İddialı bir
başlık oldu, farkındayım. Ne Passolig konusu, ne taraftarlık müessesi, ne de
kapitalizm birkaç satırda tartışılacak ve aydınlatılacak bir konu. Bu konuları
yazmak benim haddime de olmayabilir ama etrafta bu kadar bilgi kirliliği
varken, bu kadar tartışma varken; ben de düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Ben hayatımda fazla sayıda maça
gitmedim ama bu yüzden bu konuda konuşmamın yasaklanmasını kabul edemem. Herkesin
düşünce özgürlüğü vardır, aynı şekilde herkesin başkasının fikirlerini ‘ciddiye
alıp almama’ özgürlüğü de vardır.
Benim derdim ‘’Passolig çok güzel uygulama’’ veya ‘’Passolig uygulaması da ne berbat şey’’ gibi bir yargıya ulaşmak
değil, bilgi kirliliğini gidermeye çalışalım.
Öncelikle şu noktada anlaşalım; Türk
insanı her konuyu tek tek düşünmeye, yargılamaya meraklı. Bu ‘passolig uygulaması’ ne siyasetten, ne
ekonomiden, ne de dünya düzeninden ayrı bir şekilde ciddi olarak düşünülebilir.
Siyaset-ekonomi-düzen düşünmeden ‘’Passolig
de neymiş be, bilet alıp kart için mi para ödeyeceğiz?’’ yargısına ulaşılır
ama bu yargı son derece öznel ve basit olarak kalmaya mahkumdur.
Kimsenin Passolig uygulamasına
romantik gerekçelerle karşı çıkmasına gerek yok. O romantik dünya yaklaşık 50
yıl öncesinde kaldı. Bugün ne Galatasaray’ın ne de Tavşanlı Linyitspor’un
yöneticisi ‘’Maçları açık kanalda
yayınlatalım, biletleri de ucuza satalım; taraftarımız mağdur olmasın.’’
şeklinde fikir yürütüyor. Kulüpler sadece taraftar istemiyor. Kulüpler ‘zengin taraftar’ istiyor. Herhangi bir
kulüp yöneticisi kulüp taraftarlarıyla aynı hisleri paylaşsa bile Yönetim
Kurulu’nda o şekilde fikir bildiremez çünkü Dünya değişti, 1980 sonrası
dünyanın ekonomik gidişatı hakkında az biraz bilgi sahibi olan birisi bunu
çözer. Spor kulüpleri halkla iç içe olan kulüpler değil, halka açık şirketler
durumunda. Durum buyken de bir yönetici çıkıp ‘’Maçlarımız açık kanaldan yayınlansın, biletlerde %80 indirim
yapıyoruz.’’ diyemez, o tip kahramanlıklar geçmişte kaldı.
Geçmişe dönelim biraz; önce futbol ligi
dijital platforma geçti, sonra basketbol ligi… Bu yayınlar dijital yayına
geçtiğinde de ne diye itiraz edildi? ‘’Taraftar
maç izlemek için para mı versin? Taraftarı soymak mı istiyorsunuz?’’ vs.
vs. Sonuçta ne oldu? Bu itirazları yapan vatandaşların %50’sinden fazlası yayın
için dijital platformlara üye oldu. Diyeceğim o ki; Galatasaray’ın,
Fenerbahçe’nin, Türkiye Futbol Federasyonu’nun veya başkalarının derdi ‘’Maçları bedava verelim de Arif oturduğu
yerden bedavaya izlesin.’’ değildir, öyle bir beklenti de olamaz zaten.
Burada bana ‘’İyi de dijital
platformlarlar da bize zorla izlemeyeceğimiz kanalları satmasın.’’ diyebilirsiniz.
Peki dijital platformlar bizi neden o kanalları satın almak zorunda
bırakıyorlar? ‘‘Yayın karşılığı bedel
ödemek istemeyen taraftarlar’’ var olduğu için öyle oluyor. Sanmıyorum ki
kulüp taraftarlarının %100’ü yayın izlemek için bedel ödemeye razı olsa,
dijital platformlar da bizden böyle yüksek bedeller istesin. Arada böyle
anketler çıkar ya, x takımın 20 milyon taraftarı var, y takımın 10 milyon
taraftarı var vs. O ‘milyon taraftar’ anketlerinin tek sonucu
yöneticilerin ‘’Bizim sizden daha çok taraftarımız var, nabeeeer’’ tarzında
açıklamalar yapmasını, taraftarlar arasında ortamın gerilmesine neden olmak. Ekonomik
olarak düşünürken kulüp yöneticilerinin o ‘milyon taraftar anketleri’ni
düşündüklerini sanmıyorum.
Bu sezon başında son olarak
Euroleague yayınları da dijital platforma geçmişti. Bunun sonucunda ‘Euroleague maçlarını izleyemeyen’ değil
‘Euroleague maçlarını izlemek için para
ödemek istemeyen taraftarlar’ kime tepki gösterdi? Kendi kulüplerine ve
kendi kulüplerinin yöneticilerine değil, Euroleague yayın haklarını satın alan
kuruluşa ve o kuruluşun patronuna. Kusura bakmayın da o kuruluşun başkanı
‘’Ya
böyle de olmaz ki şimdi Arif maç izleyemeyecek, iyisi mi biz bu maçları açık
kanaldan verelim.’’ mi diyecekti? Kulüp yönetimlerinin tutumunu zaten
açıklamıştık, yayıncı kuruluşların amacı da tabii ki kar etmek, bunu da
maksimize etmek için fırsatları kullanacaklar, aksi beklenemez.
‘’Türk
sporseveri yolunacak kaz mı?’’ Bu tabir biraz ağır kaçıyor, kimsenin
kendisine böyle hakaret etmesi gerekmiyor, hiçbir yönetici de çıkıp ‘’Taraftarımızı yolunacak kaz olarak
görüyoruz.’’ demeyecektir. Burada sorun yanlış anlaşılma. Yöneticiler
hiçbir taraftara ‘’Siz kulübümüzü mü seviyorsunuz,
gelin sizi yolalım.’’ demiyor; kimsenin böyle bir gayesi yok, olamaz da.
Yöneticilerin istedikleri belli. Kulüp kendi kendine para kazanmıyor; şubelerin
başına koçlar getiriliyor, sporcularla sözleşmeler yapılıyor, bunlar bedavaya
olmuyor, tüm masrafları birkaç yönetici de karşılayacak değil. Kulüplerin
açtıkları mağazalar ne kadar ilgi görüyor? Tam rakamları veremeyeceğim ama
Avrupa’da kulüplerin kazandığı paralarla Türk kulüplerinin kazandıkları paralar
arasında büyük fark var. Bunun nedeni de kim? ‘Kulübü çok seven ama kulüp için 1 kuruş bile harcamak istemeyen
taraftarlar’ Burada kimseyi küçük görmüyorum, kimse kulübü sevdiği için
para yatırmak zorunda değil ama kulüplerin mağazalarından alışveriş yapılmazsa,
kulüplere bağış yapılmazsa, üstüne üstlük maça giden seyirci de taşkınlık yapar
ve kulübün ‘saha kapatma cezası’ almasına neden olursa kulüpler de Passolig
gibi uygulamalara giderler. Dijital yayın konusunda olduğu gibi, kulüpler de ‘’Madem 100 kişi yerine 50 kişi para
verecek, biz de onlardan daha fazla para alalım.’’ derler.
‘’Eee,
tepki göstermeyelim mi, herşeyi kabul mu edelim?’’ diye de sorabilirsiniz.
Ben tepki göstermeyin demiyorum, tepki göstermek demokratik toplumların en
büyük hakkıdır. Sorun şu ki kime, neden tepki gösterdiğimizi bilelim; ona göre
tepki gösterelim. Passolig’e gösterilen tepkilerde iki büyük yanlış göze
çarpıyor:
_ ‘’Kart parası alınıyor, kulübümü seviyorum maça gidiyorum diye kart
parası mı vereceğim?’’ Kart parası
vereceksiniz, bu sistem bedavaya kurulmuyor, kulüpler de sistemden yararlanmak
istiyor. Nasıl ki dijital platformlardan yayın alırken satın almak
istemediğiniz yayınları da mecburen satın alıp para veriyorsunuz, bu karta da
vereceksiniz. 25 TL de öyle abartılı bir ücret değil. Muhtemelen bu ücret ilerleyen
zamanlarda daha da artacak.
_ ‘’Passolig uygulaması fişlemedir, faşizmdir.’’ Passolig çıkana
kadar fişlenmediği düşünen insanlar Passolig alınca fişleneceğini sanıyorsa
bravo diyorum, başka da bir şey demiyorum. Sosyal medyada yazan, ağzına gelen
hakareti eden, her duygusunu paylaşan insanlar
‘’Passolig’le fişleneceğiz.’’
diyorsa hiç ciddiye alamıyorum. Fişleme için de böyle bir uygulamaya gerek yok.
Bir de şu var; ‘’Yurtdışından geliyorum, bir maç izleyeceğim diye kart mı alacağım?’’
Eğer maddi durumunuz sıkıntılıysa, kart için vereceğiniz 25 TL sizi zor durumda
bırakacaksa almayacaksınız. Kulüp yöneticilerinin derdi ‘’Almanya’dan gelen vatandaş maça gelsin işte.’’ değil, kulüp
yöneticilerinin derdi ‘’Tribün nasıl olsa
dolacak, kartı da satalım, kulübün kasasına daha fazla para girsin.’’ Bu
kadar basit işte.
Başta dediğim gibi, romantizmi
bırakalım. Ekonomik sisteme tepkiliyseniz bunu baştan belirtecektiniz, o
tepkinin zamanı da geçti. Bir başka tepki de şu: ‘’Passolig uygulamasından rant
elde edilmeye çalışıyor.’’ Tabii ki rant elde edilmeye çalışılıyor, başka ne
olacaktı? ‘Rant kazanmanın’ süper bir şey olarak anlatıldığı, bir ‘marifet
göstergesi’ olduğu Türkiye’de, bu kart üzerinden de tabii ki rant kazanılmak
istiyor. Rant Türkçe’de ne demek? ‘’Bir
mal veya paranın, belirli bir süre için emek verilmeksizin sağladığı gelir.’’
Türkiye’de de bu ‘rant elde etmek’ bir marifet göstergesi mi? Evet, öyle. O
halde neden kulüp yönetimleri, Türkiye Futbol Federasyonu, Passolig’i
çıkaranlar rant sağlamaya çalışmasın? Yoksa siz ‘’emek verilmeksizin gelir sağlayanlar’’ bunu yapmaz, futbol namına
utanır mı sanıyorsunuz?
Kimse utanmıyor, utananlar sadece
samimi sporseverler. Samimi sporseverleri de spor yöneticileri pek umursamıyor,
umursar olsalar bile ‘gelir elde etme arzusu’ ağır basıyor. ‘Kurunun yanında
yaş mı yanıyor?’ Ee, bu da demokrasinin bonusu işte. Kuru yanıyorsa, yaş da
yanacak; itiraz da etseniz bir işe yaramayacak, güç karar vericilerin elinde ve
karar verenler de romantik değil ‘realist’…
Arif
ŞAHİN
sahinarif88@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder