Karl Marx, devrim yapmak için işçi sınıflarının bir sınıf
oluşturduklarının farkındalığına erişmelerini(class for itself), toplumdaki
dominant grupların da bunu engellemek için bir takım ilüzyonlar yarattığını
savunur. Burjuvazi emekçi sınıfların sömürü sistemine başkaldırılarını, kendi
çıkarlarını korumalarını engellemek için bu sınıfın farkındalığını önleyecek
çeşitli araçlar kullanır.
Endüstri devriminin ortaya çıktığı, işçi sınıfının oluştuğu
İngiltere’de futbolun buna paralel gelişmesi tesadüf değildir. Özellikle
Liverpool ve Manchester gibi sanayi şehirlerinde futbol kültürünün daha eskiye
dayandığını ve kulüplerin daha güçlü ve köklü olduğu ortadadır. Ayrıca adada
genelde işçi sınıfını oluşturan İrlanda ve İskoçya kökenli vatandaşların
futbola olan ilgisinin daha büyük olduğunu görüyoruz. Maçlardan önce buluşulan
Irish Pub’lar alınan alkolle yapılan ön hazırlık mekanlarıdır. Bir anlamda bardan,
stadyuma oradan eve dek süren yolculuk, gerçeklerin unutulduğu, kapitalist
üretimi gerçekleştiren emekçilerin işe tekrar hazır hale gelmek için deşarj
edildiği, yani yeniden üretildiği bir gezi haline gelir. Ayrıca neden burjuva
ve aristokrat olan İngilizlerin çay içtiğini, biranınsa İrlandalılara ait
olduğunu anlamak güç değil.
Kapitalizm Marx’ın kavramsallaştırmasıyla emekçi sınıfı
“class for itself” aşamasında tutmaya çalışadursun, futbol kendi sosyalist
söylemini yaratmıştır. Birçok işçi takımı kurulmuş, sosyalist tribünler
oluşturulmuştur. Che Guevara “Futbol sadece basit bir oyun değildir, futbol
devrimin silahıdır.” derken, sınıfın farkındalığını sağlayacak entelektüel
arkaplanı sağlamaktaydı. Bunun gibi “Futbol, ezilen halkın mutluluğudur.” diyen
Afrikalı futbolcu George Weah futbolun simgesel anlamını vurguluyor, onun ümit
veren yanını dile getiriyordu. Alf Barnett ise “Futbol işçi sınıfının
balesidir.” sözüyle futbolun yarattığı kamusal alanı ve söylemi anlatmaya
çalışıyordu.
Kapitalizm rahat durmuyor. Reklamlarla, anlaşmalarla,
sponsorluklarla, biletlerle, passoliglerle ve daha nice şeylerle futbol
üzerinde yayılmaya çalışmaya devam ediyor. Ayrıca futbolcuların “beden”leri üzerinden yaptığı
sömürüyü görünmez kılıyor. Vitrin edilen futbol emekçilerinin dışındaki tüm
futbolcuların emeği sömürülüyor. Bunun dışında “beden”ler sahada ve saha
dışında, antrenmada ve özel hayatta disipline edildiğinden, bir nevi
biyopolitik yollardan düzene sokulduğundan, sömürü artık hayatın tüm alanına
yayılıyor, iyice görünmez dolayısıyla direnilemez oluyor.
Ali Ece; “Futbol bir afyondur, ancak afyondan ilaç yapılır”
der. Evet, artık futbolun sosyalist boyutu çok simgesel. Ancak o bizim
yaralarımızı sarmamızda kullanabileceğimiz bir ilaç olabilir. Bunun için
farkındalığımızı ortaya çıkarmalı ve direnişimizi göstermeliyiz. “Sosyalizmde
her birey başkası için çalışır ve herkes kazançtan pay alır. Futbol bu olmalı,
hayat bu olmalı”...Bu sözde Bill Shankly futbolun komünist manifestosunu
yazıyor. Futbolda ne kadar adilsek, hayatta da o kadar adil oluruz. Çünkü
hayatla futbol aşırı derece benzer.
Umut Mişe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder