Beko Basketbol Ligi’nin yarı finalinde Fenerbahçe Ülker ile
Pınar Karşıyaka karşılaşıyorlar. Seride üç galibiyete ulaşan takım finalist
olacak ve ilk iki maç İstanbul’da oynanacak.
Yarı finale nasıl geldiler?
Normal
sezonu 2.sırada tamamlayan Fenerbahçe Ülker çeyrek final serisinde zorlanmadı.
Uşak karşısında İstanbul’da oynadıkları maç biraz zorlu geçse de, Uşak’taki
maçı 8-9 dakikada bitirmeyi başardılar.
Pınar
Karşıyaka ise beklendiği gibi zorlu geçen bir çeyrek final serisi oynadı.
Normal sezonu 6.sırada bitiren Karşıyaka ilk maçta Efes karşısında istediği
gibi oynayamadı, ikinci maçın sonunda önemli bir dönüş yaparak kazandılar ve
son maçta da ciddi bir mücadele ile kazandılar. Pınar Karşıyaka’nın Efes
serisinde çok iyi oynadığını söyleyemeyiz. Angelou ilk maçta çok iyi bir taktik
uyguladı ve yüksek tempoda Pınar Karşıyaka’yı oyundan koparmadı ama sonraki iki
maçta bunu yapamadı. İkinci maç biraz da Efes oyuncularının ciddiyetsizliğinden
kaybedildikten sonra üçüncü maçta da farkı koruyamadılar, son maçta
Stephens-Vasilieaidis değişikliği de takıma olumlu katkı yapmadı. Karşıyaka’da
gününde olan Dixon’ın yanında Jawad-Hersek de kritik katkılar yapınca Karşıyaka
turu geçti.
Saha avantajı
Fenerbahçe
Ülker’in evinde farklı bir ritmle oynadığını biliyoruz, kısaca ‘Real Madrid
ritmi’ olarak adlandırabileceğim bu sistemde Fenerbahçe ilk yarıda önemli bir
tempo yakalıyor ve farkı açmaya çalışıyor. Fark açıldığında rakip cevap
vermezse Fenerbahçe maçı koparıyor. Tempoyu yakaladıklarında farkı açamazlarsa
veya farkı açtıktan sonra rakip toparlanırsa Fenerbahçe maçtan kopuyor. Bu
sistemin ortası yok. (bkz. Maccabi-Real Madrid maçı) Bu sezon Fenerbahçe Ülker
ligin zayıf takımlarına karşı bu avantajını çok iyi kullandı. Fenerbahçe
Ülker’in normal sezonda bunu uygulayamadığı iki maç var; Pınar Karşıyaka maçı
ve Banvit maçı. 22 Aralık’ta oynanan FBÜ-KSK maçında Karşıyaka rakibinin ritm
bulmasını engelledi ve maç boyunca Fenerbahçe’yi 70 sayının altında tuttular.
Bu sezon ligde Fenerbahçe Ülker’in skor üretmesini engelleyen tek takım
oldular.
Fenerbahçe
Ülker’in deplasman performansı ise pek parlak olmadı. Ligde yarı finale kalmayı
başaran üç takıma da deplasmanda kaybettiler ve bu maçlarda ortalama 11 sayı
fark yediler. Normal sezon ritmiyle play-off ritminin aynı olmayacağı kesin ama
Fenerbahçe Ülker’in deplasmanlarda önemli bir handikapa sahip olduğu da kesin.
Pınar
Karşıyaka’nın deplasman performansından bahsedelim önce. Pınar Karşıyaka bu sezon
İstanbul deplasmanlarında başarılıydı. Normal sezonda Fenerbahçe-Galatasaray’ı
yenerken, Efes-Beşiktaş’a da son çeyreklerde yenildi. Çeyrek final serisinin
son maçında Karşyaka Efes’i yenerek bir kritik maçı daha kazanmış oldu.
Karşıyaka’nın deplasman performansında yine kritik sayı olarak ‘70’ göze
çarpıyor. Pınar Karşıyaka’nın kazandığı veya kazanmaya yakın olduğu deplasman
maçlarında rakibini 70 sayı ve altında tuttuğunu görüyoruz. Karşıyaka’nın
tutunamadığı tek ciddi deplasman maçında ise Banvit’ten 85 sayı yediğini
belirtelim.
Pınar
Karşıyaka’nın iç saha performansı ise mükemmel değil. Ciddi iç saha maçlarına
bakıyoruz; Fenerbahçe Ülker-Banvit’i yenerken, Galatasaray-Efes’e yenildiler.
Galatasaray maçı haricinde üç maç da uzun süre dengede gitti. Karşıyaka iç
sahada deplasmandakinin aksine tempoyu yükseltmeyi tercih ediyor. İç sahada 80
sayının üstüne çıkarak kazanabiliyorlar, Galatasaray maçında 60 sayının bile
üstüne çıkamadılar ve kaybettiler.
İki takımın
iç saha-dış saha performanslarını karşılaştırdığımızda Fenerbahçe Ülker’in
avantajlı olduğunu ama Pınar Karşıyaka’nın da çok dezavantajlı olmadığını
söyleyebilirim. Pınar Karşıyaka Fenerbahçe Ülker’in oyun planını bozabileceğini
defalarca gösterdi, ilk iki maçın en az birinde bunu yapmamaları için de bir
sebep yok. Fenerbahçe Ülker’in saha avantajına sahip olmasına rağmen seriyi
kazanması için İzmir’de bir maç kazanması gerektiğini düşünüyorum.
Koçlar ve
son yıllar
Son
yıllarda Fenerbahçe Ülker tarafında ciddi bir istikrarsızlık söz konusu.
2011’de lig şampiyonu olduktan sonra 2012’de çeyrek finalde Beşiktaş’a
elendiler. 2013’te Pianigiani ile başladıkları sezonun ikinci yarısına
Erdoğan’la devam ettiler. Play-off çeyrek finalinde saha avantajı olmasına
rağmen Pınar Karşıyaka’ya yenildiler.
Pınar
Karşıyaka ise son iki yılda geçmişe göre çok daha istikrarlı. Hakan Demir
döneminde ‘çeyrek final takımı olduğunu gösteren’ Pınar Karşıyaka’da 2012’de
takımın başına Ufuk Sarıca geçti. Sarıca’nın ilk sezonunda takım sistemi
oturmaya başladı. Play-off’a seribaşı olmadan başlayan Karşıyaka Fenerbahçe’yi
eleyip, Galatasaray’a elendi. Bu sezon da normal sezonu benzer bir şekilde
oynayan Pınar Karşıyaka, Eurocup’ta başarılı olamadı, Dixon-Diebler’ın yanına
Batista’yı transfer eden Pınar Karşıyaka onun haricinde önemli bir yabancı
transferi yapmadı. Lyons’da beklediğini bulamayan Karşıyaka Jawad Williams
transferinde geç kaldı.
Takımın son
yıllardaki en büyük başarısı da bu sezon geldi. Türkiye Kupası’nda sekizli
finallere kalan Karşıyaka sırasıyla Türk Telekom, Fenerbahçe Ülker ve Anadolu
Efes’i yenerek kupaya uzanmayı başardı. Özellikle son iki maçta iki Euroleague
takımını arka arkaya yenmeleri takdire şayandı. Yarı finalde Fenerbahçe Ülker’e
karşı çok ezici bir performans sahaya yansıttılar.
Fenerbahçe
Ülker-Pınar Karşıyaka rekabetinde son iki yılda ciddi bir Pınar Karşıyaka
üstünlüğü var. Geçen yıl normal sezonda iki takım kendi sahalarındaki maçları
kazandılar, çeyrek final serisinde ise Pınar Karşıyaka kazandı. Bu yıl ise
Pınar Karşıyaka rakibini sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’de ciddi bir
üstünlükle yendi. Bütün maçların ortak özelliği temponun Pınar Karşıyaka’nın
arzu ettiği gibi şekillenmesi oldu.
Koçlar
açısından karşılaştırma yapacak olursak; Obradovic-Sarıca eşleşmesinde kariyer
olarak Obradovic’in ağır bastığı aşikar. Üç maç üzerinden yorumlamak ne kadar
ciddi olur orası ayrı bir tartışma konusu ama Sarıca’nın bu sezon Obradovic
karşısında üstün olduğu da aşikar. Bu sezon Obradovic Itoudis’e iki, Sarıca’ya
üç maç kaybetti. Özellikle Sarıca karşısında taktiksel olarak yenildiği,
Sarıca’nın hamlelerine yeteri kadar iyi cevap veremediği ortada.
Kadrolar
Fenerbahçe
Ülker’in rakibinden çok daha geniş bir rotasyona sahip olduğu ve rotasyonda yer
alan tüm oyuncuların da skora katkı verebildiğini görüyoruz. Fenerbahçe Ülker
Berk Uğurlu’nun rotasyonun bir parçası olduğu ve Oğuz Savaş’ın sakatlıktan
çıktığı son dönemde rotasyon açısından oldukça rahatladı. Emir Preldzic sorunu
da şu anda çok fazla büyümedi. Takımın klasik bir beşi olduğunu söyleyemeyiz.
Obradovic oyuncularından memnun değil ki genel olarak Bo McCalebb haricinde
herkes değişiyor. Bir maçta Bogdanovic-Kleiza bir başka maçta Bjelica-Zoric ilk
beşte yer alıyorlar. Fenerbahçe Ülker’in en önemli avantajı yabancı
kontenjanından dolayı sıkıntı yaşamaması. Beş yabancı da kadroda yer alıyorlar
ve bu maç hangisi tribüne çıkacak derdi yok. İkincisi de
Berk-Melih-Ömer-Emir-Oğuz gibi iyi sayılabilecek bir yerli rotasyonuna sahip
olduklarından dolayı yerlilerden de önemli katkı alıyorlar. Yabancı oyuncular
konusunda ciddi bir istikrar sorunu var. Bogdanovic-Kleiza-Bjelica üçlüsünün
üçü de oyunun tamamına konsantre olamıyorlar, üç dakika mükemmel oynayıp
sonraki 10 küsür dakikada saçmalayabiliyorlar.
Pınar
Karşıyaka’nın ise tam tersi bir rotasyona sahip olduğunu söyleyebiliriz. Pınar
Karşıyaka rotasyon açısından ciddi bir sıkıntı yaşamakta ama bunu
Dixon-Diebler-Batista üçlüsünün katkısıyla dengelemekte. Dixon’ın iki sezonluk
performansını Bo’nun Partizan dönemine benzetmek yanlış olmaz. Pınar Karşıyaka
sezon başında önemli bir fırsat yakaladı ve zaten kadroda olan Dixon-Diebler
gard ikilisinin yanında Efes’te oynayamayan Esteban Batista’yı cüzi bir ücretle
kadrosuna kattı. Batista tam Karşıyaka’nın aradığı pivottu. İkili oyunlarda
Aminu kadar etkili ama pas yeteneği Aminu’dan daha üstün, uzun süre oyunda
kalabilen bir pivot. Dördüncü yabancı olarak Lyons-Williams getirildi ama
ikisinden de sürekli verim alınamadı. Jawad’ın son Efes maçındaki performansı
galibiyette önemliydi ama Fenerbahçe serisinde kaç maç böyle verim
verebileceğini kestirmek güç. İzmir temsilcisinin yerli rotasyonunda ise ciddi
bir sıkıntı var. Soner Şentürk-İnanç Koç-Yunus Emre Sonsırma-Barış Hersek-Mutlu
Demir beşlisinden sadece Barış Hersek başarılı bir takımın parçası olmuştu.
Diğer dördünün ne zaman, nasıl katkı verebileceğini kestirmek imkansıza yakın.
Bir de Can Altıntığ var tabii. Altıntığ bu sezon Hersek’le beraber takımın en
istikrarlı yerli oyuncularından biriydi. Efes’le oynanan son maçta oynayamayan
Altıntığ’ın sakatlığıyla ilgili olarak resmi bir açıklama yapılmadı, oynarsa
takıma önemli katkı sağlayacağı ortada.
(Burada bir parantez açarak başka bir
açıklama yapayım; sezon boyunca Ergin Ataman’ı Türk oyuncuları yeteri kadar
değerlendirmediği için eleştirdim, Sarıca’yı ise bu yönde eleştirmiyorum. Bu
kafalarda soru işareti yaratabilir. Cevabı şu; Ataman’ın elindeki yerlilerle
Sarıca’nın elindeki yerliler aynı kalitede değiller. Ataman Ender-Sinan-Cenk
gibi önemli tecrübeye sahip oyunculara ve Göksenin gibi önemli bir potansiyele
sahip. Sarıca’nın elinde ise çok düşük seviyede bir yerli rotasyonu var. İlk
Efes maçını hatırlarsak, Batista yokken takım ezildi. Son Efes maçında Sonsırma
top kaybı rekoruna gidiyordu. Karşıyaka’nın en yüksek profilli yerli oyuncusu
Barış Hersek, Galatasaray’ın en düşük profilli yerli oyuncusu Göksenin Köksal
desem daha net anlaşılır sanırım)
Tahmin
Takımların
birinin başında Ufuk Sarıca varsa, serinin düşük skorlu maçlara sahne olacağını
öngörmemiz hiç de zor değil. Sarıca Efes’le oynanan ilk maçta tempoyu
ayarlayamadı ve takımı maç boyunca geride kaldı. Bu seride iki maç kaybetme
lüksü var ama ipleri de rakibine teslim etmek istemeyecektir. Obradovic’in
hedefi ise İstanbul’daki maçları kazanmak olacak, özellikle ilk iki maçı.
Yüksek tempolu bir maçta Karşıyaka’nın kazanması ne kadar düşük bir olasılıksa,
düşük tempolu bir maçta da Fenerbahçe’nin kazanmasını o kadar düşük bir
olasılık olarak görüyorum. Burada koçun yanında Fenerbahçeli oyuncuların
performansları da önemli. Şöyle ilginç bir istatistik var; ligdeki iki maçta
Bjelica-Kleiza-Bogdanovic üçlüsü 27 sayı üretmiş, kupadaki maçta ise bu üçlü 38
sayı üretmiş ama Fenerbahçe yine kaybetmiş. Fenerbahçe’nin seriyi geçmesi için
bu üçlünün ortalama 45 sayı civarında sayı bulması veya Melih-Oğuz’un çok
ekstra skor üretmesi gerekiyor.
twitter.com/arifsahin1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder