1 Mayıs 2014 Perşembe

FUTBOL AFYONDUR



Karl Marx, devrim yapmak için işçi sınıflarının bir sınıf oluşturduklarının farkındalığına erişmelerini(class for itself), toplumdaki dominant grupların da bunu engellemek için bir takım ilüzyonlar yarattığını savunur. Burjuvazi emekçi sınıfların sömürü sistemine başkaldırılarını, kendi çıkarlarını korumalarını engellemek için bu sınıfın farkındalığını önleyecek çeşitli araçlar kullanır.

Endüstri devriminin ortaya çıktığı, işçi sınıfının oluştuğu İngiltere’de futbolun buna paralel gelişmesi tesadüf değildir. Özellikle Liverpool ve Manchester gibi sanayi şehirlerinde futbol kültürünün daha eskiye dayandığını ve kulüplerin daha güçlü ve köklü olduğu ortadadır. Ayrıca adada genelde işçi sınıfını oluşturan İrlanda ve İskoçya kökenli vatandaşların futbola olan ilgisinin daha büyük olduğunu görüyoruz. Maçlardan önce buluşulan Irish Pub’lar alınan alkolle yapılan ön hazırlık mekanlarıdır. Bir anlamda bardan, stadyuma oradan eve dek süren yolculuk, gerçeklerin unutulduğu, kapitalist üretimi gerçekleştiren emekçilerin işe tekrar hazır hale gelmek için deşarj edildiği, yani yeniden üretildiği bir gezi haline gelir. Ayrıca neden burjuva ve aristokrat olan İngilizlerin çay içtiğini, biranınsa İrlandalılara ait olduğunu anlamak güç değil.

Kapitalizm Marx’ın kavramsallaştırmasıyla emekçi sınıfı “class for itself” aşamasında tutmaya çalışadursun, futbol kendi sosyalist söylemini yaratmıştır. Birçok işçi takımı kurulmuş, sosyalist tribünler oluşturulmuştur. Che Guevara “Futbol sadece basit bir oyun değildir, futbol devrimin silahıdır.” derken, sınıfın farkındalığını sağlayacak entelektüel arkaplanı sağlamaktaydı. Bunun gibi “Futbol, ezilen halkın mutluluğudur.” diyen Afrikalı futbolcu George Weah futbolun simgesel anlamını vurguluyor, onun ümit veren yanını dile getiriyordu. Alf Barnett ise “Futbol işçi sınıfının balesidir.” sözüyle futbolun yarattığı kamusal alanı ve söylemi anlatmaya çalışıyordu.

Kapitalizm rahat durmuyor. Reklamlarla, anlaşmalarla, sponsorluklarla, biletlerle, passoliglerle ve daha nice şeylerle futbol üzerinde yayılmaya çalışmaya devam ediyor. Ayrıca  futbolcuların “beden”leri üzerinden yaptığı sömürüyü görünmez kılıyor. Vitrin edilen futbol emekçilerinin dışındaki tüm futbolcuların emeği sömürülüyor. Bunun dışında “beden”ler sahada ve saha dışında, antrenmada ve özel hayatta disipline edildiğinden, bir nevi biyopolitik yollardan düzene sokulduğundan, sömürü artık hayatın tüm alanına yayılıyor, iyice görünmez dolayısıyla direnilemez oluyor.

Ali Ece; “Futbol bir afyondur, ancak afyondan ilaç yapılır” der. Evet, artık futbolun sosyalist boyutu çok simgesel. Ancak o bizim yaralarımızı sarmamızda kullanabileceğimiz bir ilaç olabilir. Bunun için farkındalığımızı ortaya çıkarmalı ve direnişimizi göstermeliyiz. “Sosyalizmde her birey başkası için çalışır ve herkes kazançtan pay alır. Futbol bu olmalı, hayat bu olmalı”...Bu sözde Bill Shankly futbolun komünist manifestosunu yazıyor. Futbolda ne kadar adilsek, hayatta da o kadar adil oluruz. Çünkü hayatla futbol aşırı derece benzer.

Umut Mişe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder