Futbol insani
bir oyundur. Ve insan tutku doludur, hırslıdır, romantiktir. Futbolu bizler
için çekici kılan futbol tanrılarıdır, Maradona elidir, Roger Milla’nın gol
sevincidir, Zidane’ın Materazzi’ye attığı kafadır, Meksika dalgalanmasıdır...Yani
insandır, insanın en tutkulu, en hisli olduğu andır. Bir başka deyişle, ertesi
sabahın köründe işe gidecek emekçi için takımının galip gelmesine çılgınca
sevinmesi rasyonel değil romantik bir davranıştır. Ne yazık ki ülkemizdeki
passolig uygulaması insan faktörünün payını iyice azaltmakta, futbolu
kapitalist ekonomiye daha da fazla entegre etmeye çalışmaktadır. Benim açımdan
daha da acısı bazı yazarların bu olayı yanlış yorumlamasıdır.
Öncelikle şunu
belirteyim ki bir duruma ses çıkarmamak, isyan etmemek sistemdeki dominant güçlerin
hegemonyasını devam ettirmelerine hizmet eder. Uygulamalara kayıtsız kalmak
onlara ortak olmakla eşdeğerdir. Bu uygulamaları doğru yorumlayamamak ise
basiretsizliktir.
Son oynanan
Trabzonspor-Gaziantepspor maçında uygulanan passolig ile birlikte sadece 65
kişinin stadyumda yer alması, bu uygulamanın yaratacağı problemleri de gözler
önüne serdi. Futbolun asli unsuru olan insan sisteme iyice yabancılaştırılmaya
çalışılıyor. Robert Michels 1911 yılında çıkardığı tezde “oligarşinin tunç
yasasını” ortaya koyarken insan faktörünün yüksek olduğu kurumlarda sistemin
yararlanıcılarının bürokrasiyi ortaya çıkararak, sisteme yeni insan akışını
engelleyeceklerini ve böylece hegemonyalarını devam ettireceklerini söyler. Bir
maça gitmek için türlü prosedürlerden geçmesi gereken, eğlenmek için
eğleneceğinden daha fazla yorulması icap eden insanları görüp de bunun sistemin
kanunu olduğunu söylemek en hafif ifade ile gözlerin kapanmasıdır. Sistemin
kurduğu çatının altına girerek sistem eleştirisi yapılmaz. İnsanoğlunun
algıları manipüle edilebilir. Siz isterseniz sözgelimi Hitler’i de meşru
görebilirsiniz, çünkü eğer isterseniz nedenler görebilirsiniz.
“Türk insanın
her konuyu tek tek düşünmeye, yargılamaya meraklı olduğu” tezi ne kadar temelsiz
bir analoji ise yine aynı milletin insanlarının ‘’Passolig de neymiş be, bilet
alıp kart için mi para ödeyeceğiz?’’ yargısına “siyasi ekonomik düzeni
düşünmeden” vardığına kanaat getirmek de o kadar analitik derinlikten uzaktır. Zira,
kart için ayrıca para ödemenin futbolun kapitalist ekonomiye entegre oluşundan
hasıl olmasına verilen insani tepki biz fanilerin sözlüğünde böyle karşılık
bulur. Ayrıca sistemin çerçevesini, böylece insanın hareket alanını çizmek
zaten eleştiriyi yapılamaz kılar. Bunun yanı sıra insanları, onların dünyanın
en duygusal oyununa bakışlarının romantik olmasıyla eleştirmek baştan bir
mantık hatasıdır.
Passolig uygulaması
futbolun kapitalizme bir nebze daha entegre olmasına hizmet eden bir araçtan
başkası değildir. Tüketim davranışı geliştirerek, takımların taraftada değil
müşteriye sahip olması amaçlanmaktadır. Ayrıca passolig için gerekli olan kredi
kartı, insanları özel hayatlarında da kapitalizmin kollarına itmektedir. Bu sistemin
bedava kurulmadığını, o yüzden insanların bu ücreti ödemesi gerektiğini
savunanlar, kredi kartına neden ihtiyaç duyduğumuzu nasıl açıklayacaklar? Bunun
yanı sıra passolig kartı ile fişleme yapılabilir olması gerçeği fişleme için
kullanılabilir öteki metotların varlığıyla gölgelenemez. İnsanı kontrol ve
gözlemenin yollarından biridir bu ve bunun türevi kayıtlar ve kartlar.
https://twitter.com/umutmise
https://www.facebook.com/umut.mise
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder