19 Mayıs 2014 Pazartesi

Bir garibe-i türk futbolu olarak yabancı sınırlaması




Türkiye ve Avrupa ligleri bitmeye yaklaşırken, transfer haberleri yapılmaya başlanacak. Her transfer döneminde olduğu gibi birçok yerli ve yabancı oyuncu hakkında haberler yazılıp çizilecek, aynı oyuncu birgün Galatasaray’a ertesi gün Beşiktaş’a transfer edilecek. Tabi tüm bu süreç içerisinde takımlar futbolcu transferinin yanı sıra yabancı-türk futbolcu matematiklerini de göz önünde bulunduracak. Bulunduramayanlar, sözgelimi bu yılki Galatasaray gibi, kadro istikrarı yakalayamayaca, kadrosunun tüm kapasitesini sahaya yansıtamayacak ve başarı elde edemeyecek. Peki nedir bu yabancı sınırlaması, Türk futbolundaki anlamı nedir?

Öncelikle bu uygulamanın adının “yabancı sınırlaması” olması epistemolojik olarak hatalı. Çünkü Türk futbolcular o kadar kötü ki ancak onların sayısına bir sınırlama getirilirse futbolumuz adına olumlu bir hamle yapılmış olabilir. Yani olacaksa ancak bir Türk sınırlaması olmalı. Fizik kalitesi anneminkinden hallice, top tekniği ilk okul bahçesindeki çocuklarınkinden fena olan onlarca sözde futbolcu bu uygulamanın ekmeğini yiyor. Hatta ekmeğini değil pastasını yiyor. Çünkü para çok, bol ya da bu iki kelimenin karışımdan oluşan kemiyette.

Yabancı sınırı öyle bir uygulama ki aynı anda hem kapitalizme hem de sosyalizme muhalif olabiliyor. Zaten bu kadar zıt ideolojilerin ikisine aynı anda tezat oluşurabilecek bir formül olacaksa bunun ortaya çıktığı yerin Türkiye olmaması şaşırtıcı olurdu. Milyonlarca avro verip aldığınız futbolcuyu oynatamıyorsunuz. Ayrıca takımlar parası karşılığı istediği oyuncuyu istediği piyasadan alamıyor. Yani kapitalizmin öngördüğü serbest piyasa ve görünmez el yok. Kontrat ile belirlenmiş, maç başı ücret alan futbolcuların çalışma hakkı gaspediliyor, ekmeği çalınıyor. İşçi hakları bir anlamda çiğnenmiş oluyor.

Bunların yanı sıra, futbolun hala kaba bir milliyetçilikle dirsek temasında olduğunu görmek can acıtıcı. Ünlü eski Barcelonalı futbolcu Ladislao-kubala iki savaş arası dönemde, yani milliyetçiliğin zirve yaptığı zamanlardaüç farklı milli takım forması giymiştir. O gün milliyetçilikten, bugün yabancı sınırından bahsedenlerin kulakları çınlasın. Ayrıca, söz gelimi Amrabat Türk olsaydı milli takıma seçilirdi. Ama sırf Fas vatandaşı olduğu için ayrılmak durumunda kalması üzücü değil mi?


 Umut Mişe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder