26 Nisan 2014 Cumartesi

Passolige Muhalefet

      Futbol insani bir oyundur. Ve insan tutku doludur, hırslıdır, romantiktir. Futbolu bizler için çekici kılan futbol tanrılarıdır, Maradona elidir, Roger Milla’nın gol sevincidir, Zidane’ın Materazzi’ye attığı kafadır, Meksika dalgalanmasıdır...Yani insandır, insanın en tutkulu, en hisli olduğu andır. Bir başka deyişle, ertesi sabahın köründe işe gidecek emekçi için takımının galip gelmesine çılgınca sevinmesi rasyonel değil romantik bir davranıştır. Ne yazık ki ülkemizdeki passolig uygulaması insan faktörünün payını iyice azaltmakta, futbolu kapitalist ekonomiye daha da fazla entegre etmeye çalışmaktadır. Benim açımdan daha da acısı bazı yazarların bu olayı yanlış yorumlamasıdır.

       Öncelikle şunu belirteyim ki bir duruma ses çıkarmamak, isyan etmemek sistemdeki dominant güçlerin hegemonyasını devam ettirmelerine hizmet eder. Uygulamalara kayıtsız kalmak onlara ortak olmakla eşdeğerdir. Bu uygulamaları doğru yorumlayamamak ise basiretsizliktir.

        Son oynanan Trabzonspor-Gaziantepspor maçında uygulanan passolig ile birlikte sadece 65 kişinin stadyumda yer alması, bu uygulamanın yaratacağı problemleri de gözler önüne serdi. Futbolun asli unsuru olan insan sisteme iyice yabancılaştırılmaya çalışılıyor. Robert Michels 1911 yılında çıkardığı tezde “oligarşinin tunç yasasını” ortaya koyarken insan faktörünün yüksek olduğu kurumlarda sistemin yararlanıcılarının bürokrasiyi ortaya çıkararak, sisteme yeni insan akışını engelleyeceklerini ve böylece hegemonyalarını devam ettireceklerini söyler. Bir maça gitmek için türlü prosedürlerden geçmesi gereken, eğlenmek için eğleneceğinden daha fazla yorulması icap eden insanları görüp de bunun sistemin kanunu olduğunu söylemek en hafif ifade ile gözlerin kapanmasıdır. Sistemin kurduğu çatının altına girerek sistem eleştirisi yapılmaz. İnsanoğlunun algıları manipüle edilebilir. Siz isterseniz sözgelimi Hitler’i de meşru görebilirsiniz, çünkü eğer isterseniz nedenler görebilirsiniz.

      “Türk insanın her konuyu tek tek düşünmeye, yargılamaya meraklı olduğu” tezi ne kadar temelsiz bir analoji ise yine aynı milletin insanlarının ‘’Passolig de neymiş be, bilet alıp kart için mi para ödeyeceğiz?’’ yargısına “siyasi ekonomik düzeni düşünmeden” vardığına kanaat getirmek de o kadar analitik derinlikten uzaktır. Zira, kart için ayrıca para ödemenin futbolun kapitalist ekonomiye entegre oluşundan hasıl olmasına verilen insani tepki biz fanilerin sözlüğünde böyle karşılık bulur. Ayrıca sistemin çerçevesini, böylece insanın hareket alanını çizmek zaten eleştiriyi yapılamaz kılar. Bunun yanı sıra insanları, onların dünyanın en duygusal oyununa bakışlarının romantik olmasıyla eleştirmek baştan bir mantık hatasıdır.

       Passolig uygulaması futbolun kapitalizme bir nebze daha entegre olmasına hizmet eden bir araçtan başkası değildir. Tüketim davranışı geliştirerek, takımların taraftada değil müşteriye sahip olması amaçlanmaktadır. Ayrıca passolig için gerekli olan kredi kartı, insanları özel hayatlarında da kapitalizmin kollarına itmektedir. Bu sistemin bedava kurulmadığını, o yüzden insanların bu ücreti ödemesi gerektiğini savunanlar, kredi kartına neden ihtiyaç duyduğumuzu nasıl açıklayacaklar? Bunun yanı sıra passolig kartı ile fişleme yapılabilir olması gerçeği fişleme için kullanılabilir öteki metotların varlığıyla gölgelenemez. İnsanı kontrol ve gözlemenin yollarından biridir bu ve bunun türevi kayıtlar ve kartlar.

      Karar vericilerin sahip olduğu realizmi kutsayarak, gerçek futbolseverlere atfedilen “romatizm”i yerdikten sonra futbolseverlerin samimi olduğunu ancak sistemin böyle yürüdüğünü ve samimi futbolseverlerin sistem içinde erimeye mahkum olduğunu söyleyerek sistem eleştirisi yapılmaz. Tarihteki tüm devrimler tutkunun ürünüdür. İsyanlarda ortaya çıkan akıl değil “ruh”tur. O, son derece amatör ve romantiktir. İçimizdeki muhalif uynamadan, sistem eleştirisi yapmak güdüktür.

https://twitter.com/umutmise
https://www.facebook.com/umut.mise

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder