump durumu 4-4'e getirse de Maguire maç sonunda iyi oynayarak maçı 6-4 kazandı.

Shaun Murphy-Mark Selby:

Diğer bir süpriz de bu maçta çıktı.Bu sezon hiç de fena gözükmeyen Murphy ile kötü bir sezon geçiren Mark Selby'nin bu karşılaşması Murphy fırtınası ile başladı.Murphy ilk frame'i, Selby'nin yüzlük serisiyle kaybettikten sonra üst üste 5 frame ile 5-1'i buldu.Ancak Selby maçı bırakmayarak durumu 5-5'e getirdi.Decider'da sinirlerine iyi hakim olan ve maçta kalan Murphy 6-5 ile kazanarak Selby'yi turnuva dışına itti.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

11 Ocak 2015 Pazar

ANALİZ - Royal Halı Gaziantepspor

Sistem: Geçtiğimiz sezon Eurochallenge'da final-four oynayan Royal Halı Gaziantep yeni sezona da koç Jure Zdovc'la başladı. Euroleague'in iyi gardlarından biri olan Earl Calloway ile VTB'nin en değerli oyuncusu Corey Higgins'i transfer eden Gaziantep kısa forvete Paul Harris'i, forvete de Jawad Williams'ı transfer ederek oldukça iyi bir 'Amerikalı dörtlüsü' kurdu. Pivotta Stevic'in yanına Ruzic transfer edildi, yerli rotasyonunda da Can Uğur Öğüt- Altan Erol- Erden Eryüz- Tufan Önen- Gökhan Şirin yer aldı.



Sezon başı: Sezona kupa elemeleriyle başlayan Gaziantep gruptan çıkardı. Ligin ilk iki maçında Euroleague temsilcilerimizle karşılaşan RHG yabancı oyuncularının müthiş performanslarıyla iki maçtan da galibiyet çıkardı. Üçüncü haftada oynanan Beşiktaş maçı takımın düşüşünü başlatan maç oldu.



Sakatlıklar ve düşüş: Beşiktaş maçından başlayarak oynadığı yedi maçın altısını kaybeden Gaziantep bu dönemde sakatlıklarla uğraştı, Domen Lorbek'in uzun süren sakatlığı yavaş yavaş geçerken, Stevic-Williams-Higgins sakatlıklar geçirdiler, kısa süreliğine transfer edilen Gylniadakis bekleneni veremedi.



Lakovic dönemi: Aralık başı itibariyle Paul Harris'i gönderen RHG Avrupa'da boşta olan en kariyerli olan oyuncu olan Jaka Lakovic'le anlaştı. Lakovic benim gönlümde ayrı yeri olan bir oyuncu, bu transferle RHG'nin Calloway-Higgins'ten sonra geç de olsa üçüncü doğru transferini yaptığını düşünüyorum. Galatasaray yenilgisi sonrası İBB'yi çok farklı geçti; Aralık başından itibaren bakarsak 4 deplasman maçını da kaybettiklerini ve 3 iç saha maçını da kazandıklarını görüyoruz.






En iyi maçlar: Burada genel olarak sezon başındaki galibiyetleri hatırlayacağız. RHG şu ana kadar Avrupa temsilcilerimizle dokuz kez karşılaştı ve ikisi sezon başında olmak üzere dört maç kazanabildi. En iyi maçları hatırlayalım...



3- RHG vs. Uşak: 24 Aralık'taki maçın son çeyreğine geride giren RHG son bölümde rakibin potasına tam 26 sayı bırakarak maçı kazanmayı başardı. Bu maçta RHG'de asist dağılımı çok dengeli oldu, dokuz oyuncunun toplamda 17 asist yaptığını görüyoruz, Lorbek 20s- 4r- 3a ve Lakovic 18s- 2a ile oynadılar.



2- RHG vs. Efes: RHG maça sadece üç Türk altyapısı oyuncusuyla çıktığı için hükmen kaybedebilecekken, devşirme oyuncu Ruzic de Türk altyapısında yetişmiş gibi muamele gördüğü için RHG lige galibiyetle başladı. Baştan sonra büyük çekişme içinde geçen maçta Calloway 12s- 9a, Harris 16s- 6r ile oynadılar.



1- FBÜ vs. RHG: Efes galibiyetinden sonra İstanbul'a giden RHG yine mükemmel savunma yaparak yabancılarıyla galibiyete uzandı. Higgins-Harris-Calloway üçlüsü toplamda 60 sayı ürettiler.



En kötü maçlar: Sezonun en kötü bölümü Kasım ortasında oynandı. Sıralayalım...




3- RHG vs. KSK: Maça Stevic'siz çıkan RHG Harris'ten de çok az faydalanabildi. Buna rağmen son çeyreğe kadar maçı dengede götüren RHG son bölümde 17-33 ile geride kaldı ve maçı kaybetti.  KSK çok kötü üç sayılık atış yüzdesiyle oynadığı maçta 80 sayıyı geçmeyi başardı.



2- Tofaş vs RHG: Stevic'in oynamadığı maçta son çeyreğe önde giren RHG tüm sezonun en kötü çeyreğini bu maçın sonunda oynadı diyebiliriz. Yabancılar sırtladığı Tofaş son çeyreği 31-7 ile önde bitirdi ve galibiyeti elde etti. Stevic'in yokluğunda Andre Smith-Qvale ikilisi pota altında çok etkili olurken, RHG'de Harris sayı üretemedi ve Calloway 2a- 5tk yaptı.



1- Darüşşafaka Doğuş vs RHG: RHG için kabus gibi bir maç oldu diyebiliriz. Darüşşafaka Doğuş gibi kaliteli bir takımın RHG'yi yenmesi garip bir olay değil ama RHG'nin sadece 46 sayı üretebilmesi sürpriz oldu. Higgins'in oynamadığı maçta 13/39 ikilik ve 5/23 atabilen RHG Calloway dışındaki oyuncularından neredeyse 0 katkı alınca direnemedi.





                                       OYUNCU NOTLARI



Earl Calloway: Takımın en fazla süre alan oyuncusu olan Earl 11.5s- 4r- 4.2a- 1.2tç ortalamalarıyla oynuyor ama %32 olan üçlük yüzdesi ve 2.2tk ortalaması kötü istatistikleri. Takımın en verimli oyuncularından biri, ligin de en kaliteli gardlarından biri olduğunu söyleyebiliriz ama takımın daha iyi olması için vitesi arttırması gerekiyor.


Cory Higgins: Takımın en çok şut kullanan ve normal olarak en skorer olan oyuncusu. 16.3s ortalamasının yanında 3.3r- 2.3a ortalamaları var ama o da Calloway gibi 2.2tk ortalamasına sahip. Şut ortalamaları biraz düşük ve yukarıda bahsettiğimiz felaket son çeyreklerde takımına liderlik edemedi.


Jaka Lakovic: Şu ana kadar altı maça çıkan Lakovic 13.8s- 3.3a ortalamalarıyla takımın en iyilerinden biri oldu. Sezonun ilk bölümünde basketbol oynamamasına rağmen oldukça formda olan Lakovic çok iyi bir şut grafiği sergiliyor.


Domen Lorbek: Sezona sakat giren Lorbek ilk maçları kaçırdı. On maçta 11s- 2.3r- 2.3a ortalamaları yakalayan Lorbek görevini yapıyor diyebiliriz, üçlük yüzdesi beklenenin altında.


Tomislav Ruzic: Takımda maç kaçırmayan tek oyuncu olan Ruzic 6s- 3.7r ortalamalarıyla beklenen skor katkısını sağlayamıyor ama takımın en sağlam oyuncusu olarak dikkat çekiyor.


Jawad Williams: 10s- 4r- 1a ortalamalarıyla oynayan Jawad beklenenin çok altında şut yüzdeleriyle oynuyor, Stevic-Ruzic ikilisi varken Jawad'ın hücumda daha etkili olması beklenirdi, bu da RHG'nin başarısı için önemli.


Oliver Stevic: 8s- 6.8r ortalamalarıyla oynayan Stevic istikrarlı katkı verse de %61 ile serbest atış atması en kötü istatistiği.







Torku Konya deplasmanı ve gelecek maçlar: RHG adına yine sezonun kötü son bölüm performansıyla kaybedilen maçlarından biri oldu. İlk bölüm iki takımın da etkili savunmalarıyla başladı ve 12-12 ile geçildi. İkinci bölümün başında üstünlüğü ele alan RHG ilk yarıyı altı sayı farkla önde bitirdi: 32-38 Üçüncü çeyreğin ortasında skoru 40-52 yapan RHG son 5.5 dakikaya da 7 sayı farkla önde girmesine rağmen Josh Mayo'yu durduramadı ve maçı kaybetti. Konya'da Mayo 13'ü son çeyrekte olmak üzere 21 sayı üretirken Gaziantep'te Higgins'in 21s- 4a ve Lakovic'in 16s- 2a 'lık performansları yeterli olmadı.



Türkiye Kupası 8'li finaller öncesi zorlu bir fikstür var; Efes (d) - Fenerbahçe Ülker - Beşiktaş (d) Sonraki altı maçın dördünü Gaziantep'te oynayacak olan RHG bu süreçte çıkış yakalayabilir.










sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1


www.abcspor.com

Veee Roger Federer 1000'ler Kulübünde

2015 ATP Brisbane International'da finalde Milos Raonic ile 1000. maç galibiyeti için sahaya çıkan Roger Federer karşılaştı.Geçen sezon burada finalde Lleyton Hewitt'e kaybeden Roger Federer bu sefer mutlu sona ulaştı.

İlk set adeta Roger Federer fırtınası ile geçti.Tamı tamına 8 tane ace bulduğu ve 2. servislerinden dahi %70 gibi akıl almaz bir yüzde ile puan çıkarttığı ilk seti 6-4 ile kazanmıştı.İlk 2 oyun karşılıklı alınarak geçmişti ama 3. oyunda Federer bulduğu ilk fırsatı tepmeyerek break'i buldu.Buradan sonra Milos Raonic'in de servisleri yükselti ve kısa oyunlar izledik.Karşılıklı alınan oyunlardan sonra break avantajı bulunan Roger Federer 31 dakikada ilk seti 6-4 kazandı.

İlk setin 2. kısmından sonra maça biraz daha girdiğinin izlenimlerini veren Raonic 2. sete iyi başladı.Servislerinin seviyesi yükselmiş, bunun yanında return oyunlarında da oldukça etkili olmaya başlamıştı.Sete servisini kırdırarak girdikten sonra 4. oyunda ilk kez bulduğu servis kırma şansını değerlendirdi ve orada sete döndü.2-2'den sonra karşılıklı birçok law gameli oyunlar izledik.4-4'ten itibaren artık tie-break'in sinyallerini iyice aldık ve set de tie-break'e gitti.Tie-break'e iyi giren Federer'di.Maçın en iyi rallilerinden birinde puanı çıkarttı ancak Raonic'ten cevap gecikmedi.Saha değişimine mini break ile giden Raonic'ti.4-2'den sonraki puanda muazzam bir return winner bulan Raonic seti orada kopardı ve 7-2'lik tie-break skoru ile seti kazandı.

3. setin adeta finalin hakkını verecek şekilde başladı.Daha ilk oyunda Raonic servis kırma puanı gördü ama değerlendiremedi.Maçta ilk kez bir oyun berabereyi görürken yaklaşık 8 dakikalık Federer'in servis oyununu Federer kazanarak servisine tutundu.Bir sonraki oyunda da Raonic benzer bir sıkıntıyı yaşadı.Oyun 8 dakika sürmese de yine berabereyi gördük ve oyun Raonic'in oldu.4. oyunda Federer servis kırma şanslarını değerlendiremedi.Sonraki oyunda ise bu sefer Raonic break pointleri değerlendiremedi.6. oyunda yani Milos Raonic'in servis oyununda Federer üst üste servis kırma puanları gördü ama 5. berabereden sonra Raonic oyununa tutundu.3. setin ilk 6 oyunu 45 dakikada son buldu.Bu noktadan sonra oyunlar 2. setin 2. kısmına benzer şekilde hızlandı.Karşılıklı kısa oyunlardan sonra Raonic'in maçta kalmak için attığı servislerde Federer oyuna iyi girdi.30-30'a getirdiği puanda süper bir lobla puanı aldı.Raonic'in çift hatasından gelen şampiyonluk puanını da geri çevirmeyerek 2015 Brisbane şampiyonu oldu.

Bu galibiyet Roger Federer'in kariyerindeki 1000. maç galibiyeti oldu.Daha önce 1000 veya daha fazla maç kazanan oyunlar ise Ivan Lendl ve Jimmy Connors'dı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter:@Nickonharf
abcspor.com

10 Ocak 2015 Cumartesi

WTA Brisbane'de Şampiyon Maria Sharapova !

Teniste yeni sezonun başladığı bugünlerde, Brisbane International turnuvasında 1 numaralı seri başı Maria Sharapova ile 2 numaralı seri başı Ana Ivanovic finalde karşı karşıya geldi.Maria Sharapova ilk setini tie-break'te kaybettiği maçı sonraki setleri 6-3 ile kazanarak kariyerinin ilk Brisbane şampiyonluğuna ulaştı.

Maçı aslında ilk set ve ilk set sonrası olarak 2 parçaya ayırabiliriz.Ana Ivanovic bu 2 bölümde de yakın bir oyun sergilerken maçın skoruna etki eden asıl unsur Maria Sharapova'nın maç içine girdikçe performansının yükselmesi oldu.İlk sette servislerinde oldukça etkisiz görünen ve sadece %38'lik ilk servisleri oyuna sokma yüzdesiyle oynayan Maria Sharapova, bu etkisiz oyununa rağmen returnlerdeki başarısı ile karşılıklı servis kırmalardan sonra seti tie-break'e götürdü.Ancak tie-break'te 4-4 iken yaptığı basit hata sonrasında üst üste 2 puan kaybeden Masha seti tie-breakte kaybetti.

2 sette Masha hemen etkisini gösterdi.Daha ilk oyunda Ana'nın servislerini tehdit etti ve 2 tane servis kırma puanı gördü ancak Ana izin vermedi.1-1'den sonra Ana Ivanovic'in çift hatası ile servis kıran Masha kendi oyunlarında etkili olurken Ana'nın servis oyunlarını sürekli tehdit etti.Ancak setin sonuna kadar o istediği double-break'i bulamadı.5-3 iken ve servislerde Ana'dan gelirken çift hata sonrasında set puanını değerlendiren Masha 2. seti 6-3 kazandı.

Final seti öncesi tıbbi mola alan Ana Ivanovic sete aslında hiç de fena girmedi.Ama Masha sürekli etkili groundstroke'ları ile cevap verdi.Yine 2. oyunda servis kıran Masha avantajı eline geçirdi.Sonraki oyunda rüzgarı tamamen arkasına alan Masha law game ile 3-0 yaptı durumu.4. oyunda Ana çok zorlansa da double break'e izin vermedi.Bundan sonraki oyunlar sürekli karşılıklı servis kırmalarla geçti.0-40'ı bulan Ana Ivanovic 3. servis kırma şansında servisi kırarak tekrar sete döndü.Ama arkasından Masha hemen cevap verdi.Bu oyun kırılma anı olabilir mi diye düşünülürken Ana Ivanovic tekrar cevap verdi.Sonraki oyunda süper returnlerle oyuna giren Masha tekrar servis kırdı ve sette durumu 5-3 yaptı.Şampiyonluk için servis attığı oyunda oldukça zorlanan ve ilk 2 şampiyonluk puanının değerlendiremeyen Masha 3.'de hata yapmadı ve şampiyonluğa ulaştı.


Emin Kazdaloğlu
Twitter: @Nickonharf
abcspor.com

7 Ocak 2015 Çarşamba

ANALİZ - Pınar Karşıyaka

Devam eden sistem: Pınar Karşıyaka yeni sezona başlarken bundan önceki iki sezondaki Ufuk Sarıca- Bobby Dixon- Jon Diebler triosunu korudu. Kare ası tamamlayan Esteban Batista Panathinaikos'tan teklif alınca takımda kalmadı, yerine önemli bir takviye yapıldı ve Rytas'tan Juan Palacios transfer edildi. Yabancı sınırının değişmesini en iyi kullanan takımlardan biri de Pınar Karşıyaka oldu, DJ Strawberry ile Kenny Gabriel takımın diğer yabancıları oldular. Yerliler; Soner Şentürk-Mutlu Demir-İnanç Koç-Yunus Emre Sonsırma-Barış Hersek-Egemen Güven takımda kaldılar ve son olarak Ceyhun Altay kadroya katıldı.



Sezon başı: Pınar Karşıyaka sezona neredeyse mükemmel bir başlangıç yaptı. Türkiye Kupası'nda maç kaybetmeyen ve Cumhurbaşkanlığı Kupası Finali'nde de Fenerbahçe Ülker'i geriden gelerek yenen Pınar Karşıyaka Eurocup'ta İzmir'de PAOK'a iki uzatma sonunda yenilmesi dışında kazaya uğramadı.



Kasım ayı ve inişli-çıkışlı bölüm: Kasım ayının başıyla beraber zorlu maçların başlamasıyla Pınar Karşıyaka'nın düşüşü başladı. 2 Kasım'daki Efes maçını dengede götüren Pınar Karşıyaka maçı kaybetti ve arkasından diğer yenilgiler geldi. Fenerbahçe Ülker- Lokomotiv Kuban- Beşiktaş maçlarında arka arkaya yenilgiler alan Karşıyaka Kasım ayı boyunca sadece PAOK deplasmanın son çeyreğinde çok iyi oynadı diyebiliriz.



Aralık: Eurocup'ta zaten gruptan çıkmış olan Karşıyaka İzmir'de Buducnost ve Ventspils'i yenerek ikinciliğe çıktı ama son iki haftada vites düşürerek üçüncülüğe düştü. 2014'ün son ayında ligde iki zorlu maça çıkan Pınar Karşıyaka Darüşşaka Doğuş deplasmanında çok kötü bir maç oynayarak kaybetti, Galatasaray'ı ise İzmir'de son çeyrek performansıyla yenmeyi başardı.



Zorlu Maçlar: Pınar Karşıyaka sezonun ilk yarısında 1'i kupa finali olmak üzere 12 zorlu maça çıktı. Bu maçların 5'i İzmir'de oynanırken KSK bu maçlarda sadece 1 yenilgi aldı. 5 deplasman maçında ise tam tersine sadece 1 galibiyet alabildiler. Banvit'i hem kupada, hem ligde yenen Pınar Karşıyaka, Kuban'a ise hem içerde hem dışarda kaybetti, Fenerbahçe Ülker'i ise Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde yenen KSK ligde ise İzmir'deki maçı kaybetti.




Son Çeyrek Dönüşleri: Pınar Karşıyaka'nın üç zorlu maçı son çeyrek dönüşleriyle kazandığını görüyoruz. Sıralayalım...




3- Galatasaray Liv Hospital maçı: İlk yarıyı 8 sayı farkla önde kapatan Galatasaray maç sonuna doğru, dar rotasyonun etkisiyle zorlandı; taraftar desteğini arkasına alan Pınar Karşıyaka Bobby Dixon'ın önderliğinde son çeyreği 27-14 önde kapatarak galibiyete ulaştı.




2- PAOK deplasmanı: Grubun muhtemel ikincilik maçında Yunanistan deplasmanında üç çeyrek boyunca kötü oynayan ve yıldızlarını devreye sokamayan Pınar Karşıyaka son bölümün başında Ufuk Sarıca'nın diskalifiye edilmesinden sonra toparlandı. Dixon-Strawberry ikilisinin önderliğinde son çeyreği 22-9 önde bitiren Karşıyaka önemli bir galibiyet aldı.



1- Fenerbahçe Ülker maçı ve kupa zaferi: Kupa finalinde son çeyreğe 6 sayı farkla geride başlayan Pınar Karşıyaka son bölümde Dixon-Palacios ikilisinin hücumlardaki etkinliği ve takım olarak etkili savunmayla 19-9'luk bir seri yakaladı ve maçla beraber kupayı kazandı.




Sezonun Kötü Maçları: Eurocup'taki yenilgileri bir kenara bırakırsak, Pınar Karşıyaka Aralık ayında ligde üç kötü yenilgi aldı. Sıralayalım...



3- İstanbul BB yenilgisi: İstanbul deplasmanına favori olarak çıkan Pınar Karşıyaka, tüm çeyreklerde rakibinin gerisinde kaldı. Maça sadece dört yabancıyla çıkan İBB Wright-Stephenson ikilisine Balazic'in de katılmasıyla galibiyeti elde etti.



2- Darüşşafaka Doğuş yenilgisi: Pınar Karşıyaka ligin ilk yarısında oynadığı dört İstanbul deplasmanını da kaybetti, Darüşşafaka Doğuş'un Karşıyaka'yı yenmesi büyük bir sürpriz değil ama 82-66'lık sonuç sürpriz sayılır, başta Palacios olmak üzere KSK'da bazı oyuncular devreye giremediler ve maç farklı bitti.


1- Trabzonspor mağlubiyeti: İzmir'deki maça iyi başlayan ve son çeyreğe çift haneli farkla önde giren Karşıyaka son bölümde Markovic'in Trabzonspor'unu durduramadı ve 16-30'luk son çeyrekle maçı kaybetti. Gani Lawal ve eski Karşıyaka'lı Can Altıntığ fark yaratan isimler oldular.





                                          OYUNCU NOTLARI



Bobby Dixon: Ligde ve Avrupa'da en fazla süre alan oyuncu oldu. Ligde açık ara takımın en etkili oyuncusu olurken, Avrupa'da ritm düşürdü ve etkinlik açısından Palacios-Diebler'ın arkasında kaldı. Yaklaşık olarak 16s- 4r- 4a- 2tç ortalamalarıyla oynuyor.



Jon Diebler: Takımın lider oyuncularından Diebler, Bobby'nin aksine Avrupa'da ritmini yükseltiyor. Eurocup'da %60 ikilik ve %46 üçlük ortalamalarıyla dikkat çekiyor.



Juan Palacios: Lige nazaran Avrupa'da çok daha iyi maçlar çıkaran Palacios pozisyonuna göre kısa olan boyunun dezavantajını atletizmiyle kapatıyor, 15s- 8r- 2a ortalamalarıyla yıldızlaşıyor.



DJ Strawberry: Sezona silik bir görüntüyle başlayan DJ Aralık ayıyla beraber yükselişe geçti.  İlk bölümdeki görüntüsüyle takımdan gönderilmeye yakındı ama toparlandı ve Eurocup'ın ikinci bölümünde takıma önemli katkı sağlayabilir.





                                            YENİ TRANSFERLER - YENİ DÖNEM




         Aralık ayındaki yenilgilerden sonra Eurocup'ta ikinci tur başlamadan önce Pınar Karşıyaka transfere yöneldi. Sisteme uyacak ve ekonomik olarak da uygun bir yabancı bulamayınca, Türkiye pazarına döndüler. 2014'ün son günlerinde Türk Telekom'dan Cemal Nalga transfer edildi. Nalga önemli tecrübeye sahip bir oyuncu, Pınar Karşıyaka sezon başından bu yana Mutlu Demir'den fazla katkı alamadı ve U18 Şampiyonası'nın MVP'si Egemen Güven de fazla şans bulamadı.  Telekom'da maç başına 15 dakika ortalamayla sahada kalan Nalga 5s- 3r- 1a- 1b ortalamaları yakaladı, %64 ikilik yüzdesine karşılık 10/24 serbest atış isabeti iyi olmadı. Yeni dönemde Nalga muhtemelen Palacios'un arkasında yedek pivot olacak ve Nalga'nın oyunda olduğu bölümlerde Palacios'un da dört numara olarak oynamasını bekleyebiliriz.

2015'in ilk transferi ise Erkan Veyseloğlu oldu. Geçen sezon, yabancı sınırının da etkisiyle Banvit'te fazla süre alan Erkan bu sezon Tolga Geçim'in de süre almasıyla rotasyonda geri plana düşmüştü. Avrupa'da ve ligde çok az süre alan ve aldığı sürelerde de fazla etkili olamayan Erkan gözden çıkarıldı ve Pınar Karşıyaka'nın yolunu tuttu. Karşıyaka için ihtiyaçlara tam olarak uyan bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. İlk bölümde backcourt'ta Strawberry-Diebler'ı yedekleyecek oyuncuların eksikliği hissediliyordu, yedek isimlerin beklenen katkıyı verememesi ilk beş oyuncuların dinlendiği bölümlerde Karşıyaka'yı zor durumlarda bıraktı.




Beşiktaş maçı: Eurocup'ta son 32 grubunun ilk maçına İstanbul'da çıkan Pınar Karşıyaka deplasmanda beklediğinden çok daha rahat bir maç oynadı ve Avrupa'da ikinci tur mücadelesine mükemmel başlamış oldu. Sahaya beş yabancıyla çıkan Pınar Karşıyaka ilk yarıda Kenny Gabriel'in önderliğinde Bobby-Diebler ikilisinin de katkılarıyla farkı açtı. Beşiktaş'ta Chris Lofton gününde olmayınca ve şut ritmi tamamen Karşıyaka'nın lehine olunca fark giderek açıldı, 24.dakikada 20 sayılık farkı yakalayan Pınar Karşıyaka maç sonuna kadar ritmi elinde tuttu ve rahat bir şekilde galibiyete ulaştı. Haftasonu TED'e 95 sayı atan Pınar Karşıyaka bu kez Beşiktaş'a 105 sayı atarak takımın bu sezonki rekorunu daha yukarı taşıdı. KSK'da Dixon 24s- 5a, Gabriel 16s- 8r, Diebler 15s- 4a, Strawberry ve Palacios da 13'er sayıyla oynadılar, Soner'in 3/3 üçlük isabetiyle 11s- 3a ile oynaması da gecenin göze çarpan istatistiklerinden oldu.






Sonraki Maçlar: Karşıyaka haftasonu Uşak deplasmanına gidiyor, Neptunas'la İzmir'de kritik bir maç oynanacak. Ligde devre arası var, Paris-Banvit deplasmanları sonrası görece kolay bir fikstürle Ocak bitecek. Şubat Beşiktaş maçıyla başlıyor, Neptunas-Efes maçları ve sonra Türkiye Kupası finalleri...










sahinarif88@hotmail.com


twitter: @arifsahin1


www.abcspor.com