2014 FIBA Dünya Kupası’nda bazı takımları incelediğim
yazılarım olmuştu, şimdi turnuvanın geneline bakalım ve ödülleri dağıtalım…
En iyi takım: Amerika Birleşik Devletleri
Amerika
Birleşik Devletleri, 2006 Dünya Basketbol Şampiyonası yarı finalinde
Yunanistan’a kaybettiğinden beri dördüncü büyük turnuvasını kazandı ama ilk kez
bu kadar üstün olduklarını gördük. 2008-2012 Olimpiyatları final maçlarında
İspanya, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası grup maçında Brezilya ve 2012 Olimpiyatları
grup maçında Litvanya, son sekiz yılda Amerika Birleşik Devletleri’ni zorlayan
takımlar olmuşlardı. Bu turnuvaya, en önemli NBA yıldızlarından yoksun gelen ve
dar rotasyon kullanan ABD beklenenden daha rahat bir şekilde şampiyonluğa
ulaştı. Tüm rakiplerine ortalama 30 sayının üstünde fark atan ABD sadece
gruptaki Türkiye maçının ilk yarısını geride kapattı, onun haricinde hiçbir
devreyi de geride kapatmadı. Çeyrek finalden sonra inanılmaz bir şekilde vites
yükselttiler ve Sırbistan maçının ilk dört dakikası dışında hiçbir şekilde
rakiplerinin gerisine düşmediler.
MVP: Kyrie Irving
Turnuvanın
en değerli oyuncusu ödülü, Kyrie Irving’e verildi. Şampiyon
takımın kadrosuna bakarsak, ödülü alabilecek yegane oyuncular Kyrie
Irving-Kenneth Faried ve James Harden idi. İstatistiklere bakacak
olursak, Irving sadece son iki maçta ortalamasının üstüne çıktı ve son iki
maçta 22s-4a ortalamaları tutturdu. Kyrie toplamda 14.7 verimlilik puanı
ortalaması tutturdu. Faried turnuvanın en akılda kalıcı oyuncularından biriydi,
özellikle grup aşamasındaki maçlarda müthiş oynadı ve turnuvayı 12.2s-7.7r
ortalamaları ile tamamladı, 17.4 verimlilik puanı ortalaması yakaladı ama son
iki maçta silikti. James Harden turnuvanın ilk maçı haricinde çok etkiliydi,
14.2s-3.2a-2.1tç ortalamaları yakalarken ortalamanın üstünde şut attı. Irving’in
son iki maçtaki performansı MVP olmak için onu öne çıkarsa da, Faried-Harden’ın
da turnuva boyunca MVP’lik performanslar gösterdiğini not edelim.
En iyi beş
Turnuvanın
en iyi beşi Kyrie Irving – Milos Teodosic – Nicolas Batum – Pau Gasol – Kenneth
Faried şeklinde oluştu. Şampiyon Amerika Birleşik Devletleri’nden iki
oyuncu seçilmesine itirazım yok, Milos Teodosic’in de çeyrek finalden
itibaren mükemmel oynadığını gördük. Nicolas Batum konusuna özellikle
değinmek lazım, Tony Parker turnuvaya katılmayınca Batum-Diaw’ın katılımına
rağmen Fransa’nın bu turnuvada bu kadar etkileyici olması beklenmiyordu, Batum
turnuva boyunca olağanüstü oynadı, Diaw’dan da önde olduğunu ve ilk beşi
kesinlikle hak ettiğini söylemeliyim. En iyi beşteki en önemli soru işareti ise
Pau Gasol. Evsahibi takımın kaptanı turnuvada beklenenden iyi bir performans
gösterdi ama çeyrek finalist İspanya’dan oyuncunun ilk beşe girip yarı finalist
Litvanya’dan hiçbir oyuncunun ilk beşe girememesi garip oldu. En iyi beş
ödüllerinin dağıtıldığı son iki turnuvada da böyle bir şey olmamıştı. Gasol
yerine Valanciunas seçimi hem Litvanya’yı onurlandırmış olurdu, hem de
Valanciunas takım kaptanı olarak bu ödülü hak etmişti.
Beklenenin üstündeki takımlar
Turnuvada
beklenenin en üstüne çıkan takımlar Sırbistan ve Fransa oldular. Sırbistan
zorlu A Grubu’nda dördüncü olduktan sonra Yunanistan’la eşleşmişti ve o nokta
elenmeleri beklenirdi ama finale kadar müthiş bir performans gösterdiler,
Teodosic’in de üstün performansı işlerini kolaylaştırdı… Parker’sız Fransa’nın
gruptan çıkacağını ama fazla ilerleyemeyeceğini düşünüyordum ama Batum-Diaw
ikilisinin liderliğinde müthiş bir takım eforu sarfettiler, alkışı hak ettiler.
Kalnietis’siz Litvanya da turnuvanın başarılı takımlarından biri sayılabilir
ama kağıt üstünde çok kolay bir yoldan geçtiler, Slovenya galibiyeti dışında
beklenenin aksine bir galibiyet almadılar. Yeni Zelanda, Finlandiya ve Ukrayna’yı
yenerek gruptan çıkmayı başardı ve büyük sürpriz sayılır.
Beklenenin altındaki takımlar
Turnuvanın
en büyük hayalkırıklığı kuşkusuz ki Hırvatistan oldu. Gruplarda
etkileyici bir performans sergileyen Brezilya’nın da çeyrek finalden
öteye gidememesi ‘hayal kırıklığı’ olarak nitelenebilir. Ukrayna’nın zayıf ilk tur
grubundan çıkamaması da soru işareti ama onların Gladyr’in sakatlığı gibi bir
bahaneleri vardı.
Gençler
Turnuvanın
pek de öne çıkmayan ama göze batan genç isimlerine bakacak olursak;
_ Angola’nın
’91 doğumlu pivotu Yanick Moreira sadece beş dakika sahada kaldığı Litvanya maçı
haricinde etkili bir performans sergiledi. Grup maçlarında 17.8s-8.2r
ortalaması var, Avustralya maçında 35s-10r ile dev bir performans sergiledi.
_ Yeni Zelanda’nın
’88 doğumlu gardı Corey Webster turnuvada zaman zaman etkileyici ‘one-man-show’ performansına imza attı.
Webster’ın asist ortalaması çok düşük, oynatan bir gard olmaktan öte potaya
yönelmeyi tercih ediyor, bu açıdan bakınca bir Euroleague oyuncusu olması
mümkün gözükmüyor ama Avrupa’da zayıf takımlarda görebiliriz.
twitter.com/arifsahin1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder